Özel Haber

Yüksek bütçeli, alçak tiyatro!

Futbol, uzun zamandır kitleleri uyuşturan ve giderek yozlaştıran bir illete dönüşmüştür. Bu çürümenin en berbat tezahürü, güya adalet sağlama misyonuyla bir mana taşıması gereken hakemlik kurumunun, taraflı kararlar ve bahis skandallarıyla lekelenerek ayağa düşmesidir

Abone Ol

Milyarlarca dolarlık endüstriyel bir yapıya bürünen futbol, ruhunu kaybetmiş, sahnesi para ve hırsla kirlenmiş, yüksek bütçeli ama ahlaken alçak bir tiyatroya dönmüştür. Bu tiyatronun başrolünde ise sporun özünü tüketen bahis salgını yer almaktadır.

Küresel salgın: Rakamlarla bahis endüstrisi

Spor bahisleri endüstrisi, 100 milyar doları aşan küresel pazar değeriyle devasa bir ekonomik güç haline gelmiştir. Yıllık yaklaşık %11'lik büyüme oranıyla 2030'a kadar 187 milyar doları aşması beklenen bu pazar, dijital teknolojilerin ve özellikle futbolun popülaritesinin sırtında yükselmektedir. Türkiye'de ise durum daha da endişe vericidir; 2024'te 2.8 milyar dolar olan pazarın, küresel ortalamanın üzerinde bir büyüme hızıyla 2032'de 5.5 milyar dolara ulaşması öngörülmektedir.

Ancak bu parlak ekonomik tablonun arkasında karanlık bir insani kriz yatmaktadır. Patolojik kumar, basit bir alışkanlıktan öte ciddi sonuçları olan klinik bir bozukluktur. Bu yıkım, fertlerle sınırlı kalmayıp aile birliğini de parçalamaktadır. Ezici borçlar, iflaslar, güven kaybı ve aile içi şiddet, bağımlılığın aile üzerindeki elim sonuçlarıdır. Toplum düzeyinde ise dolandırıcılık ve hırsızlık gibi suç oranlarında artışa, kamu sağlığı sistemleri üzerinde ağır bir yüke sebep olmaktadır.

Şike ve sistematik yolsuzluk

Devasa bahis piyasasının varlığı, kaçınılmaz olarak şike ve yolsuzluğu beslemektedir. Bu, birkaç "çürük elmayla kalmayan, sistemin bizatihi kendisinden kaynaklanan yapısal bir kangrendir. 2009'daki Bochum Skandalı, organize suç örgütlerinin Avrupa genelinde yüzlerce maçı nasıl manipüle ettiğini gözler önüne sermiştir. 2006'daki Calciopoli Skandalı, İtalya'nın en büyük kulüplerinin hakem atamalarını etkileyerek sistemik yolsuzluğa nasıl bulaştığını göstermiştir. Türkiye'de ise 2025'te patlak veren ve profesyonel hakemlerin %65'inin bahis hesaplarına sahip olduğunun ortaya çıktığı rezalet, adaleti sağlaması gerekenlerin bizzat sistemin kirliliğine dahil olduğunu kanıtlamıştır. Bu vakalar, bahis parası neredeyse, yolsuzluğun da orada olduğunu açıkça göstermektedir.

"Endüstriyel futbol"

Bahis krizi, daha derin bir hastalığın belirtisidir. Bu modelde spor, adalet, saygı ve dürüstlük gibi kıymetlerin peşinde koşulan bir pratik olmaktan çıkmış; para, güç ve şöhret gibi şeylere hizmet eden bir ürüne dönüşmüştür. Taraftarlar "müşteri", kulüpler "küresel marka", maçlar ise bahis şirketlerine satılacak bir "içerik" haline gelmiştir. Sporun ahlaki savunma mekanizmaları bu şekilde ortadan kalkınca, bahis endüstrisinin onu tamamen ele geçirmesi için verimli bir zemin oluşmuştur.

Çürümenin bu kadar derine işlediği bir yapıda, pansuman tedbirler yeterli olmayacaktır. Çözüm, iki yönlü bir strateji gerektirir: Biri, mevcut kangreni derhal kesip atmak; diğeri ise sağlıklı bir bünyeyi geleceğe taşımak.

Acil ve radikal müeyyideler

Bahis ve şikeye "asla geçit vermemek", lafta kalan bir temenni olamaz; caydırıcı ve kök kazıyıcı bir iradeyi zorunlu kılar. Evvela bataklığın kendisini kurutmak gerekir.

Ömür boyu men ve hukuki yaptırımlar:

Şikeye teşebbüs eden, bahis skandalına adı karışan (ister oyuncu, ister hakem, ister kulüp yöneticisi veya federasyon görevlisi) her kim olursa olsun, spordan ömür boyu men edilmeli ve bu eylemler "dolandırıcılık" ve "organize suç" kapsamında değerlendirilerek ağır cezai yaptırımlara tabi tutulmalıdır.

Bağımsız ve kapsamlı denetim:

Yaşanan son hakem skandalının gösterdiği gibi, sistemin içinden bir denetim imkansızdır. Federasyonlardan ve kulüplerden tamamen bağımsız, geniş yetkilerle donatılmış (hesapları inceleme, iletişimi denetleme) bir kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul, en küçük şüphenin dahi üzerine gidebilmeli ve yaptırım gücüne sahip olmalıdır.

Uzun vadeli ahlaki zemin

Bu radikal temizlik yapılırken, eş zamanlı olarak uzun vadeli çözüm, dürüstlük kültürünü en temelden, yani gençlik sporlarından başlayarak yeşertmekten geçer. Tüm gençlik akademilerinde ve kulüplerinde, saygı, sorumluluk, dürüstlük ve adil oyun gibi temel değerleri öğreten zorunlu ahlâk ve karakter eğitimi programları uygulanmalıdır. Bu, yeni nesil sporcuları endüstriyel futbolun yozlaştırıcı etkilerine karşı "aşılamak" ve sporun kaybolan ruhunu yeniden canlandırmak için atılacak en önemli adım olacaktır.

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }