Türkiye’nin seçim sath-ı mailine girmesiyle ve bilhassa “Millet İttifakı” isimli İslâm ve millet düşmanı, işbirlikçi, teslimiyetçi, yedi hücreli terliksi organizmanın cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi ve ilân edilmesi süreciyle beraber medyada tabiri caizse ortalık karıştı. 

Senelerdir Ak Parti hükümetlerini medya üzerinde tahakküm kurmak, bu medyanın gazetecilerini de “yandaş”lıkla suçlayıp “tarafsız gazetecilik” martavalıyla kafa ütüleyen gazetecilerin başkalaşım geçirip içlerinde saklı tutmaya çalıştıkları militanı ortaya çıkarışlarına şahitlik ediyoruz.

Bunların bir kısmı hâlen suret-i haktan görünüp, göstermelik de olsa sanki iktidarın çeşitli konularda hakkını teslim ediyormuş gibi yapıp “soft” taraftarlık yaparken, bazılarıysa elektrik direklerine afiş asacak derecede radikal bir şekilde taraftarlıklarını esirgemiyorlar.

Yapmasınlar mı? Elbette yapsınlar; fakat bu haltı yerken “temiz gazetecilik”, “gücü özgürlüğünde”, “tarafsız gazetecilik”, “objektif gazetecilik” gibi gazetecilik onurunu meydana getiren değerleri bu kadar ayağa düşürmesinler. Aydın sorumluğunu “gözü dönmüş Erdoğan düşmanlığı” seviyesine çekmesinler.

Senelerdir medya üzerinde baskı var diye zırlayanların, menfaatleriyle çelişen en küçük bir hadisede bayraktarları Yılmaz Özdil’i bile nasıl bir kalemde sildiklerini gördük. 

Taraf olmayanın bertaraf olacağı muhakkak; fakat taraf olmak prensib sahibi olmayı icab ettirir. Hâl böyle iken medyanın sadece parti tetikçiliği yaptığı, en nazik ferdî ve içtimâî meseleleri bile silahına mermi olarak sürmekten çekinmediği, yalanla iftiranın vaka-i adiyeden sayıldığı bir iklim meydana getirdiler. Yanlış anlaşılmasın, yandaş dedikleri basının da onlardan bir farkı olmadığı, hatta bu rezillikleri sergilemek noktasında bunların kalibrelerinin candaş olanlardan düşük olduğunu da not etmekte fayda var. 

Hâsılı kelâm, Türkiye’de nasıl ki yönetim sistemi ömrünü tamamlamış ve başkanlık sistemine geçilmişse, rejim ömrünü tamamladığı için Başyücelik rejimine geçilecekse, medya sektörünün de ömrü tamamlanmış ve yeni bir basına geçilmesi zaruret hâlini almış bulunmaktadır.

Yavuz Beyoğlu