Kitap okumak hobi midir? Boş zamanlarımızda mı okumalıyız yoksa okumaya zaman mı ayırmalıyız?

Zaman zaman tartıştığımız konulardan biridir kitap okumak. Şüphesiz insana maddi manevi çok şey kazandırır bu eylem. Düşüncelerimizden diksiyonumuza, kelime hazinemizden kendimizi ifade edişimize kadar birçok konuda yetiştirir bizi kitaplar, iyi kitaplar… Okumak dediysem önüne gelen her şeyi okumak değil kastettiğim. Fakat okuma alışkanlığımızı kazanıp bir zevk sahibi olana kadar yolumuz boş kitaplardan da geçebiliyor. Asıl tehlike de burada başlıyor. Henüz ayaklarımız yere sağlam basmıyorken okuduğumuz bazı kitaplar, sapkın düşüncelerin zihnimizde yeşermesine sebep olabilir.

Bazen hislerimizi, acılarımızı anlatacak cümle bulamayız... Öyle çok kıvranırız ki, münasip bir kelime ararız, gönlümüzde olup biteni ortaya çıkarsın diye. Bulamayız... Bir kitap okuruz, bir cümleye denk geliriz ve boğazımız düğümlenir. Bu yazar nasıl bir beyin sancısı çekmiş ki bu cümleyi kurabilmiş diye düşünürüz. Hislerimize tercüman olmuş bir yazardır o. Saygı duyar, bir gönül bağı kurarız. İyi ki kitaplar var iyi ki yazarlar var deriz ancak bazı yazarlar da vardır ki zehrini saçmak için yazar dururlar. Özellikle çocuklara ve gençlere yönelik kitaplar yazarlar çünkü bilirler ki ağaç yaşken eğilir.

İstatistiklere göre okuma oranlarımız fena değil ve çocukların okuma oranı yetişkinlere göre daha yüksek. Burada durup düşünmemiz gereken husus şudur: Bu çocuklar, bu kadar çok kitap okuyor iyi hoş ama ne okuyorlar? Çocuk kitapları üzerinde ciddi mânâda oyunlar dönüyor ülkemizde. Yazarın sapkın düşünceleri, öyle güzel cümlelerle ve görsellerle kitaplara sindirilmiştir ki bir çocuk için bunu fark etmek imkânsızdır. Irkçılık, pedofili, ensest ilişkiler vb. bir sürü çirkin mevzular tertemiz zihinleri kirletmek için özellikle kaleme alınmıştır. Bilindik masalların altında yatan mesajları hepimiz az çok biliyoruz zaten. Ailelere önemli bir görev düşüyor burada. Yapılacak şey belli; çocuklarına okuyacakları ve okutacakları kitapları ince eğirip sık dokumak, görsellere bakmak, kitabı önden okuyup analiz etmek gibi. Bir yetişkin az çok neyin kendine zarar vereceğini bilir ve kendi tercihleri yönünde kitaplar okuyabilir. Bu durum çocuklar için geçerli değil hatta çocukluktan gençliğe adım atanlar için de. Çocuklarının sağlam temeller üzerine fikirlerini inşa etmesini isteyen anne babalar, kitap okuma konusunda da çocuklarını başıboş bırakmamalıdır. Aile önemli olduğu kadar çevre de önemlidir. Bir arkadaş bir insanın hayatını, ahiretini karartabilir; aynı şekilde bir kitap da bunu yapabilir. Müslüman bir aile, çocuğuna temel eğitimleri verirken bir yandan da kitaplarla çocuğunu tanıştırmalı, okuma alışkanlığını kazandırmalı ve tüm bunları titizlikle yerine getirmelidir. Bazı boşlukların yeri dolmaz ya da yanlış şeylerle doldurulur. Böyle bir boşluğa müsaade etmemeliyiz. Yetişkin bir birey olduğunda herkes kendine ait bir yolun yolcusu olur ancak bebeklik ve çocukluk dönemlerinde yönlendirmelerimiz ve örnek davranışlarımızla çocuklarımızın nasıl bir yolda yürüyeceklerini az çok belirlemiş oluruz. Bir oyun hamuru gibi düşünebiliriz bunu. Nasıl ki oyun hamuruna istediğimiz müdahaleleri yapabiliyor ve istediğimiz şekli verebiliyorsak çocuklarımızı da böyle şekillendirebiliriz. Sadece çocuk sahibi olmakla anne baba olunmuyor. Onu hayata ve ahirete en güzel şekilde hazırlamaya memuruz. Tabiî tüm bu süreçleri yaşarken çocuğun kendisini de göz ardı etmemeliyiz. Onu mizacına, karakterine göre en uygun şekilde yetiştirmeli, fikirlerine önem vermeliyiz. Biz onların anne babalarıyız, çocuklar bizim birer eşyamız ya da tapulu malımız veya egomuzu tatmin edici bir araç değillerdir.

Bu konu üzerine Müslüman gençlerimize de bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Eğer kitap okumaya geç başlamış ama nereden başlayacağını bilemiyorlarsa ve her konuda bilgim olsun, zaten geç başladım düşüncesi taşıyorlarsa öncelikle sakin olsunlar; çünkü ne okunacak kitap biter ne de ömür buna yeter. Dinî, siyasî düşünceleri oturmamışsa ilk olarak bunu oturtmaya baksınlar, daha sonra karşı görüşten ve inançtan olan yazarların kitaplarını okuyabilirler. Biz Müslümanların her konuya hâkim olması gerekir. Düşmanımızın da düşüncelerini bilmek bizi daha güçlü kılar çünkü. Fakat önceliğimiz ayağımızın yere sağlam basması olmalı. Dini kitapları okurken de çok seçici olmalıyız; zira ortalık soytarı kaynıyor. Yayınevinden yazarına kadar güzelce araştırıp sorsunlar sonra sindire sindire okusunlar. Bir günde kaç sayfa okuduklarını hesap etmek yerine bugün bu kitaptan ne kazandım diye düşünsünler çünkü nitelik nicelikten önce gelir. Az olsun öz olsun.

Kitap okumayı sevmiyorum diyenlere de ufak bir sözüm var. Henüz okumayı sevdirecek kitaba denk gelmemiş olabilirsiniz, denemeye devam edin. Muhakkak sizi yakalayacak bir kitaba denk geleceksinizdir. Teknoloji çağında yaşıyoruz, bilgiye ulaşmak eskiye nazaran artık çok kolay. Bir kitap hakkında birden çok ve birbirine zıt yorumlarla karşılaşabiliriz ancak hangisinin güvenilir olduğunu kestirmek zor zira bilgiye ulaşmanın kolay olduğu kadar bilgi kirliliği de mevcut. Bu durumda tanıyıp güvendiğiniz kişilere danışabilir, size yol göstermelerini isteyebilirsiniz. Başlarda dili hafif ve anlaşılır kitaplar tercih edebilirsiniz, zamanla onlar da sizi tatmin etmeyip daha ilmi kitapları isteyeceksiniz zaten. Kendinizi zorlamayın ve yavaş yavaş alıştırın. Umarım içinde güzel ve doğru bilgilerin olduğu kendinizi güzelce yetiştireceğiniz kitaplara denk gelirsiniz. Bol okumalı günler diliyorum. Selametle.

Aylık Baran 7. Sayı, Eylül 2022