Filistin'de İsrail işgaline karşı, Hamas bir saldırı başlattı “Aksa Tufanı” adıyla ve büyük de başarı kazandılar. Hemen içimizdeki hainler, yani güya Türk kimliği taşıyan, güya Müslüman kimliği taşıyanlar çıkıp “Zamanında bunlar İsrail'e topraklarını sattılar, şimdi cezasını çekiyorlar” gibi laflarla, orada Müslümanların verdiği mücadeleyi gölgelemek, baltalamak, insanların Hamas’a olan desteğini, sempatisini azaltmak için bir yalan üfürüyorlar.

Gerçekten “Filistinliler, Yahudilere toprak sattı mı?” diye sorulursa, hayır satmadılar. Bu külliyen yalan! Tabii ki satan olmuştur, o da eğer büyük resme bakarsak hiçbir figür olarak ortaya çıkacak bir şey değil, önemsiz vaka. Biz öncelikle şöyle bir şey yapalım; mesela tarihçilik mesleğinde -ki hukukta ve siyasette her yerde de geçerlidir bu- bir iddianın hadiselerin tabii akışına uygunluğu, akla uygunluğu, mantıki gerekçelerinin varlığı ve yokluğu sorgulanmalıdır. Öyle bir sorgulama yapalım. Şimdi bu Yahudilerin Filistin'deki varlığı öteden beri zaten bir gerçeklik. Sadece Yahudiler değil Hristiyanlar da var. Hatta Haçlı Seferleri ilk başarıya ulaştığında Kudüs'e girdiklerinde binlerce Yahudiyi Hristiyanlar öldürdü. Hristiyanlar kurtuldu, Müslümanlar da öldü orada. Şimdi Kudüs Müslümanların hakimiyeti altındayken, zaten İslam dininde bir din hürriyeti var; cizyesini verdiği sürece Yahudiler ve Hristiyan Kudüs'te ve Filistin'de yaşayabiliyordu, çünkü üç dinde de oralar kutsal toprak.

Sadece Haçlılar zamanında sadece Hristiyanlar yaşayabildi. Selahattin Eyyübi orayı aldıktan sonra tekrar Müslümanlar ve Yahudiler yerleşti. Buna zaten izin verilmiş. Osmanlı idaresi zamanında da belli bir Yahudi nüfusu Kudüs'te ve Filistin'de mevcuttu. Sadece Yahudi değil Hristiyan nüfusu da vardı ve eğer ki Müslümanların Yahudilere bir toprak sattığı mevzusu söz konusuysa, satmış olan da vardı o dönemlerde. Kendi devleti var, kendi hakimiyeti altında o topraklar. Ve “Yarın öbür gün toprak sattığım Yahudi her tarafı zapt eder, burada devlet kurar” falan diye insanların kafasında bir gündem ve endişe yok. İşte 1800'lerin sonlarında Siyonizm ortaya çıktığında ilk defa Abdülhamit Han Yahudilerin orada toplanmasından endişe ederek, -hani Siyonistlerin biz Filistin’de devlet kuracağız, Kudüs'ü geri alacağız diye gündemleri var- bunun önüne geçmeye çalışmış, toprak satışını engelleyecek birtakım tedbirler almış. Kendisinden sonra İttihat Terakki de bunu sürdürmüş. Çünkü bunu yazarlarımızdan Abdullah Kiracı’dan öğrenmiştim İttihat Terakki döneminde Balkanlar kaybedildiği için, çünkü iktidara geldikleri dönemler, 1910'da gelir gelmez zaten neredeyse Edirne’ye kadar her yer elden gitti İttihatçılar yüzünden. Haliyle daha fazla toprak kaybına uğramamak endişesiyle onlar da Yahudilere toprak satılmasına mâni olmaya çalışmışlar. Zaten Osmanlı düzeni iyice bozulmuş, çürümüş bir devletti o dönemlerde. Bunun önüne ne kadar geçebildiler meçhul. Fakat Yahudilerin dışarıdan gelip yerleşmesine ve toprak sahibi olmasına yardım edecek bir Yahudi nüfusu orada vardı. Yahudiler köprü başını tutmuş diyeceğim de, tutmuş değiller köprü başı olacak insanlar zaten var orada. Mesele oradaki Yahudi’yi de Siyonist emellere angaje etmek ki onlar da angaje olmuşlar çoğunlukla.

