Selam ile...
124 nanometrelik bir virüsün dünyayı getirdiği ahval herkesin malûmu... Evvela Çin’de ortaya çıkıp ardından tüm dünyaya yayılan virüs, her bakımdan büyük bir krizin içerisinde olan dünya düzeninin çöküşü istikametinde bardağı taşıran son damla oldu. Yalnızca iktisadî bir krizden bahsetmiyoruz; sosyolojiden siyasete, hukuktan eğitime kadar tüm müesseseleriyle buhran içerisindeki dünya düzeninin iflas bayrağını çekişini seyrediyoruz. Elbette, hepsiyle beraber bu sistemin ortaya çıkardığı insan tipinin de...
Her gün sömürü çarkının dişlileri arasına sıkışan on binlerce insanın açlıktan-susuzluktan can verdiği, senede yüzbinlerce insanın salgın hastalıklar sebebiyle hayatını kaybettiği, emperyalistlerin bombalarıyla ağzı süt kokan bebelerin vücutlarının parçalandığı dünyada, günde ortalama 1200 ölüme sebep olan virüsün yol açtığı dehşet, yukarıda bahsettiğimiz manzaraları televizyon ekranlarında görüp de akşam yemeğini yemeye devam eden Batı mamûlü insan tipinin, “ölüm”ü kendisine yönelik bir tehdit olarak algıladığında hissettiği korkunun boyutunu gözler önüne sermektedir. İçine düştüğü ruhî probleminin idrakinde olmayan, histerik hasta bu insan tipi, sonunun geldiğini, gözüyle göremediği bir virüse karşı ağlama krizlerine girerek, mânâsız sanal savaşlar açarak gösteriyor.

Elbette bunları söylerken koronavirüs diye bir şeyin olmadığı iddiasında değiliz, mevzubahis hastalığın apaçık bir gerçek olduğunun ve çok hızlı bir şekilde yayıldığının da farkındayız; fakat global sistemi tamamen donduracak bir çapa haiz olmadığını üstüne basa basa söyleme ihtiyacı hissediyoruz. Çünkü sadece memleketimizin değil, bütün dünyanın içinde bulunduğu atmosfer, bunu söylememizi zaruri kılıyor. Dünya düzeni çöküşün eşiğindeydi ve virüs bardağı taşıran son damla oldu. Sistemin "hâkim" devletleri ise kurtuluşu para basarak balon ekonomiyi daha da şişirmek suretiyle bulacağını umuyor; fakat o devir çoktan geçti. Topyekûn bir buhranın içerisinde olan insanlık, nihaî hesaplaşmanın arifesinde bulunuyor...

Hiçbir değere sahip olmayan, istikbali için her türlü pisliği yapmaya hazır, üç kuruş için bebek kanı dökmekten imtina etmeyen haydut düzenin sahipleri, 15. İslâm asrında küfrün kemal mertebesinin aksülameli olarak karşımızda durmakta... Bizim ise buna karşı yapmamız gereken, Üstad Necib Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu tarafından yenilenen İslâm’a muhatap anlayışı kuşanmak ve müdir fikir etrafında kol kol açılan, ahenkli bir senfoni şeklinde icra kabiliyeti haiz bir sistem teşekkül etmek ki, bu artık bir tercih meselesi değil, varlık meselesidir. İnsanlığa faydalı geçireceği tek bir anını dahi boş geçirdiğinde bunun hesabının sorulacağının idrakinde olan, İslâm’a muhatap anlayış davasını kuşanmış insan tipini yetiştirmenin ve insan idrakini piçleştirici tüm manipülasyonlardan insanımızı ve memleketimizi muhafaza etmenin yegâne yol budur.

Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve “Yaşanmaya değer hayat için, İslâm’a muhatap anlayış” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Çıldırı'nın Anaforunda” başlıklı yazısıyla işleyen Ömer Emre Akcebe, insanlığından içerisinde bulunduğu çıkmazı işaret ediyor. 
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hafta bir çağrı yaparak "Millî Dayanışma Kampanyası" başlattı. Biz de bu çağrıyı destekliyoruz. Dergimizde kampanya için açılan hesap numaralarını bulabileceksiniz.
***
Ömer Özkaya ile global düzene dair yapmış olduğumuz röportajı alâkayla okuyacağınızı düşünüyoruz. Özkaya, “Ne Kadar ‘Eski Model’ Yapı Varsa Tahrip Olacak” diyor.

Batı dünyası özelinde sistemin ahvalini AB uzmanı Can Baydarol ile konuştuk. Baydarol, neo-liberal politikaların iflas ettiğini ve yeni bir dünya düzeninin arefesinde olduğumuzu söylüyor. 

T. Duman, “Küfr-ü Saadet (Son Perde) –II” başlıklı yazısında mevcut global krizden sonra eski sömürü düzenine dönme hayali kuranlara ihtarda bulunuyor. 

Osman Temiz, “Korona! Sen Nesin ve Ne Yapmak İstiyorsun?” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Yayın kurulu üyemiz Kâzım Albayrak’ın Yüksek İslâm Enstitüsü boykotlarıyla alâkalı olarak dönemin İzmir Yüksek İslâm Enstitüsü talebelerinden ve boykotlara İzmir’de öncülük yapan isimlerden olan İsmail Erbacak ile yapmış olduğu röportajı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Çakal Carlos (Salim Muhammed) bu haftaki yazısında suikaste uğramasının yıldönümü vesilesiyle Güney Afrikalı aktivist Dulcie September’dan, “Toprak Günü”nden ve ABD’nin Maduro yönetimine attığı uyuşturucu ticareti iftirasından bahsediyor.

Oğuz Can Şahin’in bu haftaki yazısının başlığı “Goethe Vesilesiyle Çocukluk”...

Bu hafta muhtevamız böyle...

Ayrıca dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. 

Allah’a emanet olun.