Selâm ile...
Bundan henüz birkaç ay evvel Tarım Bakanlığı tarafından “Tarımda Millî Birlik Projesi” adı altında bir taslak hazırlanmış, teoride son derece müsbet görünen bu taslak, lobicilerin ve onların tetikçiliğini yapan yazarların devreye girmesi ile tavsatılmış ve ötelenmişti. Biz de bu meseleyi o zaman kapağımıza taşımış, eğer başarılırsa bunun gerçek bağımsızlığa giden yolda hayatî bir merhale olduğunu ifade etmiştik. Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen III. Tarım ve Orman Şurası’nın ardından lobiciler ve tetikçilerinin maksatlarına ulaştığı anlaşıldı.
 
Bir cemiyetin istikbâlini alâkadar eden son derece ehemmiyetli bir mesele olan tarım ve gıdanın, idareciler tarafından ne derece dikkate alındığını ise yüz yıllık cumhuriyet tarihinde sadece üç şûra gerçekleştirilmesinden anlayabiliriz. Zira, bir önceki şûra 2004’te,ilk tarım şûrası 1997’de yapılmıştı. IV. şûranın ise 2024 yılında yapılacağı açıklandı. Türk tarımındaki tabloyu, yaklaşık çeyrek asırlık şu periyod özetlemektedir esasında...
 
Tarım politikasının yön ve muhtevasını belirlemek amacıyla toplanan her şûranın sonunda açıklanan bildiri ve raporlara baktığımızda, millîmenfaatleri kollayan vaadlere rastlamaktaysak da bu vaadlerin bir türlü yerine getirilmediği (ya da getirilemediği)gözlemlenmektedir.
 
Nitekim son tarım ve orman şûrasında 60 madde hâlinde sıralanan eylem plânına ve vaadlere bakıldığında, 25 yıl boyunca nelere hazırlıksız yakalandığımız, nasıl bir gaflet ve ihanete terkedildiğimiz çarpıcı biçimde izlenebilmektedir. Elbette, bunun mesuliyetini sadece siyasete bağlamak haksızlık olur; ancak siyasetin bürokratik ihanet karşısındaki çaresizliği, nemelazımcılığı, politikasızlığı ve plânsızlığı affedilir gibi değil.
 
Şu bir gerçek ki, nasıl Türkiye bağımsız değilse, Türk tarımı da bağımsız değildir.Bugüne kadar, bilhassa da son otuz yıldır, plânsız ve birilerinin değirmenine su taşıyarak gelinmiştir. İdarecilerde “viran olası hanede evladüiyal var” zihniyeti hâkimdir. HalbukiAK Parti hükümetlerinin bu hususta hiçbir bahanesi olamaz. Türkiye kalkınacaksa ve bağımsız olacaksa, bugün tarım ayağa kaldırılmalıdır; çünkü tarım, iddia edildiği gibi katma değeri olmadığı için gereksiz bir yatırım değil, cemiyetin istikbâlidir. Çoluğunun-çocuğunun ne yiyeceğine düşmanlarının karar verdiği cemiyet her türlü menfiliğe karşı savunmasızdır.
 
Türkiye, dünyada en münbit topraklara sahip ülkelerden birisi. İlden ile, kazadan kazaya değişen “klimatolojik” bir iklime sahip. Kime sorulsa bilinecek, lise düzeyindeki bir bilgi olan bu hususiyet, uzman taslağı kişi, grup ve çevreler elinde çıkar ilişkilerine kurban verilirken, Türk toprağı tüm verim ve tecrübeleriyle birlikte lobilere peşkeş çekilmektedir. Her şeyden evvel Türk tarımı lobicilerin elinden kurtarılmalıdır; bu da vaad ile değil, icraat ile olur.
 
Kapağımızda bu meseleyi değerlendirirken “Tohum Çatlamadan Çürüdü: Türk Tarımı Lobicilere Teslim!” manşetini attık. Dergimizin ilk bölümünü bu meseleye ayırarak sizler için bir tarım dosyası hazırladık.
 
Kapak mevzumuzu “Boş Çuval Dik Durmaz” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, “Tarımda Millî Birlik Projesi, sermaye ve tetikçileri ile siyasî iktidara yakın lobiciler marifetiyle, bir de tam aksi şekilde sermayeye hizmet ettiği, Türkiye tarımını sermayeye peşkeş çektiği iddiasıyla çöpe atıldı.” diyor ve tarım arazisini, köylüsünü, çiftçisini, hâsılı yiyeceği ekmeği sermayeye peşkeş çeken, bunu bilip göz yuman kimsenin yerli ve millî olamayacağının altını çiziyor.
 
T. Duman, Türkiye’deki tarımın ahvâlini gözler önüne serdiği “Tarım Ülkesinde Tarım Faciası” başlıklı yazısında, tarım arazilerinin yüzde 75’inin sulanamadığını, son yirmi yılda kırsalda yaşayan üç kişiden ikisinin şehre göç ettiğini, kooperatifçiliğin ve üreticiliğin felç edildiğini ve pazarın tefecilerin elinde olduğunu vurgularken, tarımın önemli unsurlarından olan gübre, mera, sera ve tohum gibi hususlara da değiniyor.
 
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Özer’le kapak mevzumuz üzerine yapmış olduğumuz mülakatta Özer, Batıcı zihniyetle üretilen projelerden Müslümanlara fayda gelmeyeceğine vurgu yapıyor ve lobiciliğin şeytanî bir alan olduğuna değinerek “Ahlâktan, haktan, hukuktan zerre nasip olmayan bir sektör bu. Şirketlerin çıkarı için bütün bir ülke veya insanlığın hakları gasp ediliyor. Lobiler aklınıza gelebilecek her sahada faaller ve usulleri de kendileri gibi gayri ahlakî…” diyor.
 
Dergimizin 10-11. sayfalarında lobilerin baskısıyla Orman ve Tarım Bakanlığı tarafından çöpe atılan, “Çatlamadan Çürüyen Tohum: Tarımda Millî Birlik Projesi”ni bulabileceksiniz.
 
Dergimizin orta sayfasını bu hafta, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun 29 Kasım 2014’te Haliç Kongre Merkezi’nde vermiş olduğu “Adalet Mutlak’a” başlıklı konferansın beşinci sene-i devriyesi vesilesiyle, mevzubahis konferansta bahsi geçen bazı başlıklara ayırdık.
 
Çakal Carlos (S. Muhammed), Papa Francis’in Japonya ziyaretinden bahsediyor.
 
Siyanür vakaları başta olmak üzere son günlerde sıklıkla gündeme gelen intihar hadiselerinden mülhem, Melikşah Sezen ile bu hususta bir mülakat yaptık.
 
Ayrıca dergimiz sayfalarında sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Nice sayılarımızda görüşmek dileğiyle…
 
Allah’a emanet olun…