Modern dünyanın toplumlara dayattığı yaratılışa aykırı unsurlardan biri de eşcinselliğin bir tercih haline getirilmesi ve bunun normalleştirilmesi.

“Cinsel tercih hakkı” şeklinde sözde bir hak icat eden bu sapkın anlayış, bunun umumileşmesini ve meşrulaşmasını şimdi de eğitim müfredatı üzerinden deniyorlar.

Erkek ve kadın portresini “toplumsal cinsiyet yargısı” diye tanımlayanlar, cinsiyet alanında üçüncü ve daha birçok şıkkın da var olduğu düşüncesini yaymanın ve empoze etmenin peşinde.

Kullanılan dil ve kavramlar da özenle seçilerek insan haklarının içine yerleştirilmeye çalışılıyor. Başlı başına dev bir problem olarak karşımızda duran bu sapkın anlayış Türkiye’de “Cinsiyet Eşitsizliği” adı altında aşılanıyor.

Türkiye’de Koç ve Sabancı ailelerinin yönettiği ve fonladığı yüzlerce dernek, vakıf, üniversite ve medya cinsiyetsizleştirme propagandası yapıyor.

Ayrıca kuruluşlarından beri Türkiye’nin kanını emen bu TÜSİAD, sanayiciler derneği değil mi? Eğitim müfredatıyla ne alakaları var?

TÜSİAD cinsiyetsizliği aşılıyor

TÜSİAD Genel Sekreteri Ebrud Dicle, “Kız çocuklarının eğitimde devamlılığını sağlamak, kamu politikalarıyla ve STK’ların desteğiyle kesintisiz çaba gösterilmesi gereken bir alan. Bu fırsat eşitliği, zorunlu olması gereken okul öncesi eğitimden itibaren başlamalı.

Kadın erkek eşitliği TÜSİAD’ın tüzüğünde yer alan değerlerden. TÜSİAD iş dünyasının gönüllü bir temsil örgütü olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini demokratik gelişmişlik, kapsayıcı büyüme ve sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru olarak konumluyor. Geçmiş dönem TÜSİAD Yönetim Kurulu başkanları arasında üç kadın lider yer aldı. Genel Sekreterlik yapısında da kadın yönetici ve uzmanların oranı daha yüksek. Bu çerçevede TÜSİAD’ın ilk kadın genel sekreteri olmanın getirdiği en önemli sorumluluk, kurumsal hafızayı canlı tutarak bu anlayışı gelecek kadrolara taşımak olacak.

Fırsat eşitliği sağlanması yolunda önemli gelişmeler oldu ancak özellikle ortaöğretimde bölgesel olarak cinsiyete dayalı farklar devam ediyor. Kadınlarda eğitim düzeyi yükseldikçe daha çok kadının çalışma yaşamına katıldığını biliyoruz. Kız çocuklarının eğitimde devamlılığını sağlamak, kamu politikalarıyla ve STK’ların desteğiyle kesintisiz çaba gösterilmesi gereken bir alan. Bu fırsat eşitliği, zorunlu olması gereken okul öncesi eğitimden itibaren başlamalı.

Eğitim müfredatında toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının içselleştirilmesi de gerekiyor. Örneğin erken yaşlarda kadın işi-erkek işi ayrımı algısının yerleşmesi bizi ileride ücret eşitsizliğine kadar götürebiliyor. Kız çocuklarının bilim-teknoloji alanlarına yönelmesinin teşvik edilmesi, geleceğin işlerine hazırlanmak için kritik önem taşıyor. Dijital dönüşüm ve yeşil dönüşümle beraber, işlerin dönüşümünü de konuşuyoruz. Mevcut çalışanların becerilerinin gelişen teknolojiler doğrultusunda yükseltilmesi de nitelikli iş gücünü korumak için gerekli.

TÜSİAD “toplumsal cinsiyet eşitliği” adı altında Türkiye’nin altını oyuyor

TÜSİAD kadınların eğitim, çalışma yaşamı ve karar alma mekanizmalarına eşit katılımı ve şiddetten korunmasına yönelik rapor, görüş yayınlama ve kamu kurumları nezdinde savunu çalışmaları yürütüyor. Ayrıca şirketlerin toplumsal cinsiyet eşitliğini kurumsal politikalarının öncelikleri arasına almaları için teşvik edici rol oynuyor. Son dönem çalışmalar arasında, kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi”ne destek oluyoruz. Yaklaşık 90 şirket bu sorunla mücadele için politika ve eylem planları oluşturdu. Her yıl yeni şirketler katılmakta.

İletişim, toplumsal dönüşümde etkili bir faktör. “TV Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projemiz ve Koç Holding katkısıyla yayınladığımız “İletişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Rehberi”yle, ilgili sektör paydaşlarının konuyu sahiplenmelerine destek olduk.

TÜSİAD geçen yıl 50.yılını kutlarken, ülkemizin geleceğine yönelik “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” raporunu yayınladı. Raporun ana mesajlarından birisi de gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye hedefini ancak toplumun yarısını oluşturan kadınların güçlenmesiyle başarabileceğimizdir. Sürdürülebilir kalkınmayı ve gelişmiş bir demokrasi olmayı toplumun yarısını geride bırakarak başaramayız; “tek kanatla geleceğe uçamayız”.