İsrail’in 9 Eylül’de Doha’ya gerçekleştirdiği saldırıdan bir hafta önce, iç güvenlik teşkilatı Şin Bet, Batı Şeria’da aşırı sağcı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’e patlayıcı dronlarla suikast planlayan bir Hamas hücresini çökerttiğini öne sürdü.
Şin Bet ayrıca, bu Hamas hücresinin “Ben Gvir’e yönelik bir suikast girişiminde bulunmak amacıyla Türkiye’de bir merkez oluşturduğuna” inandığını açıkladı. Türkiye ise bu iddia edilen komploya herhangi bir şekilde dâhil olduğu yönündeki suçlamaları reddetti.
Küresel güvenlik şirketi RANE’in analisti Freddy Khoueiry, mevcut İsrail yönetiminin giderek daha fazla “saldırgan” bir yaklaşım benimsediğini ve bu doğrultuda Hamas liderlerine yönelik “yüksek riskli operasyonlar” yürütmeye daha istekli olduğunu söyledi.
Khoueiry, “Eğer İsrail istihbaratı Türkiye’de uygun hedefler belirlerse, siyasi ve güvenlik açısından doğuracağı ciddi risklere rağmen böyle bir operasyona girer.” diyor.
Türkiye, Katar gibi küçük bir ülke değil; NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip, çok daha büyük bir ülke. Ayrıca Türkiye, Katar’da asker ve F-16 uçakları da bulunduruyor.
İsrail’in Doha’ya yönelik saldırısını öğrenen Ankara, Irak ve Suriye sınırlarında hava devriyelerini güçlendirmek için ek savaş uçakları kaldırdı. Aynı adımı, İsrail’in Haziran ayında İran’a karşı başlattığı 12 günlük hava harekâtı sırasında da atmıştı.
O tarihte İsrail savaş uçakları, İran’daki hedeflere ulaşmak için Suriye ve Irak hava sahalarını tekrar tekrar kullanmıştı. Ancak Katar operasyonunda İsrail’in F-15 ve F-35 uçakları, Kızıldeniz üzerinden Suudi Arabistan hava sahasını aşarak Doha’ya balistik füze fırlattı.
Khoueiry, “Doha’daki saldırının aksine, Türkiye topraklarında gerçekleştirilecek olası bir İsrail operasyonu büyük ihtimalle gizli bir suikast şeklinde olurdu. Çünkü Türkiye hava savunmasını güçlendirdiği için hava saldırısı ihtimali daha düşük. Gizli operasyon ise daha uygulanabilir.” diyor.
Eğer böyle olursa, İstanbul’da Hamas üyelerine yönelik muhtemel bir İsrail suikastı, 2010’da Dubai’de Hamas yetkilisi Mahmud el-Mabhuh’a yapılan gizli operasyonu andırır. Doha’ya yapılan son hava saldırısı gibi açık bir askerî harekât değil.
Dubai’deki olayın arkasında İsrail istihbarat teşkilatı Mossad vardı. Doha saldırısında ise İsrail doğrudan sorumluluğu üstlendi ve hayatta kalan diğer Hamas liderlerini de hedef alabileceğinin sinyalini verdi.
Ancak İsrail açısından, Hamas’ın üst düzey isimlerini Türkiye’de suikastla hedef almak, Katar’ı bombalamaktan çok daha riskli olabilir.
Khoueiry, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye topraklarında İsrail’in askerî eylemlerine kesinlikle müsamaha göstermez.” fikrini savunuyor ve şöyle devam ediyor:
“Eğer bir hava saldırısı olursa — hele ki Türk vatandaşlarının ölümüyle sonuçlanırsa — Türkiye’nin doğrudan askerî misilleme ihtimali göz ardı edilemez. Bunun yanında diplomatik karşılık da gelir; müttefikler üzerinden ya da doğrudan İsrail’e karşı bir seferberlik olabilir.”
