Bu ay içerisinde seçimler gerçekleşecek. Bilindiği üzere bir tarafta Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan olan Ak Parti, MHP, BBP, Hüda-Par ve DSP’den müteşekkil Cumhur İttifakı, diğer tarafta ise Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olan CHP, HDP, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Demokrat Parti’den müteşekkil Millet İttifakı bu seçimlerde yarışacak.
Seçimler burada dursun. Bir konuyu hatırlamanın ve hatırlatmanın tam yeri sanıyorum.
Biden Açık Açık Söyledi
ABD'de 3 Kasım 2020 başkanlık seçimleri için Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump'a karşı yarışan Demokrat Joe Biden dikkat çeken ifadeler kullanmış, Türkiye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı muhalifleri desteklemeleri gerektiğini savunmuştu. Konuşmasında Biden:
“Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile... Partisi, İstanbul'dan dışarı atıldı. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz.
Yapacağım en son şey, ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Kesinlikle en son şey. Ve onlarla Kürtlerle ilgili olarak birkaç görüşmem oldu. O dönem henüz üzerlerine gitmiyorlardı.
Yani şunu göstermemiz lazım. Türkiye, Rusya'ya bağımlı olmayı istemek zorunda değil. Uzun bir zaman önce o elmadan bir ısırık aldılar. Ama şu ana kadar onlara davrandığımız şekilde davranmaya devam etmeyeceğimizi anlamak zorundalar. Yani çok endişeliyim. Hava üslerimiz ve onlara erişimimize dair de çok endişeliyim. Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, onun bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizim için son derece fazla iş olacak.
Özellikle Doğu Akdeniz'de petrolle ilgili faaliyetleri ve görüşülmesi uzun sürecek olan çok sayıda başka şey... Ama cevabım 'evet, endişeliyim.'"
***
Bu açıklamanın ardından Biden Amerika’nın başına geçti ve artık herkesin bildiği üzere bir taraftan Türkiye’deki yedili masa Amerika’nın marifetiyle, devleti ve milleti peşkeş çekmek bahasına Erdoğan düşmanlığı paydasında teşkil edilirken, diğer taraftan Amerika’nın bölgedeki müttefikleri PKK-PYD’ye binlerce tır dolusu silâh teslim edilirken Yunan anakarası ve adalarına yapılan yığınakla Türkiye’nin kuşatılması gerçekleşti.
Biz Bu Filmi Daha Önce İzlememiş Miydik?
23 Nisan 1920’de açılan TBMM, Müslümanların meclisi olarak Kurtuluş Savaşı misyonunu tamamlayınca 1 Nisan 1923’te seçimlerin yenilenmesine karar verilmiştir. Yapılan seçimlerde Müdafaa-i Hukuk grubu başarılı olunca, II. Grupta yer alan tüm muhalif milletvekilleri TBMM’den uzaklaştırılmıştır. II. Meclis “İnkılap Meclisi” olarak 11 Ağustos 1923’te göreve başlamış ve ilk olarak Lozan Antlaşması’nı (23 Ağustos 1923) onaylamıştır. 6 Ekim 1923’te TBMM yönetimi İtilaf güçlerinden İstanbul’un yönetimini devralmıştır. 13 Ekim 1923’te Ankara’yı başkent yapmıştır. Cumhuriyet’in ilânı ile Halifeliğin kaldırılması başta olmak üzere milletimizi ruh köklerinden koparmak üzere işlenebilecek bütün cinayetler bu meclis tarafından devrim kanunları ve bu kanunların icracısı İstiklâl Mahkemeleri ve sonrasında askerî darbeler eliyle gerçekleşmiştir.
28 Şubat
Rejimin kuruluşunun 74. senesinde artık bu zihniyetin Müslüman Anadolu İnsanı’nı daha fazla zapturapt altında tutamayacağı anlaşılınca, Kemalizm yerine onun veled-i zinası hükmündeki Ilıman İslâm’ın önünü açmak için 28 Şubat Askerî darbesi yapılmak istendi. Ne var ki, aradan geçen zaman zarfında, bu toprakların yetiştirdiği fikir ve aksiyon planındaki iki kahramanın, yani Necib Fazıl’ın Büyük Doğu’su ile Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Yürüyen Büyük Doğu İbda’sının darbecilere karşı sergilediği beklenemedik duruş, bu askerî darbenin post modern bir darbe olarak kadük kalmasına vesile teşkil etti. Zaten o zamandan bu zamana kadar yapılanlar da, freni patlamış kamyonun yokuş aşağı, plansız ve programsız inişine benzedi. Tabiî yokuş aşağı inen o kamyon önüne çıkan Müslümanları altına almak noktasında hiç tereddüt göstermedi; fakat 28 Şubat sürecinde çuvallayan işbirlikçiler için bu tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
CIA Aparatı FETÖ’nün Sahaya Sürülmesi
Piyasa malı Kemalistler bu süreçte bertaraf edilirken, onlardan boşalan yerler Ilımanlar ile ikâme edilmeye çalışıldı. Devlet içi oluşumlar ile birlikte Türkiye üzerinde tahakküm kudreti olan yabancı servisler, bütün güçleriyle bu değişim sürecini gerçekleştirmek üzere faaliyet gösterdiler. Ergenekon ve Balyoz operasyonu adı altında bu değişime ayak direyen piyasa malı Kemalistler ayıklanıp terbiye edilirken, diğer taraftan bu sürece yol açmak için gerçekleştirilen provokatif eylemlerle yine Müslüman Anadolu İnsanı hedef alındı.
