Hakîm Salih Mirzabeyoğlu, ölmeden ölüp de, ölüp de ölmeyenlerin sırrına erişti! “Ölmeden evvel ölünüz” emrine muhatap büyükler için kullanılan “Kuddise Sirruhu” yani “Allah sırrını takdis etsin” duası da, her anılışında isminin sonuna yakışacaktır. Üstad Necip Fazıl’ın (k.s.) “1400’e bir yıl var, yaklaştı zamanımız; / Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız?” mısraında bayrağını devredeceği, beklenen müceddidin yolunu gözlediğini belirtmesi ve tam bir yıl sonra (1979) Mütefekkir Mirzabeyoğlu ile cismen tanışması ve “Onlar benim ardımdan gelmeyecek, ben onların arkasından koşacağım”, “Fikir çilesi haysiyetinin müstesna genci” taltifleri ile tüm İBDA külliyatına şamil “Dünya Çapında Bir Hadise- Kaptan Kusto Müslüman” başlıklı takdim yazısı, Osman Yüksel Serdengeçti’nin Üstad hakkında söylediği “Ardında eksik hiçbir şey bırakmadı” mealindeki sözünü doğrular hakikatlerdir. Üstad’ın en büyük eseri Salih Mirzabeyoğlu’dur!

O’nun, ekonomisiyle, basınıyla, bürokrasisiyle laik rejim tarafından uğradığı eziyetlerde en büyük âmil neydi? Üstad Necip Fazıl’ın örgüleştirdiği ve uğrunda ilk defa kendisinin (Salih Mirzabeyoğlu’nun) yargılandığı “Başyücelik Devleti” modelini Anadolu’da hâkim kılmak, sanatının ihtiyaç duyduğu ortamı oluşturmaktı. Kendi ifadesi ile “Ölümüne bile yerlerde ric’atı olmayan ne azaplı hayat!.. Hayatını, eserini örgüleştirme gâyesi yönlendiriyor!..” İşte bu kadar!
Bir velinin “Beni kıskanan veled-i zinadır, / Benim talihim Süheyl yıldızı gibidir, haşereleri öldürücüdür” mısraları, Mütefekkir Mirzabeyoğlu’na yazılmış diyebiliriz. O, kavgasından geri durmadı, kâfir küfrünü kustu, münafık nifâkını ördü de yine onun zuhurunu engelleyemedi! Mücahidin-i İslâm’ın Kumandanı Şehid Salih Mirzabeyoğlu, onları mahvetmekten ve karanlıkta ay gibi parlamaktan hâli kalmadı. Gayesi uğrunda mücadelesini verir, cilt cilt eser örgüleştirirken, yoluna çıkanı ezip geçti; tıpkı Fetullah Gülen (FETÖ) gibi. O’nun hayalini kurduğu “gölgeler”, aydınlar aristokrasisi… Büyük Doğu-İBDA külliyatından aldığımız her cevheri, alanımız içinde fiile getirip, vücuda sokamadığımız için her birimiz birer ayak bağı ve engeliz! Nefs muhasebemizi bu mizana vurmak lâzım… Dolayısıyla bunu da nefse pay vermeden aşmak için cehdetmek, mücadeleye devam etmek lâzım!

Büyükler vefat ettiklerinde de tasarrufta devam ederler. 60 cildi geçkin İBDA külliyatı, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun ölmediğinin üçüncü yoldan şâhidi! “Ben ölmem, beni kimse öldüremez; dal veririm, budak veririm, bu işi bitirmeden ölmem!” muradını kestirebildiğimiz ölçüde O’na, Büyük Doğu-İBDA fikriyatına lâyığız: Başyücelik Nizamı bu topraklarda hâkim olana dek “Bu uğurda ne dur / ne durak / ne rahat… / Engelcileri eze eze!..”

 
Baran Dergisi 593. Sayı