İlber Ortaylı’nın NATO ve Ruslar başlıklı yazısını ehemmiyetine binaen Hürriyet’ten iktibas ediyoruz. Ortaylı, bugünkü yazısında, NATO’nun kuruluş sürecini anlatıp, Ukrayna’nın kandırıldığını ve asıl hedefin Türkiye olduğunu ifâde etti.

ORTAYLI’NIN YAZISINDAN:

NATO 1949’da kuruldu. Rusya’ya karşı tarihi bir Batı Avrupa tepkisidir. Batı Avrupa Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslarla müttefikti, bundan önce de Napoléon’a karşı Rusya ile müttefiktiler. Ama yeni düzeni kurarken daha Viyana Kongresi’nde Charles-Maurice de Talleyrand-Périgord ve Klemens von Metternich Rusya’yı dışarı atmanın yollarını aradı. Rusya, Avrupa işlerinde kendi yanlış projeleriyle Metternich’i haklı çıkardı.

Birinci Dünya Savaşı’nda Bolşevik İhtilali, Rusya ile Avrupa’yı ittifaktan çarpışmaya götürdü. Tarih boyu Avrupa ile Rusya’yı karşısında gören Yeni Türkiye bu sefer yeni rejimde Rusya ile müttefikti. İkinci Dünya Savaşı’nda Rusya yine Batılıların yanındaydı; bunun sonu rekabetle bitti. 1949 yılında Sovyet Rusya’ya karşı NATO kuruldu.

HEDEFTE TÜRKİYE VAR

Avrupa’nın bu askeri birliğine Türkiye ve Yunanistan katılmak istediler; “Önce bizim için çarpışın” dendi. Elhak Kore topraklarında çok şehit verdik. Bizim ile birlikte Yunanistan da birliğe alındı. O günden beri “Türk askeri” diyorlar; biz bunu umumi bir kanaat zannediyorduk. Yıllar geçtikte sadece Türk askerinin söz konusu olduğunu anladık. Komutanları takdir edilseler de Batılıların gönüllerinde yer etmediği anlaşılıyor. Deniz Kuvvetleri’nin gelişmesinin karşısındalar ve Balkanlar’da artık komünist düşman kalmamışken Yunanistan sınırına konuşlanıyorlar. Hedefin Türkiye olduğu açık.

NATO’NUN ACELE VE HIRSI

Balkanlar’da NATO hoş karşılandı; Sırbistan hariç. Bugün İsveç ile birlikte Finlandiya NATO’ya girmeyi düşünüyor. Birisi girer, öbürünü bilemiyoruz. Avusturya’nın ise pek askerlik işlerine karışmaya niyeti yok. Sırbistan’da NATO’dan söz edenlere büyük bir kitle saldırıyor. Belgrad’ın merkezinde bombalanan bina abide olarak muhafaza ediliyor. Aslında diplomatik maharete ve zamana bırakılacak bir konu, NATO’nun genişlemesiydi. Acele ve hırsla Doğu Avrupa’yı örgüte dahil etmeye çalıştılar.

Avrupa eski ordularına sahip değil fakat galiba eski diplomasisi de yok oluyor. Daha küstah, daha sorumsuzca konuşmaktan kaçınmayan bir diplomat kadroları var. İngilizlerinki hariç tembel bir dışişleri servisi söz konusu.

1952’de Türkiye’nin imtihanı uzun tutulmuştu. İspanya ise komşu Portekiz’in aksine ittifaka doğrudan alınmadı ama John Foster Dulles ile General Francisco Franco İspanya’da üsler konusunda anlaştılar. Franco o gün söylemiş: “İspanya İç Harbi’ni asıl şimdi kazandım.” Ancak 1982’de ittifaka dahil edildi. Almanya ise 1955’te NATO üyesi oldu; daha Birleşmiş Milletler’de değildi. 1999’da Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti örgüte dahil oldu. Ondan sonra 2004’te yedi üye daha Baltıklardan, 2009’da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017’de de Karadağ ve 2020’de Kuzey Makedonya örgüte girdiler.

UKRAYNA KANDIRILDI

Ukrayna’ya bu üyelik vaat edildi. NATO Slav dünyasından çekiniyor. Ukrayna’nın biraz kalabalık bir nüfusu var. Bugün felaketin ortasındaki bu ülke kandırıldı. Vladimir Oleksandroviç Zelenski NATO’ya karşı gücenikliğini değil adeta nefretini ifade etti. İttifakın ciddi problemleri var. Bu üyeler ne derecede geçinebilecekler, askerlik kapasiteleri ne? Türkiye’nin durumu ittifakta nasıl şekillenecek? 30 üyelik bir ittifakın 10 yıl içinde iki misli büyümesi; ciddi ihtiyatlı bir diplomasi mi? Bunların hepsi tartışılacak konular. NATO’nun ilk düşmanı Sovyetler Birliği oldu, ihtilafın zamanla bazı müttefikleri de olacak ve zamanla başka ülkeler de gruba katılabilir. Bu gelişmede zaten var olan bir çatışma potansiyeli mi, yoksa kötü diplomasi mi rol oynadı? Türkiye’nin NATO içinde bu ittifakla olan durumunu ciddi olarak gözden geçirme zamanı geldi. İttifaklar güzeldir ama her zaman en emini değildir. Birinci Dünya Savaşı’ndaki Almanya beraberliğinden beri ihtiyatlı bir ittifak politikası gütmemiz gerekir.

Hürriyet/13 Mart 2022