Suriye'nin Fırat'ın doğusunda kalan ve "Cezire" olarak bilinen Rakka, Deyrizor ve Haseke vilayetlerinde, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile bölgedeki Arap aşiretleri arasında uzun süredir devam eden güvensizlik, somut talepler ve askeri hareketlilikle yeni bir evreye girdi.
Bölgedeki çok sayıda Arap aşireti, sivil toplum kuruluşu ve yerel temsilcinin imzaladığı ortak bir bildiriyle, SDG'nin bölgedeki fiili otoritesini ve uygulamalarını hedef alan net taleplerde bulunuldu. Şarku'l Avsat gazetesinin ulaştığı ve Suriye, Fransa ve ABD dışişleri bakanlıklarına da gönderildiği belirtilen bu bilgilendirme notu, bölgedeki siyasi çıkmazın bir çatışmaya dönüşebileceği yönündeki endişeleri artırdı.
Aşiretlerden 8 Maddelik Net Talep Listesi
Aşiretlerin yayınladığı bildiride, SDG'nin bölgede tek bir etnik grubu kayıran, diğerlerini (Arap, Türkmen, Süryani) dışlayan baskıcı bir yönetim kurduğu vurgulandı. "Özgürlükler açısından durum, eski rejim döneminden çok da farklı değil" denilen metinde, SDG yönetimi altında muhalif seslerin tutuklandığı ve çoğulculuğun bastırıldığı belirtildi.
Aşiretlerin, Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve ulusal birliğini temel alan 8 maddelik talepleri şunları içeriyor:
- SDG'nin tek bir siyasi ve askeri blok olarak devlet kurumlarına entegre edilmesinin kesin olarak reddedilmesi.
- SDG'ye bağlı tüm güvenlik ve istihbarat birimlerinin lağvedilmesi.
- Petrol ve su gibi tüm ulusal kaynakların ve kamu kurumlarının devlete iade edilmesi.
- Bölge halkına dayatılan zorunlu askerliğin kaldırılması.
- Özellikle kadınların kaçırılması gibi uygulamalara son verilmesi.
- Eski rejim kalıntılarına ev sahipliği yapan eğitim kamplarının dağıtılması.
- Uyuşturucu ticaretiyle etkin mücadele edilmesi.
- Siyasi ve etnik nedenlerle yerinden edilenlerin güvenli bir şekilde geri dönüşünün sağlanması.
SDG'nin İkili Söylemi ve Siyasi Tıkanıklık
Arap aşiretlerinin bu çıkışı, SDG yönetimi içinde çelişkili tepkilere yol açtı. SDG lideri Mazlum Abdi, bir yandan "tek ordu, tek bayrak altında birleşme" hedefine bağlı olduğunu yinelerken, diğer yandan "Kürtçenin resmi dil olması" ve "özerk yönetimin korunması" gibi şartlar öne sürerek entegrasyon sürecini yavaşlatan bir tutum sergiliyor.
Abdi, Haseke'nin güneyindeki ABD üssünde aşiret liderleriyle yaptığı bir toplantıda, bölgelerini devretme ya da özerk yönetimi feshetme niyetinde olmadıklarını, Şam ile yapılacak herhangi bir anlaşmanın bu yapıların korunması şartına bağlı olduğunu açıkça ifade etti.
SDG Sözcüsü Ferhad eş-Şami ise, aşiretlerin bildirisini "sahte" ve "kaos çıkarma amaçlı" olarak nitelendirerek yalanladı. Ancak Suriye Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi üyesi Şeyh Hamud el-Ferec, her ne kadar sosyal medyada dolaşan "genel isyan" tehdidini küçümsese de, bölgedeki aşiretlerin "teyakkuz halinde" olduğunu ve Suriye hükümet güçlerinin Rakka ve Tabka çevresinde hareketlendiğini doğruladı.
Mart Anlaşması Neden Uygulanmıyor?
Mevcut gerilimin temelinde, 10 Mart 2025'te Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve SDG lideri Mazlum Abdi arasında imzalanan, ancak o günden bu yana kağıt üzerinde kalan entegrasyon anlaşması yatıyor. Bu anlaşma, sınır kapıları, petrol sahaları ve diğer tüm sivil ve askeri kurumların aşamalı olarak Şam'daki merkezi devlete devredilmesini öngörüyordu.
Ancak SDG tarafının, özerklik statüsünü koruma ve uluslararası koalisyonun desteğine güvenme eğilimi, anlaşmanın uygulanmasını engelledi. Şam ile SDG arasında Fransa'nın başkenti Paris'te yapılması planlanan bir toplantının, Şam'ın "egemen bir devlet olarak müzakereleri yabancı bir başkentte yapmayı reddetmesi" ve aşiretlerin bu plana karşı çıkması nedeniyle gerçekleşmemesi, siyasi tıkanıklığı daha da derinleştirdi.
Durum Değerlendirmesi
Suriye'nin kuzeydoğusundaki durum, karmaşık ve çok katmanlı bir güç mücadelesini yansıtıyor.
- Arap Aşiretleri, SDG'nin tek taraflı yönetiminden ve kaynakların adaletsiz dağılımından duydukları rahatsızlığı artık en üst perdeden dile getirerek, çözümün adresinin Şam olduğunu vurguluyor.
- SDG, ABD ve Uluslararası Koalisyon'dan aldığı desteğe güvenerek özerklik statüsünü korumak ve merkezi hükümetle müzakerelerde elini güçlü tutmak istiyor. Ancak bu tutumu, bölgedeki en önemli müttefiki olabilecek Arap aşiretleriyle arasını açıyor.
- Şam Yönetimi, ülkenin toprak bütünlüğünü ve merkezi otoriteyi yeniden tesis etme hedefi doğrultusunda, aşiretlerin taleplerini bir fırsat olarak görüyor ve bölgedeki askeri varlığını artırarak SDG üzerindeki baskıyı artırıyor.
Sonuç olarak, Suriye'nin kuzeydoğusundaki siyasi çıkmaz, taraflar arasında artan bir güvensizlik ortamı oluşturmuş durumda. 10 Mart anlaşmasına geri dönülüp somut adımlar atılmadığı takdirde, bölgedeki siyasi gerilimin yerini daha geniş çaplı bir askeri çatışmaya bırakmasından endişe ediliyor.




