Selâm ile…

Müjdeler olsun Ayasofya açıldı! 24 Temmuz Cuma, Müslümanların asla unutmaması, unutturmak isteyenlerin teşebbüslerini de boşa çıkarması gereken bir gün olarak tarihe kazındı. Lozan Antlaşmasının 97. yıldönümünde, Lozan’dan doğan Batıcı-Kemalist rejimin, Müslümanları özünden koparmak adına gerçekleştirdiği devrimlerin mührü olarak kapısını mühürlediği Ayasofya, büyük bir coşku ile açıldı! Hem de öylesine açıldı ki, Üstad Necip Fazıl’ın Ayasofya Hitabesindeki keramet çapındaki söyledikleri bir bir zahir olmaya başladı…

Yaklaşık 90 yıl sonra Ayasofya’da ilk namaza iştirak edenlerden olma şerefi için Müslümanlar Türkiye’nin dört bir yanından İstanbul’a geldi. Kimi geceden kamp kurdu, kimi ise sabahın ilk ışıklarıyla Ayasofya’ya akın etti. Tekbirler ve kelime-i tevhidler ile tarihî yarımada inlerken, inananlar el ele sel oldu aktı. Ayasofya’yı önüne geçilemez bir sel açtı. İbdacıların gökbayrakla yaptığı akının fotoğraf ve videolarının yayılmasının ardından İslâm düşmanlarından gelen tepkilere de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Bu sel içeride ve dışarıda korkutulması gerekenleri korkutmaya yetti. Hem içteki hem de dıştaki İslâm düşmanları, 24 Temmuz günü Ayasofya’da ortaya çıkan manzara karşısında düştükleri dehşeti ve korkularını gizleyemiyor.

On yıllardır mücadelesi verilen, mânâsı Üstad Necip Fazıl tarafından Müslümanların zihnine nakşedilen, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu tarafından bayraklaştırılan Ayasofya mücadelesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı kararnameyle beraber Müslümanların zaferiyle neticelendi ve bu sonuç Müslümanların küfür karşısında bir kez daha moral üstünlüğünü ele almasının vesilesi oldu.

Daha evvel müteaddit defalar söylediğimiz üzere, Ayasofya meselesi bir son değil yeni bir başlangıcı ifade ediyor. Ayasofya’nın açılması ile beraber nihai hesaplaşma için saflar netleşiyor. Bu sadece Türkiye içinde değil, dışarıda da böyle… Ocak kızıştı, hadiseler her geçen gün daha da şiddetlenecektir.

Ümidimiz ise bundan sonraki mücadelelerin de tıpkı Ayasofya’da olduğu gibi zaferle neticelenmesidir.

Bu çerçevede kapağımızda “Lâ Gâlibe İllâllah” manşetini attık ve “Gerekli Yerlere Korkular Verildi, Moraller Yükseldi, Ocak Kızıştı” dedik. Kapak mevzumuzu Müslüman Anadolu’nun Hâkimiyet Deklarasyonu” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Müslüman Anadolu halkının şuurlanmasının kaçınılmaz olarak hâkimiyet meselesine bağlandığını söylüyor.

Kâzım Albay, “Ayasofya’da İlk Secde” başlıklı yazısında 24 Temmuz Cuma günü Ayasofya’da yaklaşık 90 yıl sonra kılınan Cuma namazında hissettiklerini anlatırken, Müslümanların Ayasofya’dan sonra neyi hedeflemesi gerektiğinden bahsediyor.

Gazeteci-Yazar Hasret Yıldırım’la Ayasofya’daki ilk namazın Müslümanlara ne hissettirdiğini konuştuk.

24 Temmuz’da Ayasofya’da kılınan Cuma namazına iştirak eden arkadaşlar hislerini ve görüşlerini Baran okurları için paylaştı.

Faruk Hanedar, "Başladı Beklenen Akın" başlıklı yazısında Ayasofya intibalarını anlatıyor.

Çakal Carlos, "Bruno Dey Davası ve Ayasofya"dan bahsediyor.

Edebiyatçı Mehmed Arif, “Ayasofya Camii Şanlı Mazimizin ve İstikbâlimizin Nişanesidir” başlıklı yazısında 24 Temmuz’u Balkanlar’ın gözünden değerlendirdi.

Oğuz Can Şahin, “İstanbul’un Deryâçesi” başlıklı bir İstanbul yazısıyla dergimizde… Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle… Allah’a emanet olun…