31 Mart yerel seçimlerinin genel tablosuna baktığımızda, Ak Parti’nin beklediği neticeyi alamadığını görüyoruz. Neticeden esbaba doğru giden bir usulle meseleye yönelecek olursak bu manzaradaki en büyük âmil, bana göre, milletin Ak Parti’nin “icraat” anlayışının sadece maddî cihetten olmasına bir tepkisidir. İnsanımız artık yapılan hizmetleri tabiî görme temayülünde, yenilik ise hükümet partisinin manevî birtakım gâye ve işlere el atmasındadır muhakkak... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya’yı ismen de olsa camiye çevirme vaadinin millette zuhura getirdiği heyecan malûm… Ayasofya özelinde, cumhurbaşkanının bu tür keskin çıkışları Ak Parti’ye yakın medyada üzerinde hiç kafa yorulmadan parti propagandası gibi işlendi. Bırakalım medyayı, her vesileyle ülkenin en büyük gençlik teşkilatı olduğuyla övünen Ak Parti gençliği dahi bu açıklamayı sanki hiç duymadı. Seçimden birkaç gün evvel, liderlerinin beyanına rağmen Ayasofya mevzuunda neden kıllarını dahi kıpırdatmadıklarına dair serzenişte bulunduğum partide (Ak Parti İstanbul İl Gençlik Kollarında) yetkili bir arkadaştan aldığım bilgiye göre İstanbul Ak Gençlik kadrosunda Ayasofya açıklamasının seçim için mi söylendiği, yoksa ciddi mânâda gerçekleştirilecek bir vaad mi olduğu kestirilemediğinden cumhurbaşkanına destek verilmemiş. Yani Tayyip Erdoğan’ın “yalan” söylediğine inanan bir gençlik teşkilatından bahsediyoruz. Tabanı bu vaziyette olan bir partinin kurmay kadrosu vicdanları kazurat bağlamış insanlar olsa gerek… Kaleminden ziyade kıçı başı oynayan yazar takımı, rejimin istediği tipte imal edilmiş “Müslüman” danışmanlar, yanlışlıkla Müslümanlar lehine güzel adımlar atıp karşı taraftan fiske miskalinde mukavemet görünce “Lat, Menat, Uzza!”ya sarılan bürokratlar, haysiyet cellatlığına soyunmuş mastürbasyoncu twitter bağımlısı troller... Hâsılı “Hacı sandığımız adamın zir-i bagalde haçı çıktı” meseline konu tipler… Bütün bu sinekler elbette bir pisliğe konmak gerek. 

Bütün bu yaşananlar hakkında tamamıyla karamsar bir tablo çizmek de kolaycılık olur. Asıl mücadele seçimden sonra başlayacak ki, bu da İstanbul ve Ankara’da her türlü kriz ortamını kaşımak, istismar etmek, tüm yanlışlıkları CHP’ye yıkmak ve şedid bir muhalefet sergilemekten ibaret... CHP’nin beceremediği fakat sürekli aynı frekansta devam ettiği bu politikayı umarım Ak Parti (iktidarda olmanın verdiği avantaja da sahip) becerebilir. Ülkenin başında Ak Parti hükümeti var ve dolayısıyla titizlikle atacağı her adım kendisine bir artı getirirken CHP hanesine on eksi getirecek… Yukarıda temas ettiğimiz Ayasofya vaadi gerçekleşirse İstanbul Büyükşehir Belediyesi kimin elinde olursa olsun vız gelir ve bu patronun kim olduğunu sünnetsizlere göstermeye kâfidir! Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Büyük Doğu-İBDA gençliği olarak “Yaşanmaya Değer Hayat” uğrunda atılacak her adımda bu yola başımızı koymaya hazırız!

Ak Parti iktidarı boyunca genel başlık halinde 10 iyi iş gerçekleştirildiyse 40 kötü iş yapıldığı da artık görülmesi gereken bir gerçek. 15 Temmuz Halk İhtilâli’nin getirisini mirasyedi gibi harcayıp Kemalist ağıza bürünen iktidar, kendine çekidüzen vermezse, bu seçimde aldığı ikazı genel seçimlerde acı bir şekilde öder. Yapılan iyi işlerin de mantar kökü gibi toprağa sahte bağlarla bağlı olduğu, eğer Tayyip Erdoğan’dan 15 dakika haber alınmasa bütün bunların Müslümanların aleyhine döneceği daha evvel bazı vesilelerle vaki olmuştu. En ufak bir sarsıntıda çöküşe geçiyorsak, bizim bir kazanımımız yok demektir bu durumda. “Her şeyin yeri ve zamanını biz biliriz” kibrinden, belki de cesaretsizlik sebebiyle arkasına sığınılan bu sözün etkisinden çıkılmalı ve radikal adımlar atılmalıdır! Sona gelirken, sarhoş geğiriği kadar ehemmiyeti olmayan düşmanımız, seçim sonucunda İstanbul kırmızıya büründü diye sevinmesin; bir Allah dostunun sözünden mülhem, İstanbul gerçek mânâda kırmızıya boyandığı vakit topukları kaba etine vura vura kaçmaya fırsatları kalır mı, kalmaz mı Allah bilir.

Baran Dergisi 638. Sayı