Yahudilerin zaten orada durumları çok iyi. Yahudi her yerde ticaret yoluyla zenginleşmeyi beceren bir millet. Tabii sadece ticaret değil tefecilik de var. Gene de 1918'e kadar yani Abdülhamit Han'ın son dönemleri ve İttihat Terakki döneminde çok ciddi şekilde Yahudi nüfusunun çoğalıp oralarda toprak sahibi olarak genişlemesi söz konusu değil, ama nisbi olarak da bir hacim var ortada. Peki geriye ne kalıyor 1918'den İsrail'in kurulduğu 1948 yılına kadar 30 yıllık bir İngiliz işgali dönemi kalıyor. O dönemde gerçekten Yahudilerin nüfusu çok artıyor orada ve daha fazla toprak sahibi olabiliyorlar. Şimdi o dönemde Filistinliler toprak satmış olabilir mi? Hani Osmanlı zamanında bu endişe halk arasında yoktu, devlet bunu fark etmişti sadece. Halkın böyle şeyleri fark etmesi mümkün değil. Yoksa mesela Antalya'da Türkler Ruslara evlerini satıyor, Rusları kazıklıyor, çok yüksek fiyattan sattık işte çok yüksek fiyattan evimizi kiraladık derken yarın öbür gün Türkler orada ev bulamayacak. Yaptıkları iş haram da, bunun yanında adamın aklında, “Biz bunu bugün böyle yapıyoruz da yarın döner bu iş bizim başımıza patlar.” diye bir endişe veya düşünce yok. Çünkü halk bunu düşünemez. Aynı şekilde Filistinlilerden de işgal öncesi dönemde toprak satmış olanların aklına böyle bir şey gelmesi mümkün değil. Ama artık İngilizlerin işgaliyle herkes durumun farkında. Çünkü Müslüman beldeleri ve Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs, Mescid-i Aksa elden gitmiş ve İngilizlerin eline geçmiş. İngilizler de açıktan Yahudilere bir devlet kurma planı üzerindeler. Bunu da herkes biliyor. Bu durumda Filistinliler toprak satmış mı mıdır satmamış mıdır, ona bakalım. Şimdi o dönemler yani 1920'ler, 30'lar ve 40'ları da dahil edelim; Filistinliler tarımla iştigal ediyordu. Bu topraklar tarım toprağıydı. Zaten o dönemlerde sadece Filistin değil Suriye, Irak, Arabistan, Mısır vs. hepsi İngiliz işgali altındaydı. Yani sanayi bölgesi değildi ki, o dönem Osmanlı'da sanayi çok zayıf ve o topraklarda zaten sanayi de yok. Sadece İstanbul'da biraz öbek yeni kurulmakta olan Osmanlı sanayisi vardı ve genel olarak Osmanlı toplumu tarımla iştigal eden bir toplumdu. Şimdi tarımla iştigal ediyorsanız, dedenizden size kalmış topraklarda ne yaparsınız? Toprağınızı ekip biçer mahsulü kaldırıp yer içersiniz. Geçiminizi onunla sağlarsınız. Filistinlilerin de durumu budur. Yani dedesi, babası çiftçi bunların. Topraklarını satıp ne yapacaklar? Bir Filistinli orada yüksek fiyattan toprağını sattı diyelim. Bu adam nereye gidecek? İzmir'e gelip tüccarlık mı yapacak? Ömrü çiftçilikle geçmiş bir insan başka bir meslekle uğraşamaz kolay kolay. Ancak şu olabilir; toprağı verimsiz olmuştur, sular kurumuştur, çiftçilik yapamıyordur ve toprağını terk etmek zorunda kalmıştır. Bizim Anadolu'dan 50'li yıllarda göçüp gelenler amelelik yaptı İstanbul'da. Çünkü çiftçilikten başka bir şey yapmamışlar. O dönemde Filistinlilerin tutup toprağını satıp da cebinde parasıyla Şam'a Kahire'ye, Bağdat'a bir yere gitmesi, oralarda başka bir iş yapması mümkün değil. Aklına da gelmez zaten, halihazırda toprağını işleyip de kendi geçimini sağlıyorken. Yahudi yüksek meblağ verse de satmaz. Zaten eski dönemlerde insanlar kolay kolay toprağını satmazdı. Çünkü geçimi sadece oraya bağlı ve dedelerinden beri de oraya bağlı kalmışlardır. Ayrıca bütün İslam beldeleri küfür işgali altına düşmüş, Filistinli toprağını satıp da nereye gidecek? Bu şartlar altında “Filistinliler yoğun bir şekilde kendi topraklarını yüksek paralara Yahudilere sattı” gibi bir şey düşünülemez.

