Başkanlık seçimlerinin arifesindeyiz. Ahmet Davutoğlu’nun tavrı merak konusu. O her Cuma günü hesabından “Hayırlı Cumalar” mesajı atmakla meşgul. Aynı şekilde din diyanet ile alâkası olmadığını bildiğimiz bazı isimler de “Hayırlı Cumalar” furyasındalar... Tuhaf, “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” meselesi gibi bir durum söz konusu… El altından “Hayır deyin!” der gibi bir hâl içindeler. Bu durumu yüzlerine vurup açık etmeye kalksanız, ne alâkası var? diyecek ve Cumanın hayrını dilediklerinden dem vuracaklar/dı... Biz de onların bu niyetini sezmiş olmamıza rağmen sessiz kalmayı yeğlemiştik.

Sonunda Ahmet Davutoğlu “Gelecek Partisi”ni kurdu.
Tabiî onun geleceği kendisini ilgilendirir.

18 Eylül 2015’te “Sekiz on senedir oy verdim. Ama 17-25 Aralıktan sonra fikrim değişti.” diyen zat, elindeki gazetede bulunan Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu fotoğraflarını göstererek: “Artık bunlara oy yok!” diyor. - “Yanlış düşünüyorsun.” diyorum. - “İlim yuvalarını basıyorlar. Savcı ve hâkimleri kendilerine bağladılar, ülkeyi soydular...” diyor ve cart-curt konuşmaya devam ediyor...

Belediye otobüsündeyiz. Etrafta ilgisizmiş gibi görünüp dinleyenler var...

Yine, -“Yanlış düşünüyorsun.” dedikten sora elimdeki Star Gazetesi’ne göz gezdirmeye başladım. Sonra Baran Dergisi’nin bazı yerlerini okudum. Beni süzüyor. Otobüs neredeyse boşaldı. Gideceğimiz yere yaklaştık sayılır. Suratına baktım, dudakları kıpır kıpır ediyor. Belli ki bir şeyler mırıldanıyor. Elindeki zikirmatiği gördüm. Dua mı ediyor, beddua mı belli değil.

-“Benim söylediklerime dikkat et. 5-10 sene sonra bir adam bana otobüste şunları şunları söyledi de inanmamıştım dersin.”

-“Yanlış düşünüyorsun. Bir an için senin söylediğin her şeyi doğru kabul edeyim. Bana çıkış yolunu söyle.”

-“Ne çıkış yolu?” Bunlar şöyle böyle...
-“Tamam, bunları anladık. Varsayalım ki senin dediklerin doğru, beni nereye davet ediyorsun?”

Hık-mık, kem- küm... Bu arada dudakları kıpırdamaya devam ediyor.

-“Sen bu otobüse niye bindin? Gitmek istediğin yere varmak için değil mi? Şimdi bir şeyler söylüyorsun beni neye, nereye, kime davet edeceğini bilmiyorsun. Bak ben sana söyleyeyim. İşte benim liderim, eserleri, fikirleri ve hapishane hayatı ile ortada. Seni çağırdığım adresi gösteriyorum. Sen beni nereye çağırıyorsun; onu söyle.”

Sustu. Bir müddet sonra şoförün yanına vardı. Arabadan ineceği yeri söyledikten sonra indi çekti gitti...

Şimdi bu adam ve gibileri Gelecek Partisi dolmuşunda yol alıyorlardır!

 “Dalından kopan yaprağı rüzgâr her yere götürür!”

“Yapılanlar, olanlar haksızlık, Davutoğlu’nu harcadılar. Ona bu yapılır mı? Bu dünyada Hoca gibisi yok...” lafları uzayıp gider. Hedefte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vardır. Konuşmanın seyrinden iki arada bir derede kalan şahıs/lar bir tercih yapmaya zorlanır! İşte bu nokta önemli, burada kurulan tuzağa düşmemek lazım!

Davutoğlu’nu sever görünerek Erdoğan’a hücum edenler, -niyetleri ne olursa olsun- bilerek veya bilmeyerek perde gerisinde bulunan düşman unsurların ekmeğine yağ sürerler.

“CUMHURBAŞKANIMIZ İLE OLAN VEFA İLİŞKİMİZİ SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİM.

HİÇ KİMSE BENİM AĞZIMDAN CUMHURBAŞKANI ADINA KÖTÜ BİR SÖZ DUYMADI VE DUYMAYACAK!

ONUN ONURU BENİM ONURUMDUR”

Diyen Davutoğlu’na ne oldu da Gelecek Partisi’ni kurdu?

Şirazesi bozuk tellaklar kendi akıllarınca kurdukları tuzaklarda yem niyetine kullanacaklarını zannettikleri Davutoğlu’na çelme mi taktılar?

Sayın Davutoğlu, gerçeğe ve geleceğe doğru yelken açmak istiyorsa, hâkim olduğu mevzularda hakkı söylemeye mahkûmdur!  

Gelecek Partisi şemsiyesi altında “Batılı mütekebbirlere” gülücük atmanın bir âlemi yoktur! Onlar ilerde yemek için kendilerine uşak olanların ekmeğine yağ sürerler.

Bizim nazarımızda, gelecek için geçmişini satanlar panayırında boy gösteren adamların bir ederi yoktur!

Ülke bir ateş çemberinden geçmektedir. Düşmanlarımız, millete ihanet etmek noktasında birlikte hareket eden tüm unsurları aynı ipe dizmişlerdir. Libya’ya asker gönderme meselesinde olduğu gibi.

Onlar düşmanların tayin ettiği istikametin aksine hareket edecek iradeye sahip değillerdir. PKK ve avanelerinin sergilediği oyunda rol alanlar aynı tiyatroda buluştular. Neymiş Selahattin Demirtaş’ın yazdığı tiyatro oyununu seyredeceklermiş!

Aslında, sahnelenen oyun sadece tiyatro meselesi değildir.

Emperyalist domuzların çıkarlarına ayarlı bütün faaliyetler, onları kontrol eden mekanizmanın rotasını çizdiği istikamette ilerlemeye mahkûmdur.

Libya, Suriye ve Mısır başta olmak üzere bütün dünyada meydana gelen hadiselere baktığımızda bizim içimizdeki şahsiyetlerin tavırlarından kim olduklarını, kimlere hizmet ettiklerini anlamak mümkün!..

Sayın Davutoğlu’nun düşman tezlerine yem olmasını istemiyoruz.
Geleceğini kurtarmak isteyenlerin toplanması gereken tek adres İBDA!
Kurtuluş yolu bu!


Baran Dergisi 680. Sayı