Analiste göre, İsrail’in Türkiye’de Hamas üyelerini hedef alma girişimi, hangi yöntemle olursa olsun, çok daha büyük krizler doğuracaktır.
Asıl gerilim hattı Suriye’de: İsrail ve Türkiye karşı karşıya
İsrail ve Türkiye arasında temel anlaşmazlık Hamas ve Gazze savaşı olsa da, asıl gerilim hattı Suriye olabilir.
Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Direktörü Joshua Landis, “İsrail ile Türkiye Suriye’de giderek daha fazla karşı karşıya geliyor. Politikaları tamamen zıt.” diyor.
Landis, Suriye ve İsrail’in birbirine hiç güvenmediğini vurguluyor. Suriye’de Aralık 2024’te Esad rejimini deviren Ahmed el-Şara, savaşçı bir lider. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Mart ayında Şara için “El-Kaide ekolünden bir cihatçı terörist” ifadesini kullanmıştı.
Türkiye ise Ağustos’ta imzalanan bir savunma anlaşması kapsamında, Suriye’nin yeni ordusuna eğitim ve teknik destek vermeye başladı. İsrail ve Türkiye’nin politikaları tam zıt!
“Türkiye, Şara’nın en büyük destekçisi konumunda.” diyen Landis, ekliyor:
“Türk yetkililer, İsrail’i bölgedeki ülkelerin egemenliğini hiçe sayan bir saldırgan olarak görüyor. İsrail ise Kürt ve Dürzi azınlıkları Şam’ın gücünü sınırlamak için önemli müttefikler olarak değerlendiriyor.”
Khoueiry’ye göre, İsrail’in Türkiye’de Hamas’ı hedef alma girişimi, iki ülke arasında Suriye’de mevcut olan “kırılgan çatışmasızlık dengesini” tamamen bozabilir.
Khoueiry şöyle devam etti:
“Ankara böyle bir olayı egemenliğine açık bir saldırı ve kendi kırmızı çizgilerine meydan okuma olarak görür. Bu da Türkiye’nin askerî duruşunu sertleştirmesine yol açar.
Bu sertleşme, İsrail’in hava üstünlüğüne karşı koymak için daha gelişmiş Türk askerî sistemlerinin Suriye’ye daha hızlı konuşlandırılması anlamına gelebilir.”
Bu da, iki ülke arasında “yanlışlıkla yaşanacak çatışma” ya da “hesaplı ama tırmandırıcı krizler” ihtimalini artırır. Örneğin İsrail uçaklarının düşürülmeye çalışılması... Böyle bir kriz kısa süreli bile vuku bulsa, bölgesel yankıları büyük olur.
Son aylarda Azerbaycan, İsrail ve Türk ordusu arasında doğrudan çatışmayı önlemek için arabuluculuk yapıyor. Ancak gerginlik sürüyor.
Ağustos sonunda İsrail komandolarının Şam yakınlarında bir üste Türk dinleme cihazlarını söktüğü iddia edildi. Doha saldırısından hemen bir gün önce de İsrail, Humus bölgesinde bir depoyu bombalayarak Türk yapımı hava savunma füzelerini hedef aldığı öne sürüldü. Türkiye Savunma Bakanlığı ise İsrail’in Türk varlıklarını hedef aldığı iddiasını reddetti.
Landis’e göre, “İsrail, Türkiye’ye açıkça, Suriye’nin hava savunma sistemini ve askerî gücünü yeniden inşa etmesine izin vermeyeceğini gösteriyor.”
İsrail’in asıl hedefi, sadece Hamas liderlerini avlamak değil, aynı zamanda ABD’yi Türkiye’den uzaklaştırmak.
Landis, “İsrail için daha geniş stratejik hedef, Washington’ı Erdoğan hükümetinden koparmak. ABD’nin Katar saldırısına destek vermesi, İsrail’i Türkiye’de de benzer bir adım atmaya cesaretlendirecek tehlikeli bir emsal oluşturdu.” diyor.
Tercüme: https://www.barandergisi.net/