Selâm ile…

Geçtiğimiz hafta tüm dünyanın gözleri ABD’nin üzerindeydi. Uzun zamandır beklenen seçimler neticelendi; fakat etrafındaki tartışmalar tam gaz devam ediyor. Kesin olmayan sonuçlara göre Demokratların adayı Joe Biden seçimleri kazandı. Amerikan sistemine çomak soktuğu için kendi partilileri tarafından dahi istenmeyen adam ilân edilen Trump ise ısrarla seçimlerde şaibe olduğunu dile getiriyor. Trump’ın bu iddialarını hiç kimse dinlemiyor; medya kendisine sansür uyguluyor, Amerikan menşeli sosyal medya platformları seçimlerde şaibe olduğunu söylediği paylaşımları “yalan içermektedir” diyerek yaftalıyor yahut engelliyor. Dünyanın geri kalanına “demokrasi satmak” bahanesiyle askerî operasyonlar yapan Amerika’nın, hâlâ koltuğunda oturan bir başkanı “demokrasi” talebinde bulunuyor, kimse o tarafa bakmıyor.

Esasında ABD’nin başına tam da bu emperyalist haydut devlete yaraşır bir şekilde sapıklığıyla nâm salmış bir başkan seçildi. Bizim açımızdan, “daha kötü” ile “daha az kötü” arasındaki tercihten ibaret olan Amerikan seçimlerinde “o mu seçildi, bu mu seçildi” meselesinden ziyade ehemmiyetli olan, emperyalist sistemin lokomotifi ABD’nin içine düşmüş olduğu vaziyet… Siyasî kutuplaşmanın hiç olmadığı kadar arttığı, tıpkı Türkiye’deki Tayyip Erdoğan düşmanlarının yaptığı gibi birbirine benzemez birçok unsurun Trump karşıtlığında bir araya gelerek onu başkan yapmamak için elinden geleni ardına koymadığı, toplumun duyduğu güvensizlikle silahlandığı ABD’de, refah ortadan kalktıkça toplum da, devlet de çatırdıyor. ABD çatırdadıkça sistemin zafiyetleri de daha fazla ayyuka çıkıyor, “ABD” denilince kedi kesilenler dahi “Acaba parçalanıyor mu?” diye sormadan edemiyor. Refah düzeni üzerine kurulu olup millet olma hususiyetini haiz olmayan bir halka sahip olan ABD’de, önümüzdeki süreçte global iktisadî krizin içtimaî tesiri arttıkça daha çalkantılı günler yaşanacaktır. Biz de İslâm dünyasına yaptıklarının aynısının onların başına gelmesini keyifle seyredeceğiz.

Şimdi can alıcı soruya gelelim; “Sistemin hegemon gücü ABD ile birlikte sistem de çöküyor. Peki bu sistemin yerine biz ne teklif ediyoruz?” Şimdi Büyük Doğu-İbda davasını önce devlete, ardından ise sisteme hâkim kılmak için daha çok çalışmanın vakti!

Kapağımızı Amerikan seçimleri çerçevesinde yaptık ve “Emperyalist ABD'ye Yakışır Sapık Başkan” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Amerikan Seçimleri Vesilesiyle Müesses Nizamın İflası” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, “Seçilen başkan dolayısıyla “Batı cebhesi”nde değişen bir şey yok; fakat seçim sürecinde yaşananlar dolayısıyla demokrasi isimli yönetim şeklinin ve dünya kamu hukukunun kayıtsız şartsız iflâs bayrağını çekmiş olması son derece ehemmiyetli bir gelişmedir. Balık baştan kokar hesabı, kendisini demokrasyaların başı olarak konumlandıran, modern hukukun banisi olmak iddiasındaki Amerika’da yaşananlar, demokrasiyi ve Batı hukukunu benimsemiş diğer ülkeler için ibret teşkil etmelidir; ibret almayanın ibretlik olacağı unutulmadan!” diyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), kapak mevzumuza başka bir veçheden temas ederken Venezüella’da seçimlere hile karıştırıldığı iddiasıyla hükümeti düşürmek isteyen Amerikan başkanının bugün Amerikan seçimlerinde usulsüzlük olduğunu söyleyerek iptalini istemesinin ne kadar ironik olduğundan bahsediyor.

Kapak mevzumuz ile alâkalı olarak gazeteci-yazar Hakkı Öcal ile bir röportaj yaptık. Öcal, ABD’de Trump’a karşı ne kadar geniş bir cephe oluşturulduğundan bahsederken temel meselenin ise Trump’ın sermayeye vurduğu darbe olduğunu belirtiyor.

Bir aydan uzun süredir devam eden Dağlık Karabağ savaşı, Ermenistan’ın yenilgiyi kabul etmesiyle sona erdi. Anlaşma için ise Rusya devreye girdi. Rusya-Azerbaycan-Ermenistan arasında imzalanan anlaşmayı ve Amerikan seçimlerini Gazeteci-Yazar Ardan Zentürk’e sorduk.

Kâzım Albay, “Necip Fazıl ve Büyük Doğu Geleneği” başlıklı yazısının dördüncü bölümünde “Büyük Doğu Külliyatı” ile Necip Fazıl’ın “gelenekte bağlı olduğu kol”u işliyor.

Harun Şimşak, “Mücahidler ve Zorbalar” başlıklı yazısında DAEŞ’in yaptığı birkaç eylem çerçevesinde cihaddan bahsediyor.

Eren Haklı, bu haftaki yazısında “Merhamet” mefhumundan bahsediyor.

Sinami Orhan, 15 Temmuz davalarını ele aldığı “Fazlalıkları Atarak” başlıklı yazısının ikinci bölümünün altbaşlığı “Tüysüzoğlu Tüysüz Kim?”

Oğuz Can Şahin, “Yazmak Bahsi” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Baran’ın bu sayısında sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun.