Araştırmaya göre, anket yapılan 24 ülkenin 20'sinde halkın çoğunluğu İsrail hakkında olumsuz görüşlere sahip. İsrail'e yönelik sürekli artan nefret, terörist rejimin dünya genelinde giderek artan bir tecritle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.
Birkaç istisna dışında, ankete katılan ülkelerin neredeyse tamamında Netanyahu'ya yönelik derin bir nefret hakim.
Ankette Türkiye'ye ilişkin sonuçlar ise milletimizin Filistin davasına olan sarsılmaz desteğini ve terörist zulme karşı net tavrını bir kez daha teyit eder nitelikte. Türkiye'de halkın yaklaşık dörtte üçünden fazlası (%75+) İsrail'e karşı olumsuz bir bakış açısına sahip. Netanyahu'ya olan nefret ise daha da yüksek boyutlarda. Ankete göre, Türk halkının yine yaklaşık dörtte üçü (%75+) Netanyahu'ya ya çok az güvendiğini ya da hiç güvenmediğini belirtirken, çoğunluk (%50+) ise Netanyahu'ya "hiçbir şekilde" güvenmediğini beyan ediyor. Bu ezici oranlar, Türkiye kamuoyunun terörist İsrail'in ve onun eli kanlı liderinin politikalarını kesin bir dille reddettiğini ve uluslararası alanda bu zulme en güçlü tepkiyi veren milletlerden biri olduğunu bir kez daha tescil ediyor.
Araştırmanın dikkat çeken bir diğer bulgusu ise özellikle yüksek gelirli ülkelerdeki gençlerin, yaşlı nesillere kıyasla İsrail'e karşı çok daha olumsuz bir tutum sergilemesi ve Netanyahu'ya karşı daha fazla nefret duyması. Bu, yeni nesillerin Filistin'deki zulme ve İsrail'in hukuk tanımazlığına karşı daha bilinçli ve tepkili olduğunu gösteriyor. Benzer şekilde, kendisini "ideolojik sol"da tanımlayan kesimlerin de İsrail'e karşı daha eleştirel bir pozisyonda olduğu belirtiliyor.
Anket aynı zamanda İsraillilerin çoğunluğunun kendi ülkelerinin uluslararası alanda saygı görmediğini düşündüğünü de ortaya koyuyor. Bu sonuç, terörist rejimin uyguladığı devlet terörü ve yayılmacı politikaların doğal bir sonucu olarak değerlendiriliyor.
Pew Araştırma Merkezi'nin bu çalışması, dünya halklarının önemli bir bölümünün terörist İsrail'in ve Netanyahu yönetiminin politikalarına karşı net bir duruş sergilediğini ve uluslararası toplumun vicdanında mahkum edildiğini bir kez daha açıkça ortaya koyuyor.
