On üçüne henüz basmış bir İngiliz kızı Sarah ile Türk Musa’nın evliliği etrafında koparılan fırtınanın arkasında iki farklı medeniyetin değer yargıları yatmaktadır. Bugün artık, cinsel devrimi yaşayan modern toplumlarda görülen seks özgürlüğünün sınırlarının bile tartışılmadığı bir değer anlayışı ile karşı karşıyayız. Diğer tarafta, Müslüman toplumun meşruiyetini vahyi esasa dayalı hukuktan alan ve modern kırılmanın yaşanmadığı hemen hemen her toplumun değer yargıları ile örtüşen kadim aile kurumunun esasları çarpışıyor.

Bu konunun hukuki durumundan çok, 60’lı yıllardan bu yana Batı’da yaşanan cinsel devrimin sonuçları ile Sarah'nın evliliğine tepki gösteren İngiliz medyası doğrusu iki yüzlü (hypocrisy) bir tutum izledi. Cinsel özgürlük adına on beş yaşına gelmemiş kızların büyük bir kısmının cinsel deneyim yaşadığı bir toplumun, nikahlı olarak hukuki zeminde gerçekleşen evliliğe tepkisinde başka türden toplumsal șuuraltının ortaya çıkışını aramak gerekiyor. Belki de bir tür suç ortağı aramak türünde bir suçlayış tarzı.

Cinsel özgürlük ve cinsel eğitim gibi konularda önemli bir isim olan Patrick Dixon, son çıkan kitabında; The Rising Price of Love: True Cost of Sexual Freedom, Hodder & Stoughton 1995 (Aşkın Yükselen Fiyat: Cinsel Özgürlüğün Gerçek Maliyeti), iki yüz yıllık bir maceradan sonra son kırk yıldır yaşanan cinsel devrimin çocuklar üzerindeki etkisi üzerine ciddi bir sorgulama çalışması aslında. Özellikle aile kurumunun bir kenara bırakılarak okullarda verilen cinsel derslerin açtığı yaralara dikkatleri çeken önemli bir çalışma yapmış. Kız erkek karışık sınıflarda en uç deneyimlere kadar verilen bu dersler için isteyen velinin çocuğunu bu derslerden çekme hakkının yeni tanınıyor olmasını çok geç ve yetersiz bir karar olarak yorumluyor. Doksanlı yıllarda muhafazakârların ortaya attığı istikbal köklerdedir türünden, 'temellere dönüş sloganının yükseklerden bir 'uçuş olduğunu belirtiyor: Post Thatcherizm’in kimlik krizinin göstergesi bir slogan. Aslında İngiltere işlemeye başlamış olan yeni bir devrim sürecini yaşıyor.

1996'nın hemen başında Vatikan 63 sayfalık bir kitapçık yayınladı. Kitapta, Papanın tüm anne ve babalara yaptığı çağrı șu: Çocuklarınızı cinsel eğitim derslerinden çekin.

İşte cinsel özgürlüğün ahlakî ve fiziki faturasını ödemeye başlayan Batı, belki de böylesi bir 'suç'una karşı savunma mekanizması geliştirerek başka suçlular, suç ortakları üreterek vicdanını temiz tutmaya çalışıyor.

Türk toplumunun temelini oluşturan aile kurumu, Batı toplumlarının temel değeri haline gelen bireyselliğin karşısında önemli bir koz olarak durmaktadır. Türkiye ve pek çok İslâm ülkesini insan hakları adı altında sıkıştırmaya çalışanlara karşı eğer farklı normlarla çıkabilirseniz, artık kendi sahanızda oynamaya başladığınız anlamına gelir.

İki yüzlü tavırlara karşı ahlakın ve hukukun savaşı veriliyor Sarah ve Musa'nın evliliğinde. Türk toplumu ya kendini ayakta tutan kurum ve değerlerine sahip çıkıp, savunacak ya da Musa’yı hapse atıp Sarah'yı iade edecek. Yani siyasal ve askeri dayatmaları da meșrulaştırmış olacak, ya da kendi iradesini ortaya koyacak.

Akif Emre, Göstergeler, 2018, s. 92