Geçenlerde, bir ağabey ile telefonda konuşurken, bana âniden bir fotoğraf gönderdi. Rastgele karalanmış bir kâğıttı, "Bu sana neyi tedaî ettiriyor?" dedi. Suali yöneltiş şeklinden anlaşılıyordu ki; öylece sorulmuş şeylerden değildi bu. Biraz düşündüm, "Kandinski'nin kompozisyonlarını hatırlatıyor." cevabını verdim. Muhtemelen küçük çocuğu çizmiştir diye düşündüm içimden. Sordum, doğruladı beni. Ben bu karışık karalamaya “resimdir” diyorum. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde, iddiam üzerinde durmaya çalışacak; bu vesileyle Vasili Kandinski (1866-1944) ve Cy Twombly'den (1928-2011) bahsedeceğim.

Önce kısaca Kandinski'den söz etmek istiyorum. Vasili Kandinski mücerred ressamların ilklerindendir. Resmi bir mânâda müziğin dili olarak kabul ederdi. Çocukken piyano ve viyolensel çalıyordu. Resim de, musikî de onu her zaman büyülüyordu. İlk resim malzemelerini biriktirdiği paralarla satın aldığında henüz on üç yaşındaydı. Tabiata ve renklerin temaşasına karşı koyamayacak kadar saf ve masumdu. Vasili, Michael Sadler'e göre, "Müziği resmetmektedir. Müzikle resim arasındaki duvarları yıkmış ve daha iyi bir resim arayışıyla 'bediî zevk' adını verdiği saf duyguyu ifâde etmeye çalışmıştır. Zevkle iyi müzik dinleyen herkes, açık, fakat izâhı imkânsız bir heyecanın varlığını kabul edecektir." Hakikaten mücerred resim de, musîki gibidir. Müzik kulağı ters yolda olmayan, cılız bir anlayış sahibi olan insanlar bile Kandinski'nin resimlerindeki "acayip"liği sezecektir. Sadece müzik değil, sanatın tüm şûbeleri ruhun gıdasıdır. Güzel her şeyi de buna ilâve edebiliriz herhalde. Fransız bestekâr ve münekkid Claude Debussy'nin eserlerinde müşahhas şeyler insanın hatırına gelmez mesela. Bestekârın en iyilerinin arasına, birinci sıraya "Deniz"i (La Mer) koyarsak, Debussy’nin de bir çocuğunki kadar saf ruha sahib olduğunu söyleyebiliriz. Kandinski yalnız müziği seçseydi, Debussy olabilirdi ama bu iki ahenkli şeyi birleştirip Kandinski oldu. Çocuk ruhundan kastettiğim şey hayalin (imajın) körelmemesi. Kötü, zevksiz şeylere karşı direnç göstermek. Debussy ve Kandinski ibda edici rollerini muhâfaza edebilmiştir. Picasso, çalışma odasına girmeden önce meâlen şöyle demiş ya: "Çalışmaya başlamadan önce ruhum dışındaki şeyleri dışarıda bırakıyorum; tıpkı camiye giren bir Müslüman'ın ayakkabısını dışarıda bırakması gibi!"

Cy Twombly'e gelelim. Bu adamın eserlerinin çoğunun, bir çocuk tarafından yapıldığı düşünülebilir. Twombly, 1953'te New York’s Stable Gallery’de bir solo sergi tertiplemiş ve birçok münekkidden kötü yorumlar alır. Galerinin kurucusu olan Eleanor Ward sergide olanları şu şekilde anlatır: “Birkaç sanatçı dışında herkes Twombly'e düşmanca davranıyordu. Meşhur bir eleştirmen o kadar dehşete kapıldı ki, alnını kaşıyarak sokağa çıktı ve daha sonra galerinin olduğu bloktan kaçtı.” Twombly, dışavurumculuktaki kendine has uslûbuyla uzun süre alay mevzuu olmuş 1957'de Roma'ya yerleşir. Yunan-Roma mitolojisi ve klasik edebiyattan beslenir. Buradaki karakter ve figürleri resmediyormuş meğer; tabiî bu çok sonraları anlaşılır.

Twombly bence bir yönüyle, insanları bir çocuk kadar heyecanlı, tutkulu ve hayalperest olmaya davet ediyor. Onun müphem eserlerine dair kendi dilinden bir ipucu: “Çizgim çocuk gibi, ancak çocuksu değil. Taklidini yapmak oldukça güç. Bu kaliteyi elde etmek için kendinizi çocuğun çizgisine yansıtmanız gerekiyor. Bunu hissetmek zorundasınız."

Böyle insanların gördüğü ile bizim baktığımız "şey"ler arasında fark vardır. Büyüyüp de içindeki çocuğun sesini duyabilmek utanılacak bir şey değildir. Çocuk ruhlu insanlar ibda edici rollerini kaybetmeyenler olabilir mi?

Ketçaplı Tabloya 50 Milyon Dolar

Sıradışı çalışmalarıyla adından söz ettiren ABD'li sanatçı Cy Twombly'nin ketçap ile yaptığı bir eserin yaklaşık 50 milyon dolara satıldığı ortaya çıktı. Dünyaca ünlü Christie's Müzayede Evi tarafından geçtiğimiz günlerde düzenlenen açık artırmada Twombly'nin ketçap şişesini tuvale dökerek yaptığı "Untitled" isimli eserin 46 milyon 437 bin dolara (yaklaşık 175 milyon TL) satılması büyük yankı uyandırdı. Eser hakkında "İki yaşında çocuk ketçap şişesiyle yalnız bırakılmış gibi", "Herkes 'Sen modern sanattan ne anlarsın' tepkisiyle karşılaşmaktan korktuğu için sesini çıkarmıyor" şeklinde yorumlar yapıldı. Açık artırmayı gerçekleştiren Christie's ise sanat eserini "Cy Twombly'nin 'Bacchus' serisinin en büyük örneği" ifadesiyle savundu. Neo-ekpresyonizmden etkilenen sanatçının, Roma mitolojisindeki şarap tanrısı Bacchus'un adını taşıyan serisindeki sanat eserini 2005'te tamamladığı belirtildi.

Baran Dergisi 735.Sayı