Acınası bir haldeyiz. Fazlasıyla acınası… Tekeri patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyoruz, desem yeridir. Şahsi hatalarımızın bedelini toplum olarak ödüyoruz. Peki kimiz biz ve neden şahsi hataların bedelini toplum olarak ödüyoruz? Aileyiz biz!

İnce ince ve sabırla işlediler zihnimizi, çocukluktan başladılar üstelik. İşin temelinden bozdular ruhumuzu. Kadına “özgürlük” adı altında erkekle eşit olmak fikrini verdiler önce. Yeterince hor görülmüş, hizmetçi gibi yetiştirilmiş kızlarımız bu muameleden sıkıldığı için önünü ardını düşünmeden sıkı sıkı sarıldı bu özgürlüğe (!) ve bu özgürlük çok şeye mal oldu. Toplumun temeli olan aileye ciddi bir darbe vurdu ve ne olduysa bundan sonra oldu. Adeta bir deprem gibi sallandık, sarsıldık, enkaz altında kaldık. Son dönemlerde cinsiyetsizlik çalışmalarını gözümüze sokmaya başladılar hatta o kirli ellerini çocuklarımıza kadar uzatma cesaretini gösterdiler. Pısırık Müslümanlara evirildik. Belki çok basit gelecek ama bu başarının büyük kısmı ve hatta neredeyse tamamı evimizin içine kadar giren televizyonlara aittir. Masum gibi görünüyor ama bizleri saatlerce başında diken, dünya ile irtibatımızı kesen, tembelleştiren, birilerinin istediği fikirleri zihnimize yerleştiren bir şey ne kadar masum olabilirse o kadar işte. Televizyonla da kalmadı bu durum elbette. Cebimizde taşıdığımız adeta yeni bir uzvumuz olan telefonlar ve sosyal medyaların da emeği büyük. Teknoloji karşıtı değilim, ayakları yere sağlam basmayan Müslümanlara karşıyım sadece. Ne kadın kadın gibi ne erkek erkek ne de çocuklar çocuk. Dinden uzak, açık saçıklığı özgürlük olarak gören, cinsiyetsizliği saygı duyulması gereken bir mefhum olarak kabul eden, saygısız, tembel, amaçsız, şuursuz insanlar halinde yaşıyoruz. Feminizm ciddi bir moda üstelik.

Anlayamıyorum bazı şeyleri, düşünüyorum düşündükçe boğuluyorum. Her şey kısır bir döngü içine giriyor. Bu zincirin halkasını bir yerde koparmak lazım, kendi ellerimizle ilmek ilmek işlediğimiz bu hataları yine biz düzeltebiliriz çünkü. En başa dönelim isterseniz. Çocuk yetiştirmeye kadar geriye gidelim. Bir kadın, bir anne… Oğul düşkünü anne… Tabiri caiz ise b.kunda boncuk bulmuşçasına oğullarının üstüne titreyen anneler…  Aman oğlum, canım oğlum, paşa oğlum… “Göster pipini amcaya” diye başlayan cümleler ve devamında “sen ne canlar yakacaksın” diye sevilen oğullar. Hele bir sünnet düğünleri var ki ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Azıcık ucundan aldılar diye ortalığı ayağa kaldıran, erkek oldun sen diyen analarımız. Haliyle bu çocuk da durup düşünecek ve kız kardeşi için ayıp olan, mahrem olan ama kendisinin “göster oğlum amcana pipini” diye büyütüldüğü yine aynı pipi için gösterişli düğünlerin yapıldığı çocuk “demek ki bu çok önemli, kıymetli, beni kız kardeşimden üstün kılan bir şey, dünya işte burada, tam olarak pipimin etrafında dönüyor” diye düşünecek. Kadına buradan üstünlük kuran, herkesin kendisine hizmet etmesini bekleyen oğullar yetişkin bir erkek olduğunda kadına, kızına kıymet verir mi? Paşalar gibi yetişen bu erkek, aile gibi bir sorumluluğu üstlenebilir mi? Çalışmak, para kazanmak gibi bir dert edinebilir mi? Böyle yetiştirilen erkekler evlendiğinde ya da bir kadınla muhatap olduğunda bencil olmadan, nazik, anlayışlı, sorumluluk sahibi biri olarak davranabilir mi? Peki böyle bir muamele ile karşılaşan kadının erkeklere bakışı dostça olabilir mi?

