Depremlerden etkilenen ve deprem bölgesinden yazan biri olarak, depremin sosyoloji ve insan psikolojisine olan etkisine değinmek istiyorum.

Geleceğimizi teminat altına almak için planlar kurarız. Bu planları yaparak güvende hissederiz.  Hesaplayamadığımız bir anda, kötü tecrübeler yaşarız ve ileriye dönük bütün planlar geçersiz kalabilir. Çünkü gerçek mülkün sahibi Allah Azze ve Celle asıl plan koyucudur. Tedbir alırız, bu durum Rabbimizin emridir; lakin sadece tedbire güvenmek ve Allah’ın takdirini unutmak hatadır. 

Depremin ilk günü şiddetli sarsıntı sonucu evlerimizden dışarı çıktık. Uzun süre sokakta bekledik. Ortam sakinleştikten sonra tekrar evlerimize girdik ve öğle vakitlerinde yine büyük bir sarsıntıyla dışarıya çıkmak zorunda kaldık. Korkudan uzun müddet insanlar evlerine giremediler. Hasar tesbit çalışması sonucu apar topar evlerimizden tekrar çıkmak zorunda kaldık. Evlerimizden çıkarken sadece bizim için çok gerekli olan eşyaları alabildik. O gün şunu gözlemledim aslında, ihtiyaçmış gibi gelen birçok şey ihtiyaç değildi. Tüketim mantığının bize sürekli, en anlamsız şeyi bile ihtiyaç gibi gösterme aldatması aklıma geldi.

İlerleyen günlerde bazı illerde yağma görüntülerine şahit olundu. Yağma yapan insanların belki birçoğu hayatlarında hırsızlık yapmamışlardı. Bir-iki kişinin bu fiili işlemesi diğer insanları da etkilemiş ve onlar da yağmaya katılmışlardı. Bu tür felaket anlarında otorite sarsılır. Otoritenin sarsıldığı bir yerde insanlar kendini düşünmeye, yani bencil olmaya daha meyillidir. Çünkü herkes öncelikli olarak kendi ailesi ve çevresini ayakta tutmaya çalışır. Bundan dolayı yemek ve yardım sırasında kavgalara, çekişmelere şahit oluyordum. Anarşist ideolojinin mantıksızlığını bir kez daha müşahede ediyordum.

Deprem sosyolojiyi değiştiren önemli bir etkendir. Kişiler depremin etkisiyle yeni kiralık evlere veyahut da konteyner, çadır gibi yerlere yerleşmek zorunda kalırlar. Bu da insanın alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalmasına sebep olur. Yeni komşular ya da tanımadığın insanlar ile aynı yerde vakit geçirmek, ulaşım sıkıntıları, yeni yeri, çevresini tanıyamamanın vermiş olduğu bazı sorunlar...  Bu değişiklik, zorunlu bir değişiklik olduğu için, insan başta kabullenmekte zorlanır. Sonra ise yavaş yavaş sürece alışmaya çalışır.

Deprem ve sonrasındaki süreç zengin ile fakir için aynı şekilde işlemez. Depremden genelde fakirler daha çok etkilenir. Çünkü onların yaşadığı binalar daha eski ve dayanıksızdır. Oysa zenginin hem oturduğu yer dayanıklı hem de daha sonra kalabileceği farklı bir dairesi, yazlığı, bir arabası vardır. Oysa fakir, gidebileceği bir yeri olmadığı için cami gibi toplanma alanlarına gitmek zorundadır. Bu tür yerlerde ise farklı aileler arasında tartışmalar çıkabilmektedir. Çünkü bu tarz yerlerde herkesin birinci öncelliği kendi ailesini korumaktır.

Özellikle depremin ilk vakitlerinde ortaya çıkan fahiş fiyatlar ise zorlu anlarda ortaya çıkan en kötü durumlardan biridir. Çünkü kişi zaten apar topar evden çıktığı için yanında bir şey götürememiştir ve evine gidemediği için yeme ve barınma problemleri ile karşılaşabilmektedir. Ensar-muhacir kardeşliğinden kapitalist mantığın teşvik ettiği bencillik sonucu ortaya çıkan fahiş fiyat, bize İslâmî bir yaşantı özlemimizi daha da artırmaktadır. Manevî değerlerin önemsizleştiği her toplumda bencillik artar.

Depremin bilimsel bazı açıklamaları olabilir. Bu tür bilimsel açıklamalar bazı insanlarda depremin getirmiş olduğu manevi etkiyi bozmakta ve kişilerin ibret almasını ve yaşantısı değiştirmesini olumsuz etkilemektedir. Her ne kadar depremin bilimsel açıklaması fay hatları olsa da fay hatlarını yaratan Allah Celle Celaluhu’dur. Fay hatlarının ne zaman harekete geçeceği Allah’ın takdirine bağlıdır. Olaya bu minvalde bakmak acıları anlamlandırmak noktasında da büyük fayda sağlar. Çünkü modern insanın en büyük sorunu acıyı anlamlandıramamaktır. Acıyı anlamlandıramamak ise kişinin isyankâr, depresif, kaygılı biri olmasına neden olur. Oysa dünyayı bir imtihan yeri olarak gören Müslüman şahıslar için musibet, cennet özlemini artırır ve bu dünyada yaşanılan her sıkıntının bir karşılığı olduğunu düşünmek ile sıkıntının bir karşılığı olmadığını düşünmek arasındaki psikolojik farkı siz değerli okurların takdirine bırakıyorum.

Aylık Baran Dergisi 13. Sayı Mart 2023