Sanayi devriminin gelişmesi ile özellikle doğal yaşam ve bitki örtüsü çok zarar görmüştür. Bunun neticesinde bu sorunlara dikkat çekmeye çalışan doğa ve hayvan sever fikir insanları ortaya çıkmıştır. Kendilerini “Ekolojist” olarak tanımlayan bu yapılar insan merkezli yaşam şeklini eleştirmiş, hayvan ve bitkilerinde bizim gibi yaşamları olduğunu dile getirmişlerdir. İnsanın sırf üstün yeteneklere sahip olmasının diğer canlıları sömürmesine karşı çıkmışlar ve bu durumu etik görmemişlerdir. Bazen bu görüşler o kadar ileri gitmiştir ki insanlar diğer canlılara göre ikincil plana atılmıştır. Biz ise bugün birkaç açıdan bunun veganlık ve vejeteryanlık, hayvan hakları konuları üzerine bir değerlendirme de bulunacağız.

Düzen açısından

İnsan doğası gereği her bir canlının bir amacı olduğunu düşünür. Bu amaç doğrultusunda hareket eder. Hayvanlar dünyasına baktığımız vakit temel ihtiyaçlarını birbirini yiyerek gidermeye çalışır. İnsanda vücudunda protein ihtiyacını karşılamak amacıyla et tüketir. Yine bitkiler, güneş ve hayvanlar sayesinde çoğalır. Bu da göstermektedir ki dünya dediğimiz yerde düzenin sağlaması canlılar arası bu tarz ilişki biçimi ile sağlanıyor.

Üretim açısından

Hayvanlar genelde kendi tüketeceklerinden fazla üretiyor, bitkiler ise kendi ihtiyaçları olmamasına rağmen meyve veriyor yeryüzüne. Bu da göstermektedir ki hayvan ve bitkilerin tek amacı kendilerine yetmek değil, çevreyi de beslemek. Çünkü dünya da düzen hakimdir.

Biyolojik açıdan

İnsan bağırsak ve midesi hepçil bir şekilde yaratılmış ama sade bitki yiyen hayvanlara baktığımızda mide ve bağırsak yapıları sadece bitkiye göre yaratılmıştır. Bu da göstermektedir ki insan biyolojisi sade bitkisel bir şekilde yaratılmamıştır.

Yine çocukluğun ilk dönemlerinde hayvansal gıda almamak çocuk sağlığına büyük zararları olduğu gözlemlenmiş. Sade bitkisel beslenmek ise vücudun hayvansal gıdaya ihtiyacı dolasıyla olumsuz etkilenmiştir Nasıl sığ bir şekilde sade et yemek bazı kronik rahatsızlığa neden oluyorsa, aynı şekil sade bitkisel gıda da rahatsızlığa neden olmaktadır. Çünkü insan biyolojisi hem etçil hem de bitkisel beslenme ile dengeye ulaşabiliyor.

Yine bitkilerden elde edilecek protein değeri ile hayvansal gıdalardan elde edilen protein değeri aynı değildir. Hayvansal gıdalardan aldığımız protein değerini, her ne kadar bitkilerde de protein olsa bile alamayız. Çünkü vücudumuz bitkilerden protein alma ve sindirim sürecinde daha az bir şekilde faydalanır.

Mantıkî açıdan

Hayvanlarında bizim gibi bir canlı olduğunu, dolasıyla onları öldürmemizin etik olmadığını ifade eden grupların, bitki gibi canlı organizmalara aynı hassasiyeti göstermemesi çelişkidir. Bir canlının canlı olmasının temel özelliği acı çekip, çekmediğine göre değerlendiremeyiz. Eğer bu ölçüyü kullanıyorsak duygusal sebeplerle bu fikre varıyoruz. O zaman ilerde hayvanları acı çekmeden öldürme imkânı oluşturursa artık hayvan eti yemek etik mi olur? Ya da şu an hayvanları acı çekmeden, uyuşturarak öldürme imkânımız olduğunu bildiğimiz halde et yemek etik mi olur? Yine son dönemlerde keşfedilen ineklerde, kesim sırasında acıyı yok eden bir sıvı salgılandığı bulunmuştur. O zaman inek eti yemek etik mıdır değil midir? Eğer ölçü canlı olmasıysa niçin hayvan eti yemek etik, bitki eti yemek etik değildir.

Tabii unutulmamalıdır ki hayvan ve bitkilerin sırf eğlence amacıyla öldürülmesi, acı çektirilmesi uygun değildir. Yine gerek hayvanlardan gerekse bitkilerden insan biyolojisine uygun olmayan ürünleri tüketmek de ve bu tarz hayvan ve bitkileri doğalarına müdahale etmek etik değildir.  Hayvan bilinç sahibi olmadığı ve etik kavramlara sahip olmadığı için insanlara zarar veren hayvanlara hoşgörü gösterip, alternatif sunmayan ve bu yüzden insanların acı çekmesine neden olan bu zihniyetin, hayvanlara sırf canlı olduğu için hassasiyet gösterenler, insanlar canlı değil midir?