Timurtaş Uçar Hocaefendi'nin vefatının 22. seneyi devriyesi vesilesiyle Hoca’ya rahmet olsun...

Timurtaş Hoca, klâsik vaiz tiplemesinden çok farklıdır. Vaazlarında dini ilimlerin yanında fizik, kimya, biyoloji, felsefe, matematik konularından bahsedip döneminde cereyan eden hadiseleri Ehli Sünnet ışığında izah eder.

Vaaz kasetleri ev ev, köy köy dolaşır. Birçok kimsenin imana gelmesine vesile olmuştur. Hangi camiye giderse gitsin. Müslümanlar oraya akın eder. 10-15 bin kişilik cemaate hitap eder.

Hoca böyle konuşur da "darbeci ve işkenceci" asker ve polisler hiç rahat bırakır mı? 12 Eylül darbesinden sonra Timurtaş Hoca yaşadığı işkencenin bir kısmını şöyle anlatır:

"Sakallarımızı tek tek yoldular. Verdikleri cereyan(elektrik) enerjisiyle ciğerlerimiz burnumuzdan gelecek hâle geldi. Selimiye Kışlası'nın altında eksi ikinci-üçüncü katta sıçanlarla beraber kaldık. Güneşe hasret yaşadık. O günden sonra gözlerim bozuldu. Güneşe bakamaz oldum... Sorguda sivil polisler dinimize, imanımıza küfrettiler..."

Timurtaş Hoca mahkeme ve cami arası adeta mekik dokumuştur. Camide arkasından 10-15 bin kişi giderken mahkemeye hep yalnız gitmiştir. Müslümanların birbirlerine sahip çıkmamasından her zaman yakınmıştır. Bazen de sert bir dille cemaate söylemiştir.

54 duruşmada, 2 kere idam toplam ise 460 yıl hapisle yargılandı. Hepsinden de beraat etti. Ne işkence yolundan döndürdü ne de başka bir şey. İstikamet üzere bir ömür yaşadı. Nesilleri ihya etti. Hâlen vaazları da dinlemekte...

Timurtaş Hoca bir şiirinde ifade ettiği gibi bir hayat sürmüştür:

“Okudum; okuduğumu yol yol dokudum.

Gördüm; gördüğümü lif lif ördüm.

Duydum; duyduğumun en güzeline uydum.”

Biyografi: Hasan Hüseyin Akdağ