27 Mayıs 1960 sabahı başlayan askerî müdahale, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “ikinci darbe” olarak kayda geçti. Kurulan Milli Birlik Komitesi, Meclis’i kapatarak yönetimi ele geçirdi. Darbenin hemen ardından Demokrat Parti kadroları tutuklandı ve Yassıada’da özel olarak oluşturulan Yüksek Adalet Divanı’nda yargılandı.
Adnan Menderes, 13 ayrı davadan yargılandığı süreçte “vatana ihanet” başlığı altında suçlu bulundu. 9 ay süren mahkeme sürecinin sonunda aralarında Menderes’in de olduğu 14 kişi için idam cezası verildi. Celal Bayar’ın cezası yaş haddinden ömür boyu hapse çevrilirken, Zorlu ve Polatkan 16 Eylül’de, Menderes ise 17 Eylül’de İmralı Adası’nda infaz edildi.
İdam gerekçesi
1950 yılındaki seçimlerde ezici bir çoğunlukla iktidara gelen Demokrat Parti’nin, “Ezanın tekrar aslına çevrilmesi” ve “Kur’an Kursları ve İmam Hatip okullarının açılması” icraatları, orduda rahatsızlık oluşturmuştu. Bunun dışında da darbenin başka bir anlamlı sebebi yoktu.
Demokrat Parti’nin milletvekillerinin çoğu CHP kökenliydi. Adnan Menderes de dâhil. Ancak görüşleri sebebiyle partiden ihraç edilmişti. Aileleri, yaşam tarzları, sosyal hayatları CHP’lilerden farklı değildi. Sadece halkın değerlerine ve dine saygılı idiler, Cumhuriyetin yeniden dindarlaşmaya, din ile barışmaya başlayan neslini temsil ediyorlardı bir nevi.
27 Mayıs mahkemelerinde Necip Fazıl da yargılandı
27 Mayıs mahkemelerinde Necib Fazıl da yargılandı. “Örtülü ödenek” davası sebebiyle. Savunmasında, hayatında hiçbir gizli kapaklı sır bırakmayan Necip Fazıl, savunmasını da gayet açık yaptı:
“Bütün aldıklarımı, mücadelesini ettiğim yolda harcadım. Ve sadece harcamakla kalmayıp, evimdeki eski koltuk ve halılara kadar da bu uğurda satmaya mecbur oldum. Zira Adnan Beyin “bir kere başla, sonu gelir” diye ettiği her yardım, Demokrat Parti iktidarının menfî kutbu tarafından engellenince, kendisine bir ev yaptırılmaya başlanıp, birinci katı çıkmadan yüzüstü bırakılan bîçare gibi, elimdekini avucumdakini sarf etmeğe, üstelik büyük bir borç altına girmeye mahkûm oldum. Yani örtülü ödenekten bana verilen paralar, şahsıma bir şey getirmek yerine, benim bütün imkânlarımı yedi, bitirdi ve neyim varsa götürdü. Böylece Adnan Menderes, örtülü ödeneğiyle beni kullanmış değil, asıl ben onu idealim uğrunda kullanmaya teşebbüs etmiş, fakat iradesiz ve sebatsız karakteri yüzünden muvaffak bulunmuş olamıyorum. Benim, bir dava uğrunda bir nevi vergi hakkiyle alabildiğim, reklam parasına bile yetmez, gülünç meblağlara karşılık, kendisinden milyonlar devşirip şimdi gözünü oymaya bakan, Büyük Doğu’yu örtülü ödenek beslemesi olmakla suçlayan ve hesap vermeğe davet edilmeyen bazı gazetelerin hali, masumluk ve ulviliğimizin ters tarafından mükemmel bir ifadesidir.” Bütün bunların teferruatı, “Benim Gözümde Menderes” kitabında mevcuttur. Dileyenler okuyabilir.
Bu darbe ezan ve Kur'an kursları için yapıldı
27 Mayıs darbesi ve Menderes’in idam edilmesi, Türkiye Cumhuriyetinin darbe tarihinin ilki gibi olmasa da en şiddetli darbelerinden biridir. Demokrat Parti’nin içindeki dindar bile olmayan pek çok vekil yıllarca hapis yattı. Tüm bunlar, yine tekrar edelim, Ezan ve Kuran Kursları meseleleri sebebiyle gerçekleşti.
Menderes’i Atatürkçü ve Laik darbecilerin elinden “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkarması da kurtaramadı.