Artık hepimiz kabul ediyor ki,  FETÖ, CIA kuklası bir örgüt..

Ergenekon da, birileri her ne kadar “hayali” dese de, var olan bir örgüt..

FETÖ’nün hapse koyduğu kişilerden Levent Göktaş’ın, şimdi Necip Hablemitoğlu cinayetinden aranıyor olması bize gösteriyor ki; FETÖ cezaevine koyduğu kişilerle, alttan alta pazarlıklar yapmak için, onları esas faili oldukları suçtan değil, başka suçlardan yargılamış..

Levent Göktaş ile birlikte Fikret Emek,  FETÖ’nün yargı ve emniyete hakim olduğu dönemde, Ergenekon davasından tutuklanmıştı..

İki isim de, esas faili oldukları Necip Hablemitoğlu cinayetinden soruşturulmamıştı..

Şimdi ortaya çıkıyor ki, Fikret Emek ile Levent Göktaş; Necip Hablemitoğlu’nun ve hatta kamuoyunda İBDA gönüllülerine yıkılmaya çalışılan İhsan Güven ile eşine yönelik cinayetin failleri..

Bu somut örnekler bize şunu gösteriyor..

FETÖ, her ne kadar CIA kuklası olsa da.. Hiçbir suçu olmayan kişilere kanca takmıyor..

Gerçekten derin fiilleri olanları buluyor, belki de onları kendi adlarına çalışmaları için takip ediyor, devşirmek için cezaevine tıkıyordu..

Buradan hareketle, FETÖ’nün cezaevine koyduğu bir başka isme gelelim..

Emekli albay, Ahmet Zeki Üçok..

Bu da 4 yıldan fazla süre ile, FETÖ’cülerin cezaevinde tuttuğu bir albay..

Kendisini cezaevinden çıkaran kim?

AK Parti iktidarı..

O ne yapıyor?

Tam da, FETÖ’nün cezaevine koyarak, kendi adına çalıştırmak için teslim almaya çalıştığı isim imişcesine..

FETÖ ile ilişkileri ayyuka çıkan Buğra Kavuncu isimli birisinin İstanbul İl Başkanlığını yaptığı İyi Parti’ye giriyor..

Bir kişinin üye olduğu parti üzerinden, FETÖ karşıtı-FETÖ yandaşı hükmüne varacak değiliz..

Ama o çetrefilli kişi, 300 generalden yarısı, FETÖ yandaşı olmakla suçlanıp, TSK’dan ihraç edilmesi sonrasında..

Hatta onun üzerinden 6 yıl geçtikten sonra.

Şöyle bir cümle kurarsa:

“TSK, hiçbir dönemde olmadığı kadar politize olmuş durumda!”

Ne yorum yapmamız gerekir?

Önce Ahmet Zeki Üçok beyden başlayalım, sormaya: “6 yıl önce, 14 Temmuz 2016 gününe dönecek olursak.. TSK o gün mü daha politize idi.. Bugün mü? 300 generalin yarısı, Pensilvanya’dan gelecek emir ile darbe yapmayı beklerken mi daha politize idi.. Yoksa o FETÖ’cü generaller tasfiye edildikten sonra mı daha politizedir?”

Lagaluga yapmadan.

Net bir cevap versin, FETÖ’cülerin döneminde bile, TSK’nın bugünkü kadar politize olmadığını iddia ederek, bilinçaltında FETÖ’nün daha iyi olduğu mesajını vermeye kalkan emekli albay..

Yok öyle, kendisine “Eski askeri hâkim Üçok, TSK’da FETÖ’yü soruştururken kumpas davalarında hedef olmuş, uzun yıllar hapis yatmıştı” takdimi yaptırarak, “Ben nasıl FETÖ destekçisi olabilirim” algısı üretmek..

Biz bu algıları çok gördük..

İyi Parti’nin yönetim kadrosunun hemen tamamının sosyal medya hesaplarına bakın..

Bugün açık bir iftira olduğunda kimsenin şüphesi kalmayan 17-25 Aralık operasyonundaki FETÖ söylemlerini nasıl yaydıklarını göreceksiniz..

