Gündem sürekli değişiyor… Mevzular birbirini kovalıyor, birini düşünürken diğer mevzu gündemi meşgul ediyor. Hayatın akış hızına yetişmek zor mesele… Bir mevzuyu derinlemesine tetkik edebilmek, illiyet zincirini takip etmek ancak, onu bir çerçeve içine almakla mümkün oluyor. Akıl bir mevzuu anlamak için onu dondurmadan, kalıplaştırmadan anlamaz. Aksi takdirde hiçbirini anlamadan akıp gidecek zaman. Her an bir an öncekiyle aynı an değil. Her şey tek bir anda tecelli ediyor. Zamanın akış hızı ve zihni evrenimizde deveran eden eşya ve hadiseler…

Zaman ve hayatın mütemadi akış hızı insanı zorluyor. Ya eşya ve hadiselerin değişim zeminine göre şekilleneceksin, ya da mütemadiyen değişen eşya ve hadiselere tasarruf edecek iradeyi kuşanacaksın. Bir yönüyle ruhi donanım halifelik şuuru ve insanın varoluş onuru akıl ve irade… Bu cihetiyle, ruhi irtifa insanı meleklerden üstün dereceye çıkarırken; diğer cihetiyle de eşya ve hadiseler kendi seyrine bırakıldığında, nefsin önü açılır (sevk-i tabii) ve insanın, “belhum adal” derekesine kadar düşmesi kaçınılmaz olur.

Sürekli değişeni, değişmeyen bir sabite ile murakabe altına almak ve hadiselere o merkez üzerinden tasarruf etmek gerekiyor. Bir merkeze sahip olmazsanız, kesret girdabında boğulursunuz; aynı zamanda eşya ve hadiselerin derinliğini yakalamak mümkün olmayabilir. Derinlik olmadığında terkip olmaz, meselelerin izahı zorlaşır.

Evet; sürekli değişen gündemi, değişmeyen gündemimiz ile murakabe altına almak, ebediyetin gölgesini hayatın üzerine düşürerek aydınlatmak cehdi… Aklın ışığı da bu değil mi? Kendini aşan üstün bir kıymete bağlanarak elde ettiği bir nur; evet, o imandır… İman, dünyaya ötelerin ışığıyla kuşbakışı bir bakıştır. İman akıl üstü bir kaynaktır.

Bülent Civan

Yazının tamamı için TIKLA