Celal tecellisi…

Dönüp dönüp muhabbeti yapılacak, kalbde bir muska gibi taşınacak, yaşanacak, yaşatılacak, her daim gündeme taşınacak, sonra şefaatine bereketine erişilecek, füyüzatı ile dünya ahiret aydınlatacak ne çok ayeti kerime var!..

“Sizden öncekilerin çektikleri gibi sıkıntı ve zorluklar çekmeden Cennet'e gireceğinizi mi sandınız? Onlara dokunan sıkıntı ve zorluklarla öylesine sarsıldılar ki Resul ve onunla birlikte olan Mü'minler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" dediler. İyi bilin ki Allah'ın yardımı yakındır.”

Yaşanan katliam karşısında yüreklerimiz dağlanırken, gayri ihtiyari Bakara Suresinde yer alan bu ayeti kerime zaman zaman zihnimde şimşek gibi çakıyor. Evet, net olarak bizden öncekilerin çektikleri sıkıntıların bir benzeri yaşanıyor Gazze’de Doğu Türkistan’da. Geçmişte yaşanan sıkıntı ve zorluklar deyince, karşılaştığımızda sanki bir efsane masal anlatısı gibi okuyup geçtiğimiz, iman ettikleri için hendeklerde yakılan Uhdud Ashabı geliyor aklıma. Firavunların işkenceleri ve katliamları. Efendimizin ve ashabı güzinin çektiği işkenceler. Neticede Kerbela vakası gibi bir olay var bu ümmetin tarihinde.

Hayrihi ve şerrihi min Allahi Teala. Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna iman ediyoruz ama bunun ne demek olduğundan habersiz gibiyiz. “Onlar Allah'ı hakkıyla takdir edemediler.” buyuruluyor ayeti kerimede. Bu takdir edemeyişin getirilerinin götürülerinin muhasebesini yapmayışın, yapamayışın sonuçları ile karşılaşmak ağır olacak elbette. Rahmetim gazabımı geçti buyurmuş elhamdülillah ama Kur'an'ı Kerim’deki o gazab ayetleri de orada duruyor neticede.

Aslında bizim idrak edemediğimiz, hafife aldığımız Allah’ın celâl vasfı. Bir celâl tecellisiyle karşı karşıyayız. Elbette yaşadığımız irili ufaklı her türlü zorluklar sıkıntılar celâl tecellisinin yansımaları lakin doz çok önemli. Her şey zıddıyla kaim, hikmeti gereği Allah Teala’nın celâl, cemâl ve kemâl sıfatları söz konusudur. Cemâline ve kemâle ulaşmak için celal tecellilerini göğüsleyebilmek gerekiyor.

Esasen imtihan ve cihat arenası olan bir dünyada Müslümanların cenneti burada arama ve bekleme hayalperestliğinden vazgeçmesi lazım. Böyle bir yanılgı içindeyiz. Neticede İslâm enfüste ve afakta cihat dinidir. Enaniyetler öyle muhkem ki kalblere benim hayatım benim kararım sloganları yerleştiriliyor zihinlere, halbuki Allah için olmayan bir hayat yok hükmünde.

Aslında Âdem Aleyhisselam’dan Efendimiz Aleyhisselam’a hatta son gün kıyamete kadar tüm seremoniye resmin tamamına baktığımız zaman muhteşem bir hikâye görüyoruz. Zira Allah için mücadele etmek Allah için zorluklara katlanmak Allah için bir şeylerden vaz geçmek, Allah için sevdiğimiz nefse hoş gelen şeyleri terk etmiş olarak ipi göğüslemek ve Allah’ın huzuruna çıkmak çok güzel, eşsiz bir duygu. Düşünsenize günün sonunda, Allah için hiç mücadelesi olmamış, hiçbir sıkıntıya katlanmamış insanın hayatı nasılda boş ve anlamsızdır. Allah’tan gelip Allah’a dönerken yol Beled Suresinde ‘sarp yokuş’ metaforuyla tasvir edilmiştir. Ve ‘iman ettim demekle imtihanlara maruz kalmadan salıverileceğinizi mi sandınız’ buyurulmuş. Dünyevî akıl, neden imtihan ediliyoruz diye soruyor. İçinde olduğumuz sistem belli ki komünist tek düze bir sistem değil, mücadele ortamı verilmiş bize. Rütbeler yakınlık muhabbet için hayırlarda yarışın buyurulmuş, Survivor formatı gibi bir anlamda…

Neticede konuyla ilgili o kadar çok ayet, hadis, hikmet ve tecrübe var ki, okumalar yaparken birçok açılımlar oluyor, ayeti kerimeler birbirini çağrıştırıyor İbn Arabi’nin ifadesi ile sahilsiz umman, cevamiul kelim ifadeler yakıni geliştiriyor. Evet celâl tecellisini ifade eden birçok ayetleri sıralayabiliriz ama mukabilinde cemâl ayetleri de kalbe inzal oluyor. Allah’ın yardımı daha ne zaman diyecek kadar sıkıntı ve zorluklarla öyle sarsılıyorlar ama diğer yandan ‘Her güçlükle beraber bir kolaylık vardır’ derken, her celâlin içinde bir cemâl olduğu müjdesi veriliyor. Mektubatında İmam Rabbani’nin “Ne güçlüğü olur o işin, büyüklerle beraber olduktan sonra” mısrasını hatırlatan, okunduğu zaman kalbe hayat veren, içinde olduğu zorlukları telafi eden bir başka ayeti kerime de “And olsun, size içinizden öyle bir resul geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na ağır gelir, size düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” Toplumsal ya da bireysel hayatlarımızda fark etmez, zorluk sabır yakarış ve yardım, sistem böyle çalışıyor. Ağaçların ormanların yağmuru celb etmesi gibi, sabır ve dua da ilahi rahmeti celbediyor.

