24 Temmuz 1923 tarihinde İslâm adına kazanılan savaşın neticesi olarak Lozan’da mağlubiyet ve manevî teslimiyet anlaşması imzalandı. Üçüncü dönem İstiklâl Mahkemeleri kuruldu ve Lozan Barış Anlaşması gereği olarak milletimizin dini, kültürü, ahlâkı dar ağaçlarında sallandırılarak idam edilmek istendi. Lozan rezaletinin getirisi olarak hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir denilerek, milletin hâkimiyet hakkı gasp edildi. Daha sonra İslâm Âlemini bir sancak altında toplayan dinî ve siyasî devletler üstü müessese olan hilâfet kaldırıldı, İslâm hukukuyla beraber Şeriyye Mahkemeleri kapatıldı ve Batı hukukuna geçildi.

Lozan’da varılan mutabakat üzerine hukuk reformları yapıldı. İlginçtir, Batılı galip devletler, işgalleri altındaki Müslüman ülkelerin hiçbirinde uygulamadıkları ve Türkiye’nin bir iç meselesi olması lazım gelen hukukî düzenlemelere müdahil oldular. Batılılar hep kapıyı “gayrimüslimlerin hukuku ne olacak?” sorusundan açmış, fakat bu sefer istediklerini, hem de Müslüman ahaliyi kapsayacak şekilde, yaptırmışlardır.

Ülke Lozan masasında peşkeş çekildi

Müslüman milletimizin Osmanlı subaylarıyla beraber canıyla kanıyla kazandığı İstiklâl zaferi, Lozan masasında peşkeş çekilerek Kemalistler eliyle Türkiye, Anadolu’ya kıstırıldı. 

-Yine Lozan rezaletinin getirisi olarak çıkartılan kılık kıyafet kanunuyla, belki de insanlık tarihinde ilk kez bir devlet milletine kültür emperyalizmini bizzat kendi eli ve kurmuş olduğu İstiklâl Mahkemeleri vesilesiyle tatbik etti. 1934’e kadar bu “yenilik”ler sürdü. 

-İslâm’ı ve İslâm’ın üstünlüğünü anlamaktan aciz hem devleti hem de milleti Batılılara peşkeş çeken küfür soyunca İsviçre’den kopyalanan medenî kanun Türkiye’ye yapıştırıldı. 

-Lozan anlaşmasının gereği olarak İslâm harfleri kaldırıldı ve yerine Latin harfleri getirildi. Latin harflerini kabul etmeyenler cezalandırıldı. 

-Kurulan Türk Dil Kurumu ile dil piçleştirildi, kurbağacaya çevrildi, ne kadar İslâm’ı hatırlatan kelimeler varsa, yerlerine soysuz sopsuz “sözcükler” eklendi.

-Türk milletini iğdiş etmek üzere İngilizlere peşkeş çekilen memlekette Ezan ve Kur’an Türkçe okunmaya başlandı. Ezanı aslıyla okuyanlar meczup diye cezalandırıldı. 

-Daha sonra üniversite Reformuyla memleketin akademileri Yahudi’nin emrine tahsis edildi.

-Soyadı kanununun maksatlı bir şekilde uygulanışıyla hem nesebi gayri sahihlerle, yani piçlerle gerçek ülke evlatlarının ayrıştırılması imkânsız hale getirildi hem de büyük ailelerin dağıtılmasında ilk adım atıldı.

-Ülkenin ipini Batıcı ve Batılıların eline vermekten başka bir işe yaramayan Lozan Anlaşması ile beyinlerin kolayca iğdiş edilmesi sağlandı. 

-Dinden, dilden, değerlerden, ahlaktan ve kültürden kopuk olarak hayvanca yaşama gayesi güdüldü. Cemiyet darmadağın oldu. 

-Şeklî bir bağımsızlık uğruna bin yıllık hukuk mirası reddedildi. Dolayısıyla Türk hukuku da gelişemedi. Çünkü kurucu temel olmadığı için hiçbir ilmî inkişaf olmamış, taklit ve kopya seviyesinde kalındı. Ne kültür, ne sanat, ne estetik, ne mimarî gelişti. Bize özgü bir sanat, estetik, ilmî anlayış doğmamıştır. 

