Selâm ile…

Bir soruna çözüm getirmek için öncelikle sorunun varlığını kabul etmek gerekiyor. Ortada bir sorun olduğu kabul edilmediği takdirde, tabiî olarak sorunun tesbiti, teşhisi ve tedavisinin de önü peşinen tıkanmış oluyor. Memleketimizin iktisadî bakımdan içinde bulunduğu vaziyetin izahı da, zannediyoruz ki “sorun olduğunun kabul edilmemesi” şeklinde yapılabilir.

Kıtalar çapında büyük bir ekonomik kriz yaşandığı neredeyse tüm dünya tarafından kabul edilen bir gerçek. Bu krizin tesiri memleketimizde de fazlasıyla hissediliyor. Her ne kadar çok büyük bir krizin içerisinde olmadığımız gibi iddialar ortaya atılıyorsa da, “uçuyoruz-kaçıyoruz” gibi ümit pompalayan sözler artık zevali kurtarmaya yetmiyor, görünen köy kılavuz istemiyor. Cemiyet ise bu lâfları edenlerin hayatın ve ulu orta yerde duran rakamların gerçekliğinden kopukluğunu esefle takib ediyor.

En küçük bir sıkıntıda, başta küçük esnaf olmak üzere bütün cemiyeti zor duruma sokan, yalnızca bu memleketin iliğini-kemiğini sömüren Batı taşeronu sermayenin semirmesini sağlayan sistemin artık sürdürülemez olduğu noktaya gelmiş bulunuyoruz. Üstelik sadece memleketimizde değil, siyasî mânâda son derece çalkantılı bir dönem geçiren dünya çapındaki iktisadî düzen de artık sürdürülemez hâle gelmiş bulunuyor. Finansal sistemin kazandığıyla, reel sektörün aldığı kâr arasında oluşan uçurum, finansal sistem onlarca kat kâr üretirken, reel sektörün bir birim kâr ürettiği, her sene üretilen katma değerden kat ve kat fazla miktarda borcun ortaya çıktığı dünya ekonomisi artık patlamış bir balon durumunda… Ülkeler bu borç yükünü kaldıramıyor, geri ödemesi gelen borçlarını ödeyemiyor ve iflas bayrağı çekmeye hazırlanıyor.

Finansal sistemin gelişmesiyle beraber gün geçtikçe gerçeklikten kopan ve artık sürdürülemez hâle gelen müesses nizamın yerine yeni bir sistemin ikame edilmesi yönünde çalışmalar yapılırken, her fırsatta Türkiye’nin bu yeni nizamın merkezinde olacağı dile getiriliyor. Fakat bunun nasılına dair cevaplar ortaya konulmadığı müddetçe iş kuru hamasetten öteye gitmiyor. Nasıl ki Türkiye’nin merkezde olacağı sistemin para birimine dair teklifimizi ortaya koyduysak, bu sayımızda da milletlerarası ticaretin, reel ekonomiler çerçevesinde nasıl inşa edilmesi gerektiğine dair teklifimizi sunuyoruz.

Bu çerçevede manşetimiz: “Kan Emici Kapitalizme Karşı Büyük Doğu Ticaret Birliği!” Kapak mevzumuzu “Türk Altın Lirası’ndan Sonraki Adım: Büyük Doğu Ticaret Birliği” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, teklif ettiğimiz Büyük Doğu Ticaret Birliği’ni zaruret hâlinde dayatan şartları işaretledikten sonra birliğin temel şartlarını ve üye ülkelere karşılıklı olarak sağlayacağı faydalardan ve birlik çerçevesinde yapılabilecek muhtelif müşterek adımlardan bahsediyor.

Prof. Dr. Emre Alkin ile global iktisadî manzara üzerine bir röportaj yaptık. Alkin artık borç yükünün kaldırılamaz vaziyete geldiğini söylerken sistemin resetlenmek istendiğini, bunun en kestirme yolunun ise savaş olduğunu belirtiyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “The Economist’ten 2013 Tarihli İki Yazı”yı Türkiye’nin yedi yıl önceki hâliyle bugününün karşılaştırılabilmesi bakımından ele alıyor.

Fransa devletinin ve Cumhurbaşkanı Macron’un İslâm’a ve Müslümanlara saldırıları devam ediyor. Bu saldırılar Akıncılar tarafından Beyazıt meydanındaki bir eylem ile protesto edildi. Eren Haklı, bu protesto üzerine “Bir Avuç Akıncı Dünya Basınında” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ayrıca dergimizin ortasayfasında Fransa’ya yönelik protesto gösterilerinin derlemesini bulabileceksiniz.

Kâzım Albay’ın İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi’nin 06.06.2020 tarihinde online tertip ettiği Sosyal Bilimler Lisansüstü Öğrenci Kongresi’nde sunulan “Necip Fazıl ve Büyük Doğu Geleneği” başlıklı bildirisi ikinci bölümüyle devam ediyor. Bu bölümde “Necip Fazıl’ın Yaşadığı Dönem ve Kuşaklar Arası Köprü Rolü” ile “İslâmcı Mücadelenin Başlatıcısı” olma hususiyetini işliyor.

Sinami Orhan, 15 Temmuz davalarını “Fazlalıkları Atarak” başlığıyla incelemeyi sürdürüyor. Bu haftaki yazısında, üzerinde yüzlerce parmak izi çıkan darbe ile alakalı bir evrak vesilesiyle “parmaklayan parmaklayana evrakı” alt başlığını kullanıyor.

Kerim Bozdağ, “İBDA; Bütün Fikir” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Baran’ın bu sayısında ayrıca, sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun...