Dünya Altın Konseyi'nin (WGC) 30 Nisan 2025 tarihli "Altın Talebi Trendleri: 2025 1. Çeyrek" raporuna göre, merkez bankaları yılın ilk üç ayında rezervlerine net 244 ton altın ekledi. Bu miktar, rekor alımların yaşandığı son üç yılın ortalamasının yüzde 24 üzerinde gerçekleşirken, 2024'ün aynı dönemine kıyasla yüzde 21'lik bir düşüş gösterdi.
Rapora göre, ilk çeyrekte en fazla altın alan merkez bankaları sırasıyla Polonya (49 ton), Çin (13 ton), Kazakistan, Hindistan ve Türkiye oldu. WGC, merkez bankalarının aralıksız altın alım serisinin 16. yılına girdiğini ve bu dönemde altın satan merkez bankası sayısının oldukça sınırlı kaldığını vurguladı.
ABD'ye Rekor Fiziki Altın Akışı
Altın piyasalarındaki hareketlilik sadece merkez bankalarıyla sınırlı kalmadı. Özellikle ABD'deki COMEX (Commodity Exchange) depolarına yönelik fiziki altın akışında tarihi seviyeler kaydedildi. Reuters haber ajansının 31 Mart tarihli haberine göre, Kasım 2024'teki başkanlık seçimlerinden bu yana COMEX depolarındaki altın stoku yaklaşık 26 milyon ons (yaklaşık 812 ton) artarak 43,3 milyon ons ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Bu rakam, daha önce çeşitli analizlerde dile getirilen 19 milyon onsluk beklentilerin de üzerine çıktı. Haberde, fiziki altın sevkiyatlarının büyük ölçüde Londra ve Zürih gibi merkezlerden yapıldığı bilgisine yer verildi.
Çinli Tüketiciler Altına Hücum Etti
Küresel altın talebinde bir diğer itici güç ise Çin'den geldi. WGC verilerine göre, Çin'deki perakende külçe ve sikke talebi 2025'in ilk çeyreğinde tarihi ikinci en yüksek seviyesine ulaşarak küresel bar ve sikke talebinin lokomotifi oldu. Bu dönemde küresel bar ve sikke talebi toplam 325 ton olarak gerçekleşti ve beş yıllık ortalamanın yüzde 15 üzerine çıktı. Çin merkezli Global Times gazetesinin haberleri de bu eğilimi doğrulayarak, özellikle Çin Yeni Yılı döneminde tüketicilerin "fiyatlar daha da yükselmeden altın alma" motivasyonuyla mağazalarda uzun kuyruklar oluşturduğunu aktardı.
Altın Talebinin Arkasındaki Nedenler: Belirsizlik, De-dolarizasyon ve Dijital Para Hazırlığı
Analistler, altına yönelik bu güçlü ve ısrarlı talebin arkasında birden fazla faktörün etkili olduğunu belirtiyor.
Jeopolitik Belirsizlik ve Dolar Riski: Reuters ve Capital Economics gibi kuruluşların analizlerine göre, devam eden jeopolitik gerilimler ve ABD'de Trump yönetiminin olası yeni gümrük tarifeleri gibi politikalar, dolar bazlı varlıklara yönelik risk algısını artırıyor. Bu durum, altını geleneksel "güvenli liman" olarak daha cazip hale getiriyor.
De-dolarizasyon ve Rezerv Çeşitlendirmesi: Özellikle gelişmekte olan ülke merkez bankaları, döviz rezervlerini çeşitlendirme ve ABD dolarına olan bağımlılıklarını azaltma stratejisi izliyor. Bu "de-dolarizasyon" eğilimi, altın alımlarını destekleyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Capital Economics, merkez bankalarının altın alımının doları tamamen terk etmek anlamına gelmese de, rezervlerde doların payını kademeli olarak azaltma niyetini gösterdiğini belirtiyor.
Merkez Bankası Dijital Para Birimlerine (CBDC) Hazırlık: OMFIF (Resmi Para ve Finans Kurumları Forumu) gibi düşünce kuruluşlarının raporları, dünya genelinde merkez bankalarının kendi dijital para birimlerini geliştirme çalışmalarına hız verdiğini gösteriyor. Analistler, bu dijitalleşme sürecinde altının, fiziksel ve "elle tutulur" bir değer saklama aracı olarak merkez bankaları için önemli bir "teminat" ve "siyasi sigorta" işlevi gördüğünü vurguluyor.
Beklentiler: Yüksek Talep Sürecek
Piyasa uzmanları, altına yönelik talebin önümüzdeki dönemde de güçlü kalmasını bekliyor.
Kısa Vadede: ABD'deki tarife politikaları netleşene kadar merkez bankası alımlarının yüksek ancak dalgalı bir seyir izleyebileceği, ons altın fiyatlarının ise 3.200-3.400 dolar bandında hareket edebileceği öngörülüyor.
Orta ve Uzun Vadede: Gelişen ülke merkez bankalarının, rezervlerindeki altın payını mevcut ortalama yüzde 10 seviyelerinden yüzde 20-30 bandına çıkarma hedefinin devam etmesi halinde, bunun yıllık 700 ila 1.000 ton arasında ek bir talep yaratabileceği tahmin ediliyor.
ABD'ye yönelik fiziki altın akışının ve Çin'de yuanın zayıflığına bağlı olarak bireysel talebin de sürmesi bekleniyor.
Sonuç olarak, küresel piyasalarda altına yönelik ilginin geçici bir dalgalanma olmadığı; jeopolitik riskler, doların rezerv para statüsüne yönelik artan sorgulamalar ve finansal sistemin dijitalleşme sürecinin birleşimiyle altının, merkez bankaları ve yatırımcılar için yeniden stratejik bir öneme sahip olduğu ve küresel rezerv sistemindeki "sigorta" rolünü pekiştirdiği değerlendiriliyor.