2009 senesinden itibaren ise Neo-Kemalist Ilımanların direkt olarak siyasî iktidarı ve dolayısıyla yine Müslümanları hedef alan saldırılarına şahitlik ettik; Gezi Olayları, 17/25 Aralık Yargı Operasyonu, Mit Tırlarının Durdurulması, PKK-PYD’ye askerî destek, 6-8 Ekim Olayları...
15 Temmuz
2016 senesinin 15 Temmuz gecesine geldiğimizde ise, artık oldum zanneden sapkınların yeni bir askerî darbe girişimine daha şahitlik ettik. İstiklâl Mahkemelerinden beridir gerçekleşen her operasyonun hedefi olan Müslüman Anadolu İnsanı, o gece “artık yeter” dedi ve hükümsüz kaldığı zannedilen akıncı hüviyetini yıllanmış bohçalarının arasından çıkarıp kuşandı. Etten ve kemikten de olsa inananların nasıl ve niçin galib olduğunun bir kez daha bütün dünyaya ilânı olan destanlık direnişi ortaya koyarken, aynı zamanda dirildi de. Kazanacağından hiç şüphe duymayanlar, gafletlerinin bedelini bir asırdır uyuyan devi uyandırarak ödediler.
Anadolu Dalı
Başlayan hain avı ve ihanetten arındıkça serpilen, güçlenen, yeniden gözünü ufuklara diken, Afrin vesilesiyle yeniden dışarı doğru filiz veren Anadolu!
Cumhurbaşkanlığı Sistemi
16 Nisan 2017 günü gerçekleşen referandum ile Türkiye cumhurbaşkanlığı sistemine geçti.
24 Haziran Seçimleri
İşte tüm bu yollardan geçtik ve 24 Haziran tarihindeki seçimlere doğru geldik. Türkiye cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olarak Receb Tayyip Erdoğan’ı seçti.
Türkiye’de cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle beraber Allah’a ve İslâm’a sımsıkı bağlı olduğu için milletimize düşmanlık edenlerin hükmedemeyeceği bir düzene geçildiğinden geçtiğimiz senelerde bahsetmiştik. Bu yeni sistem ile beraber yarış artık birden fazla zihniyetin değil de, karşılıklı iki zıt kutbun rekabetine dönmüştür ki; Türkiye’de kazanmak için %50’den fazla seçmenin desteğinin alınması gereken bir seçimde, Türk ve Kürt kafatasçılığı yapanlar ile bunlara yaranma psikolojine girmiş sümüklü ılık münafık tiplemesine kimliklerini korudukları sürece iktidar kapısı sıkı sıkıya kapanmıştır.
14 Mayıs Seçimleri
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklar açıklamaz “Seyyid Kemal” oluvermesi bu sebebledir. Kemalistlerin daha dün 28 Şubat’ta suratına zevkle tükürdüğü Saadet Partisi’nin bugün içinde bulunduğu rezalete elhamdülillah demesi de bu sebebledir. Müslüman ve kafatasçı olmak üzere ikiye ayrılan MHP içinden zuhur ettirilen FETÖ soslu İyi Parti’nin ortaya çıkışı yine bu sebebledir. Cumhuriyetin kuruluşundan beri sırf İslâm’dan taraf olduğu için Kürtlere etmediğini bırakmayan rejimin kurucu, hâkim ve gardiyan partisi CHP ile HDP’nin bir araya getirilmesi de bu sebebledir.
Görüldüğü üzere kuduz İslâm düşmanı, Türk kafatasçısı, Kürt kafatasçısı, Ermenisi, dönmesi ve Ilıman sümüklü “İslâmcı”sıyla beraber Kemalizmin her çeşidi Amerika’nın emiriyle bir lahzada birleşmiş ve hepsi birden dünlerinden hiç utanmadan üzerlerine Müslüman libası geçirip, milletimizi kandırmak üzere Batının emriyle seçim meydanlarına arsızca, yüzsüzce dikilmişlerdir.
Senelerdir “dini siyasete âlet ediyorlar” diye Müslümanları suçlayan kuduz İslâm düşmanlarının, bugün iktidarı ele geçirip efendilerinin emirlerini yerine getirmek uğruna tıpkı ataları gibi sinsice dini siyasete âlet etmeleri, dünya siyaset tarihine kazınacak derecede aşağılık bir şahsiyetsizlik numunesi teşkil etmektedir.
100. Yılın Referandumu – İstiklâl Mi, Teslim mi?
Cumhuriyet tarihi, Müslümanlar bağımsızlık savaşı verip kazandığı hâlde, iktidarı ele geçiren cuntanın, gönüllü olarak masada teslim olmasının ve dönüp milleti ve onun inancıyla savaşa tutuşmasının tarihidir. Son 20 senede bu makus talih bir nebze de olsa değişmeye başlamış ve Türkiye 100 sene evvel üzerine giydirilen deli gömleğini yırtmak noktasına gelmiştir.
İşte şimdi, tam da 100. yılda bize kalırsa bir seçime değil, referanduma gidiyoruz. Millet, aynı delikten iki defa sokulup sokulmayacağına karar verecek.
Ya Joe Biden’ın kurguladığı ve desteklediği yedili masa kazanacak ve Türkiye’yi parçalamayı, Müslüman milletimizin iradesini yok etmeyi deneyecekler yahut Cumhur İttifakı ve Erdoğan kazanacak ve bir taraftan işbirlikçi hainlerin kökünün kazınmasına davranılırken, diğer taraftan da deli gömleği paramparça edilerek Müslüman milletin iradesi hâkim kılınacak.
Tüm bu sebeplerden ötürü, seçimlerde biz Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve onun elinin güçlü olması için de meclis seçimlerinde Ak Parti’yi destekliyoruz.