Feminizmi desteklemiyorum ama kadınları buna iten sebepleri merak ediyorum. Bence öncelikli soru “kadınlar neden feminist oluyor?” olmalı. Çok sıkmak istemem sizleri, sonuca bağlamak istiyorum yavaştan. Şimdi tüm yazdıklarıma dışardan bir gözle bakın ve şu soruma cevap verin lütfen. Feminist olan; kadın. Feminist olmaya sürükleyen; yine bir kadının elinde şekillenmiş olan erkek. Yani feminizm yanlış yetiştirilmiş olan erkekler yüzünden ortaya çıkmıştır, diyebilir miyiz?  Kadının şikâyeti yine bir kadın mıdır? “Şeytanın hiç mi suçu yok?” diye sorabilirsiniz. Evet var! Allah insana akıl vermiş, irade vermiş. İnsana da kendini yetiştirmek, geliştirmek düşer. Erkeklerimiz de kadınlarımız da araştıran, kendini geliştiren, böyle geldim böyle gider kafasında olmadan kaderine yön veren Müslümanlar olmalı. Tüm bu olanların tek bir çözümü vardır o da Kuran ve sünnettir. Erkekler, dört eş alma haklarından söz etmeden önce, Efendimiz’in (sav) aile hayatındaki yeri ve önemini öğrenip hayatlarına geçirmeleri gerekir. Ne yerdi, ne içerdi, hangi işleri yapardı, eşine ve çocuklarına yaklaşımı nasıldı, bunları öğrenip hayatlarına geçirseler daha huzurlu ve sağlıklı bir ilişkimiz olurdu. Müslüman bazı erkeklerin bir kusuru da İslamiyet’te işlerine geleni kabul edip işlerine gelmeyeni bırak öğrenmeyi konuşmak bile istememeleridir. Kadının vazifeleri, erkeklerin hakları onlar için daha mühim. Peki ya kadının hakları ve istekleri nerede? Allah’ın emanet ettiği hanım ve çocuklara ne kadar bakabiliyorlar? Ne kadar haklarını veriyorlar aile reisi olmanın? Durup bunu düşünmeli.

Toplumsal olarak yaşadığımız tüm sıkıntıların temelinde ailenin bozulması yatmaktadır. Bizden önce olan oldu, yeniden doğup yetişemeyeceğimize göre, her şeyin farkına varan biz gençler bir şeyleri değiştirebiliriz. Kendimizi değiştirmekle başlayıp sonra da çocuklarımızı İslamiyet’e uygun yetiştirmeliyiz. İçinde İslam’ın yaşandığı bir aile ortamı düzeltebilir her şeyi. Müslüman gençler olarak bu bizim vazifemizdir. Çocuklarımızı fıtratını bozmadan, mahremiyeti iki cinsiyete de öğreterek büyütmeliyiz. Ahlaklı nesiller yetiştirmek boynumuzun borcudur. Biz kadınlar ve erkekler olarak birbirini tamamlayan ve birbirine muhtaç olan varlıklarız. Yarış atı gibi koşturup bir savaşın içinde olmak fıtratımıza aykırı olduğu kadar aileyi de değersizleştiren bir durumdur. Kadın kadınlığını erkek de erkekliğini bilecek ve bu ölçüyü sünnete sarılarak koruyacak. Özetle hepimiz kendi kapımızın önünü süpüreceğiz. Zaman zor, zaman kötü. Akıllı olmak lazım. Müslüman battı balık yan gider diyen değil, zararın neresinden dönersek kardır anlayışına sahip olandır. Selametle.

Aylık Baran 4. Sayı Haziran 2022