Dik dur arslan Filistinli akıncı.

Mermi de yesen, üzerine muhtevası belirsiz kimyevî gazlar da sıkılsa, joplansan da, evin başına da yıkılsa, işkence de görsen, hapse de atılsan, tutuklansan da, uçaklarla bombalansan da sen dik dur. Sakın eğilme.

“Ben” mi? “Ben evde yatıp sana gaz vermek üzere twitler atıyorum. Bil ki sen bu yolda asla yalnız yürümeyeceksin, çünkü sosyal medya olduğu sürece ben hep senin kahramanlıkların üzerine kocaman kocaman lâflar edip, takipçi kastırmaya devam edeceğim.”

Sen dik dur, sakın ola eğilme aman!

Ayrıca senin için diyorlar ki beklenti içine girmiş, İslâm İşbirliği Teşkilâtı’ndan falan meded umuyormuşsun. Aslında en iyi sen bilirsin oradan bir fayda gelmeyeceğini, o İşbirliği Teşkilâtının başına “İslâm” ön ekinin yakışıklı dursun, dikkat çeksin, süs olsun diye oraya ilâve edildiğini. Yoksa hem “İslâm” hem de İslâm’ın bir İşbirliği Teşkilâtı olsa sen bu hâllerde düşer miydin hiç?

Ama sen muhakkak ayakta dur, öyle ya İslâm İşbirliği Teşkilâtı gibi Müslümanları senin sırtından söğüşleyen bir sürü teşkilât var, sen dik durmasan onlar taş mı yiyecekler?

Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri, biri kendisine, “Efendim. Duâ buyurun da Allahü teâlâ ümmet-i Muhammed'i kurtarsın”deyince cevaben, “Siz bana o ümmeti gösterin. Ben de kurtulduğunu haber vereyim. Hani nerede o ümmet!" buyurmuştu.” Senin için de aynı şey geçerli. Biz bir gün olur da ümmet olmak şuuruna erer, başımızdaki kınayıcılardan kurtulur da kâfiri ve zalimi kahredicilere yer açarsak, işte sen de ancak o zaman bizimle beraber kurtulursun.

Biz kendi kurtuluşumuzun şuuruna eremedik ki bir türlü.

Aslında var ya, sen bilmezsin, Yahudi de ne ki? Burada bir Bilim Kurulu var, bizim sokağa çıkmamız yasak. Yoksa Yahudi devletinin altını üstüne getirmesini de en iyi biz bilirdik ya… Neyse, bak yine tutamadım kendimi.

Ah teselliler, yok mu o gözü çıkasıca teselliler…

Allah Resûlü, "İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir." diye buyuruyor ya, biz de bir milyarı aşkın Müslüman dilimizle teselli oluyor, utanmadan bir de çolaklığımızla övünüyoruz…

Ayrıca kınama deyip geçmemek lâzım hani, biz yeri geldi mi öyle hunharca kınarız ki, o Yahudi’yi manyak ederiz, sen dertlenme.

Gülme. Üç aşağı beş yukarı sana olan bütün desteğimiz bu kadar, hakikat, bu!

Öyle olmasaydı, Filistin her sene elli kere aynı muameleye maruz kalmazdı değil mi? Olsa olsa bu bir kez yaşanır, geri kalan bütün Müslümanlar da bunun bir daha yaşamamasının çaresine bakıp, ya devletlerine çeki düzen verir yahut yeni bir devlet düzeni tesis edip seni muhafaza ederlerdi, öyle değil mi? Ama onun yerine herkes mama kaygısına düştü be yiğit kardeşim, dolayısıyla bu saatten sonra herşey yalan, riya, palavra, sahtekârlık…

Ah samimiyet, taklidi gayr-ı kabil samimiyet…

Neyse, palavrayı biz bırakalım bari…

Ama siz yine de dik durun. Kalırsanız gazi, ölürseniz şehitsiniz; her iki cihanda bu sizin şerefiniz!

Biz ise devam edelim. Neye mi? Affedersiniz ama vicdan mastürbasyonundan başka bir marifetimiz yok ki, buna devam tabiî. Biz, milyar adedince yaşayan, dirisi de leş, ölüsü de leş hayat süren cesetleriz. İşte, bu hayatlarımıza devam edelim.

Bizim kendimize hayrımız yok ki size hayrımız olsun.

Evet, bu şeref size, bu utanç da bize iki cihanda yeter!

Mübarek Ramazan ayında yalan söyleyecek hâlimiz yok ya.

Herkes kendi vicdan aynasından baksın bu yaşananlara!

Giden şanlı akıncı elbet bir gün döner yurduna!

Görüş: Yavuz Beyoğlu