Kölelikten felsefenin zirvesine uzanan Epiktetos, insana en büyük hürriyetin iradesinde saklı olduğunu hatırlattı. Ona göre saadet, dış şartlarda değil, düşünceleri seçme kudretinde yatar. İnsan aklını ve ahlâkî amacını korudukça, efendiler karşısında dahi hakikî hürriyete sahip olur.
M.S. 1. yüzyılın ortalarında Frigya’daki Hierapolis’te (1) doğan Epiktetos, ömrünün ilk yıllarını Roma’da bir kölenin zincirleriyle geçirdi. Efendisi, Neron’un maiyetinde görevli olan Epafroditos’tu. Kendi hayatı üzerinde hiçbir söz hakkı yokken, insanın en temel hürriyetinin dış dünyada değil, kendi iç âleminde yattığını fark etti. Daha sonra hürriyetine kavuştuğunda da bu fikri bütün öğretisinin mihveri haline getirdi. Öyle ki, Roma’dan sürülüp Nikopolis’te kurduğu okulda, ömrünün sonuna dek talebelerine tek bir şey öğretmeye çalıştı; insanın iradesini nasıl terbiye edeceği.
Epiktetos’un öğrencisi Arrian tarafından derlenen Söylevler (2) ve onun kısaltılmış hali El Kitabı (Encheiridion), Stoacı felsefenin en sâde, en sahici metinleri arasında yer alır. Eserlerinde hiciv ve vecize gücü öylesine iç içedir ki, bir yandan talebelerine alaycı çıkışlarla meydan okur, bir yandan da gönülden öğütlerle teselliler serdeder.
Epiktetos’a göre insanı insan yapan şey, “prohairesis” dediği irade gücüdür. Dışarıdan gelen hiçbir tesir bu mahrem alanı zorla işgal edemez. İnsan, bedeninde sakatlıklar taşıyabilir, mallarını kaybedebilir, toplumda hor görülebilir; ama düşüncelerini seçme ve “evet” ya da “hayır” deme kudreti onda kaldıkça hürdür. Epiktetos, “Kim olduğunuzu dikkate alın. İlk kertede insan olmakla varsınız ve insanın en önemli vasfı iradedir; bu diğer her şeyin üzerindedir. İnsan irade sayesinde köle olmaktan kurtulur, efendi makamına yükselir.” der.
Ona göre hakiki benlik, bedende veya servette değil, iradede yatar. Bu yüzden “mutluluk” da dış şartlara bağlı değildir. Filozof şöyle öğütler; “Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme; nasıl oluyorlarsa öyle olmalarını iste. Böylece her zaman mesut olursun. Sana ait olanı iyice muhafaza et ve başkasına ait olana tamah etme, böyle hareket edersen, hiçbir şey senin saadetine engel olmaz.”

Epiktetos’un Stoacılığı, yalnızca ahlâkî öğütler silsilesi değildir; aynı zamanda bir hayat tasavvurudur. Ona göre “Tanrı”, kâinatın düzenini kurandır. İnsan aklı, bu kâinatın bir parçasıdır. Bu düşünce, derin bir minnet duygusunu da beraberinde getirir. Hayatın her anı “Tanrı”ya bir şükran ilahisi olmalıdır. Ölüm bile, kâinatın düzeninin bir gereği olarak yiğitçe karşılanmalıdır.
Epiktetos için iyilik, dıştaki nesnelerde değil, doğru kullanılan iradede aranmalıdır. İnsan, malını, şöhretini hatta bir yakınını kaybettiğinde değil, aklını ve ahlâkî amacını kaybettiğinde gerçekten ziyandadır.
Epiktetos’a göre gerçek felsefe, kitaplardan ziyade hayatta öğrenilir. Filozof, talebelerine her zaman şunu telkin eder: Hislerini, tepkilerini, arzularını sürekli gözden geçir. Günün sonunda kendince muhasebeni yap, yanlışlarını fark et. Epiktetos, “Kendini suçüstü yakalamak” isteyenler için eski bir dost.
Dipnotlar
1-Hierapolis: Yunanca “Mukaddes Şehir.” Bugünkü Pamukkale (Denizli) yakınlarında bulunan antik şehir.
2-Şule Yayınları’ndaki baskının tercümesi gayet iyiydi.
Oğuz Can Şahin