Evet madem dua, müminin en stratejik silahı ve madem Resulü Ekrem Nebiyyi Muhterem Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizim için Üsve-i Hasene - en güzel örnek olduğu bildirilmiş o halde O’nun ayak izini takib bizim işimiz.

Efendimiz Aleyhisselam’ın katıldığı savaşlarda en zahmetli olan Hendek Savaşı diye geçer kaynaklarda. Malum düşman saldırısından korunmak üzere şehrin etrafını kuşatan bir hendek kazılmıştı. Kazı esnasında ne kadar uğraşsalar da sahabîlerin yerinden oynatamadıkları büyük kayayı kırmak üzere Efendimiz hendeğe iniyor ve balyozla kayaya üç kez vuruyor, bu vuruşlar esnasında İran, Rum ve Yemen topraklarının feth edileceği kendisine bildiriliyor. Bazı rivayetlerde tekbir getirdiği geçse de bir rivayete göre de her vurduğunda Enam Suresi/115 ayeti okuyor:

Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adlan, la mubeddile li kelimatihi ve huves semiul alim.

Rabb'inin kelimesi doğruluk ve adaletçe tamdır. O'nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, Her şeyi duyan ve bilendir'dir.

Doğruluk ve adaletçe tam olan Rabbinin kelimesinin ne olduğu hakkında müfessirlerin kimi kelime-i tevhittir dese de elbette ki çoğunluk Kur'an-ı Kerim’dir demiş. Tabi burada, İbn Arabi’nin "Kelamım zatımdan gayrı değil, anlayın bunu" mısrasını anmamak olmaz.

Suyuti Durrul mensur da Mekke-i Mükerrem’e nin feth olunduğu gün, Efendimizin Kâbe’nin içindeki putları devirip kırarken de bu ayeti tesbih ettiğine yer vermiş. Şu halde İslam’ı ve Müslümanları yok etme hevesindeki tüm kafaların, engel olarak dayatılan tüm kayaların kırılması için bizde bu ayeti tesbih etmeliyiz. Ayrıca muhtelif versiyonları olan korunma duası olarak bize öğretilen "Euzü bi kelimatillahit-tammati min şerri ma halaka" diye başlayan dua da Allahualem bu ayeti kerimeden mülhem.

Her zorlukla karşılaşıldığında, Allah’a ve Allah’ın kelimelerine sığınmak Rıza-i Bari’yi kazandırıyor. Kim bilir belki de murat budur. Bu sahneler, yaşanılan tüm acı ve kederler, var edilmiş tüm zorluklar belki de sırf Allah’a ve kelimelerine sığınıldığını görmek, sığınma ve yönelmenin açığa çıkması içindi. Tam da “Muhakkak benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir” buyurulduğu yer…

Hayatı yaşarken olaylar, imtihanlar karşısında verdiği refleks kişinin iman ve irfan kalitesini, kalibresini ortaya koyar. Nefsi emmarenin dürtüsüyle saçma sapan küfürler sövgüler yerine sünneti seniyyeyi bilerek refleks geliştirmek üslup ve tarzdan öte Allah’ın nusretini ve burhanını celb eder. “Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur.” Allah’ın yardımı gelmeden zafer yoktur, yardımın gelmesi sünnetin ihyasıyladır.

Muhtemelen insanlık tarihinin en ağır katliamına tanıklık ediyoruz ve daim yaşanan soğuk savaş sıcak savaşa dönüşerek bizim de kapımızdan girmesine ramak kalmışken Efendimiz Aleyhisselam’ın savaş zamanındaki bir diğer ifadesi Kıyame Suresinde, kafirin hoşlanmadığı şeyin başına gelmesi için beddua anlamında Evla leke fe evla… Sümme evla leke fe evla… “Yazıklar olsun sana! Helâk olasın Sonra tekrar helak olasın!” ifadesidir.

Ruhu’l Beyan, Kamusta bu kelime şöyle açıklanır diyor. “Evla leke” bir tehdittir. Allah ona belasını verecek şeyi yaklaştırsın demektir. Müfessirler, Meryem Suresinde, İsa Aleyhisselam’ın “Doğduğum, öldüğüm ve dirileceğim gün bana selam olsun!..” buyurduğu gibi, tam tersi bu ayette de doğduğun öldüğün ve dirildiğin gün tekrar tekrar helak olasın manasını içerdiğini söylemişler. Bazıları birinci ayetin, dünyadaki kabirdeki ve berzahtaki azabı haber verdiğini; ikinci ayetin ise kıyametteki cehennemdeki azabı haber verdiğini söylemiştir.

Bu ayeti kerime nazil olduğunda Efendimiz Aleyhisselam, Ebu Cehil’in yakasından tutup onu silkeleyip, göğsüne vurup Evla leke fe evla, sümme evla leke fe evla… “Yazıklar olsun sana! Helâk olasın! Sonra tekrar tekrar helak olasın!..” dedi. Bunun üzerine Ebu Cehil: “Vadinin en şerefli adamını tehdit mi ediyorsun, bana hiçbir şey yapamazsınız” dedi. Neticede Allah Teala Bedir günü onu yere serdi. Önce Afra’nın iki oğlunun mızrakları isabet etti daha sonra da bilindiği üzere İbn Mesut işini bitirdi.

O günün firavunu Ebu Cehil bu beddua ile helak oldu, biz de bugünün Firavunlarının helakı için okuyalım. Evla leke fe evla, sümme evla leke fe evla…

Aylık Baran Dergisi 44. Sayı Ekim 2025