Nasıl ki FETÖ’cüler kendi elemanlarına,  “Kendinizi gizlemek için, Gülen’e küfür edebilirsiniz” izni vermiş ise..

Yine aynı ters köşenin içinde olabiliriz..

Hele hele.. 27 Mayıs darbesi ile, bu ülkede sandıktan çıkan bir hükümeti yıkıp, Başbakan’ı da asan dönemi de içine alarak “TSK, hiç bu kadar politize olmamıştı” derseniz..

Bu cümlenin sahibine yönelik şüphelerimiz artar.. 

Zeki Üçok ile ilgili eleştirilerimiz, TSK hakkında “hiçbir dönemde olmadığı kadar politize oldu” iftirası ile sınırlı değil..

Bizzat Zeki Üçok’un, zaman zaman ekranlarda iddia ettiği, “Askeri sınavlarda % 30, % 40 değil, çok daha yüksek oranda FETÖ’cüler kazanıyordu. Kritik yerlerin tamamını FETÖ’cüler ele geçirmişti” söylemleri unutulup..

“Askeri hastaneler”in ve “askeri okullar”ın kapatılmasının eleştirilmesi de, yine Üçok tarafından yapılıyor.

Ben de tam bu noktada, “Acaba gizli bir plan mı yürütülüyor” diye şüphe duymam, haksızlık mı olur?

Hele hele..

O hastaneler ve okullar kapatıldığı tarihte, “İki yıla kalmaz, bunun zararlarını üst seviyede görürüz. Askeri hastaneler sebebi ile şehidlerimiz artar.. Askeri okulların kapatılması sebebi ile terörle mücadelede başarısızlık başlar” eleştirilerine rağmen..

Ne askeri hastanelerin eksikliği, ne de Üçok’un da “sınavlarında FETÖ’cüler nerede ise bütün adayları belirliyordu” dediği askeri okulların kapatılmışlığı, somut bir olumsuzluğa sebebiyet vermedi ise..

Yıllar sonra hâlâ, Zeki Üçok nasıl olur da, 6 yıl önceki o kara propagandayı tekrarlayabilir?

Belki de Üçok’un bugün için bile iddia ettiği “binlerce FETÖ’cü, TSK’da halen duruyor” söylemi gerçekten doğru ise, o FETÖ’cülerin şimdilerde gerçekleştirmeye cesaret edemediği organizasyonları yapabilmeleri için mi, askeri hastanelerin tekrar açılması isteniyor?..

A’dan Z’ye kadroları değiştirmeyi başarsanız bile, yine FETÖ’cülerin eline geçebilecek potansiyeli olduğu için mi, askeri okulların ısrarla açılması isteniyor..

6 yıllık süreçte, ne eksikliğini gördük ki, askeri hastane ve askeri okulların yeniden açılmasını dillendirmekten çekinmiyorlar?

Şunu da hatırlatalım:

FETÖ’yü anlatırken, “İçerdekiler masum” diyen bir genel başkana sahip olan İyi Parti’ye giren A. Zeki Üçok’a sormamız gerekmez mi: 

“Şu an cezaevinde olan Akın Öztürk’ten başlayın, Özel Harekat polislerini bombalama emrini veren damadı yarbay Hakan Karakuş’a kadar.. Seni cezaevine koyan hakimlerden savcılara, aldığın hapis cezasını onaylayan Yargıtay daire üyesi Mustafa Akarsu’ya kadar.. Emniyet müdürlerine kadar.. Ramazan Akyürek’ten, Ali Fuat Yılmazer’den daha nicelerine kadar.. ‘İçerdekiler masum’ tanımlaması yapıldığı halde, o partiye nasıl üye olabiliyorsunuz, o partinin bu söylemine nasıl destek çıkabiliyorsunuz?”

Evet, Zeki Üçok samimi şekilde sorularımıza cevap vermeli.

Vermeli ki..

“Zeki Üçok da, Levent Göktaş gibi, işlediği suç sebebi ile değil, işlemediği suç sebebi ile mi tutuklanmış olmalı ki, kendisine şantaj yapılarak, AK Parti’ye karşı çalıştırılsın” şüphemizi dillendirmeyelim..

Ali Karahasanoğlu, Yeni Akit