Batılılaşmak için bir milletin kimliği tarihe gömüldü

Medeni Kanunu İsviçre’den, Ceza Kanunu İtalya’dan, Ticaret Kanunu Fransa’dan aynıyla tercüme ile alındı. İsviçre’den alınan Medeni Kanun’da sütanne ve kardeşler arasında evlilik yasaktı ve bu madde de aynen alındı. Fakat henüz yürürlüğe girmeden zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt bunu fark ediyor ve Kur’an’da da sütkardeşle evlilik açıkça yasaklandığından, Kur’an’a muhalefet olsun diye sütkardeşle evliliği getiriyor, İsviçre Medeni hukukunda olmamasına rağmen. Anlaşılacağı üzere din karşıtlığı nefretten öte boyutlarda sürdü. 

Dört milyon kilometre karenin tasfiyesi Lozan’da bir çırpıda yapıldı. Kültürel, dinî bütün bağlarımızı reddederek, hatta böylesi bağlar kurmayacağımızı resmen deklare ederek 780 bin kilometre karede Batı peyki bir ulus devlete razı olundu. Ve kurulan yeni rejim ile dünyada ne Türklere ne de Müslümanlara sahip çıkıldı. 

Müslüman Anadolu halkı öz değerlerinden koparıldı. Hukukunu, tarihini, kültürünü reddetmek şartıyla sözde özgürlüğü kendisine takdim edilen, özde ise boynuna pranga vurulup müstemleke hâline getirilen Müslüman Anadolu halkına, İsviçre’nin Lozan şehrinde imza edilen bu anlaşma bir başarı hikâyesi olarak anlatıldı. Sözde modernleşme adına Batılılaşmak için bir milletin kimliği tarihe gömüldü.

Türk milletini soysuzlaştırma çalışması olan Lozan için Mustafa Kemal, Nutuk’ta “Osmanlı devrine ait tarihte benzeri olmayan bir siyasi zafer eseridir.” sözleriyle bu rezaletten ne kadar memnun olduğunu göstermiştir.

Kemal Tahir: Lozan’da mirası reddettik

Kemal Tahir, Lozan antlaşmasıyla Osmanlı mirasının reddedilişini ve bu tasfiye edilen mirasın beş ay içerisinde yapıldığını şu sözleriyle aktarıyor:
“1908'de Bosna Hersek, Bulgaristan, Girit, Kıbrıs, Mısır, Tunus, Cezayir, Trablusgarp, Sudan imparatorluk topraklarından sayılıyordu. (Lozan'da) Tasfiye edilen miras, Osmanlı'nın sırf kılıç gücüyle vuruşarak aldığı, tarih boyu vuruşarak savunduğu mirastı.

Oturuldu masaya. 22 devlet. Lozan Anlaşması'nın bütün oturumları 5 buçuk ay sürdü. Mahzenler dolusu arşivleri düşünün. Delegelerimiz incelediler mi bunu? Kılı kırka yardılar mı? Hayır. Çünkü İstanbul hükümeti, delegeleri, bizim isteğimizle sokulmadı bu konuşmalara.

Bu iyiliğimize karşı İngiliz Generali Harington'un teşekkürünü hatırlatalım. Demek, dört milyon üç yüz seksen küsur kilometrekarelik bir imparatorluğun yedi yüz yıllık hesapları tasfiye edildi 5 ay içinde. Buna tasfiye denmez. Mirası reddettik...

Mirası reddettik. Hem de borçlarından bir kısmını kabul ederek reddettik. Değil bir dünya imparatorluğunun mirası, bir mahalle bakkalının mirası bile, bizim bugünkü mahkeme usullerimiz göz önüne getirilirse, bu kadar kısa zamanda tasfiye edilip karara bağlanamaz.

Yurtta sulh cihanda sulh diye şişinerek dolaşılmaz. Yunan, üst üste yenildiği halde, 'Megalo idea'dan vazgeçiyor mu? Yunanlılar çeşitli zamanlarda On İki Adalar'ı, Kıbrıs'ı istediler, bazı fırsatlardan yararlanarak sözler de aldılar. Anadolu'da yenildikleri halde, Lozan'da Batı Trakya'yı bizden almayı bile başardılar, sanki biz yenilmişiz gibi.” (Kemal Tahir, Yol Ayrımı)

Baran Haber