Nitekim Yahudiler gene geldiler ve çorak yerleri aldılar. Çünkü buralar para etmiyor, kimse de gidip gelmiyor. Oralara yerleşiyorlar. Bir de Filistin'deki bütün topraklar karış karış herhangi bir Filistin köylüsünün değildi, Osmanlı toprağıydı. Burayı İngilizler ele geçirdi ve Yahudilere verdiler. Yahudiler arkalarındaki İngiliz desteği ile işlenmeyen toprakları işler hale getirdiler, İngilizlerin desteğiyle toprakları gaspettiler. Bunun karşısında bırakın toprak satmayı tam tersine topraklarından olacağını düşünen bir Filistinli nüfusu var. Bu şartlar altında da işte “Filistinliler topraklarını sattı, gitti” demek akıl dışıdır.

İngiliz desteği, Yahudi baskısı neticesinde Filistinliler bir şekilde orayı yavaş yavaş boşalttı veya toplu halde birden boşaltmak zorunda kaldılar. Yahudiler birtakım örgütler kurmuşlardı. Zaten Kudüs'e ilk giren ordunun içinde Yahudi lejyonu da vardı. İşgal gücü olarak arkalarında İngilizler, karşılarında zayıf Müslümanlar vardı. Bir Yahudi istediği gibi Filistinliyi öldürdüğünde başına bir ceza gelmiyor. Çünkü onları arkalayan İngiliz var ve düşünün halifelik yıkılmış, Osmanlı yıkılmış, sahipsiz kalmış Müslüman bir belde orası. Küçük bir yer hiçbir yerden onlara yardım edecek insan yok. Çünkü herkes işgal altında ve işgal gücü yanına bir de böyle bu köpekleri almış onları havlatıyor, icabında ısırtıyor ve iyice çaresiz kalmış bu insanlar gene de dayanmış bu zulme. Ayakta kalmaya çalışmışlar.

Bunun peşinden İngilizler, Filistin’de hasat zamanı Filistinlilerden daha ucuza mal getirerek Filistinlilerin işlerini zora sokuyor. Böylece Filistinliler kısa zamanda ektikleri topraktan da bir şey kazanamaz hale geliyor. Bu zor şartlarda bile topraklarını satmamışlardır.

1948'de İsrail Devleti kurulup da savaş başlayınca, her türlü silahlanmadan mahrum bırakılmış Araplar her türlü silahlara sahip İsrail karşısında yenilince, Filistinliler göç etmek zorunda kaldı. Çünkü İsrail ordusu bildiğiniz böyle bir sırtlan sürüsü gibi her yere saldırıp çoluk çocuk demeden öldürmeye başladı. Onlara bu aklı veren de Stalin’dir. İsraillilerin kendileri de kabul eder bunu. Stalin’in gönderdiği adamlar “Siz böyle bir iki köyü falan yakıp yıkıp insanları öldürürseniz, gerisi de korkup kaçar” demiş. Filistin’de insanlar böyle kaçtı ve zaten Nakbe dediğimiz 1948'de büyük kaçış hadisesi böyle gerçekleşti. “Kaçmasalardı savaşsalardı” diyelim. Filistin halkının elinde hiçbir silah yok, destek yok, güç yok. Yapabileceği tek şey hicret etmek. Filistinliler çaresizlikten hicret etmek zorunda kaldılar. Zaten Filistinlilerin Yahudilere toprak sattığı gibi iddia da hiçbir şekilde tespit edilememiştir.

Son olarak şunu söyleyeceğim; bu iddiayı ortaya atanların niyetinin kötü olduğu belli. Bile bile yalan söyleyen bir insana bir şey ispat edemezsiniz zaten. Yalancının yüzüne tükürülür.