Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Fuar Merkezi'ndeki 17. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı'nda (IDEF 2025) açıklamalarda bulundu.
Türkiye'nin gerek coğrafi konumu, gerekse tarihi, beşeri, kültürel bağları itibariyle bu yeni statükonun etkilerini en çok hisseden ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Gazze'de 22 aydır katmerlenerek devam eden soykırımın, İsrail'in coğrafyamızı istikrarsızlaştırmaya dönük saldırılarının, Rusya ile Ukrayna arasında 3,5 yılı geride bırakan savaşın Güney Asya'dan Kuzey Afrika'ya, Balkanlar'dan Güney Kafkasya'ya kadar geniş bir bölgede nükseden sıcak gerilimlerin tamamını bir şekilde bizi ilgilendirmekte, tedbir almamızı, müdahil olmamızı gerektirmektedir. Etrafımız ateş çemberiyle kuşatılmış derken bunu hamaset olsun diye söylemiyoruz. Aksine her gün yaşadığımız bir gerçeği ifade ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.
- "KARADENİZ'İN GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE ATAN SICAK ÇATIŞMALAR AYNI ŞEKİLDE BİZİM İÇİN BÜYÜK BİR ENDİŞE KAYNAĞIDIR"
"Şunu bir defa açık ve net söylemek isterim." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Gazze'de, insani yardım malzemesi girişine izin verilmediği için açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların derdi bizim derdimizdir. 13,5 yıllık zulmün ardından 8 Aralık Devrimi ile umutların yeniden yeşerdiği Suriye'ye yönelik saldırılar bizim sorunumuzdur. Karadeniz'in güvenliğini tehlikeye atan sıcak çatışmalar aynı şekilde bizim için büyük bir endişe kaynağıdır. Libya'dan Sudan'a, Pakistan'dan Afganistan'a nerede bir sıkıntı, çatışma, istikrarsızlık varsa tamamı ülkemiz için dikkatle takip edilmesi gereken hassas konulardır. Türk dış politikası barış, adalet, uluslararası hukuk, egemenliğe saygı, hakkaniyet ve dayanışma ilkeleri üzerine kuruludur. Nüfus peşinde değiliz, tahakküm peşinde değiliz. Hiç kimsenin iç işlerine karışmak niyetinde asla ve asla değiliz. Tüm kalbimizle bölgemizde huzur, barış, dayanışma istiyoruz. Elbette bunu isterken gereklerini de yerine getirmekten çekinmiyoruz. Nerede bir haksızlık, adaletsizlik ve zulüm görsek sesimizi de tepkimizi de belli bir üslup içinde açıkça ortaya koyuyoruz. Bu anlayışla İsrail'in Gazze halkına yönelik Nazileri fersah fersah aşan soykırımını tüm insanlığın gündeminde tutmaya devam ediyoruz."
İnsani yardımlarıyla birlikte Gazze'deki vahşeti sona erdirmeye dönük diplomatik temasları da arttırdıklarına işaret eden Erdoğan, "Gayemiz bir an önce ateşkesin tesis edilmesidir. Gazze'ye insani yardımların girişine izin verilmesi bir başka önceliğimizdir. Maalesef Kızılhaç'ın bile girişine izin verilmediği gerçekten korkunç bir durum söz konusudur. Daha önce de söyledim Netanyahu ve katliam şebekesi barbarlıkta Hitler'i çoktan geride bıraktı." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa'daki holokost sürecinde dahi Gazze'deki kadar insanlık dışı görüntülerin ortaya çıkmadığını söyledi.
Erdoğan, "Her gün onlarca masumun bir lokma ekmek, bir yudum su bulamadığı için can verdiği bir acımasızlığı zerre kadar insanlık onuru taşıyan hiç kimse kabul edemez, buna sessiz kalamaz. Bu cinnet haline rıza gösteremez. Her kim, Gazze'deki soykırıma sessiz kalıyorsa İsrail'in işlediği insanlık suçlarına ortak oluyor demektir. Gazze'de insanlık ölürken, bebekler, çocuklar ölürken, insanlar bir çuval un alabilmek için ölürken hiçbirimiz buna sessiz kalamayız ve kalmayacağız." ifadelerine yer verdi.
- "GELİN BU ZULME, BU VAHŞETE 'ARTIK YETER' DİYELİM"
"O masum bebeklerin kopmuş kafalarını, o çocukların kopmuş ellerini, bacaklarını, affedersiniz köpeklerin açlıktan yemeye başladığı gömülmemiş cesetleri, o açlığı, o feryadı, annelerin yüreklerimizi yakan o çığlıklarını hiçbirimiz unutamayız, hiçbirimiz unutmayacağız." diyen Erdoğan şunları kaydetti:
"Açlıktan kitlesel ölümlerin başladığı bu kara günlerde tüm uluslararası toplumu, insanlık cephesinde birleşmeye davet ediyorum. Gelin bu caniliğe hep birlikte tepki verelim. Gelin bu zulme, bu vahşete 'Artık yeter' diyelim. Gelin gözünü iktidar hırsı bürümüş bir avuç insanlık düşmanının insanlığın adını daha fazla lekelemesine müsaade etmeyelim. Diğer türlü bu kan lekesi sadece Netanyahu'nun ve cinayet şebekesinin eline değil, Gazze'deki soykırıma susan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına, şayet kaldıysa vicdanına bulaşacaktır. Türkiye olarak en başından beri adil ve sürdürülebilir bir dünya nizamı için, dostlarımızla birlikte her platformda gayret sarf ediyoruz. Küresel barış ve güvenliğin tesisi için her türlü adımı atarken daha fazla trajedinin yaşanmaması için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bu süreçte şu ilkeyi kendimize rehber edindik, 'Bin akçalık sulh, bir akçalık nizadan iyidir.' Barış diploması adına ne yapıyorsak bu hikmetli sözün ışığında yapıyoruz. Yine bu süreçte hiçbir zaman unutmadığımız o başka prensibimiz şudur, 'Hazır ol cenge eğer istersen sulh-u salah.' Yani eğer barış, huzur, güvenlik, dirlik ve refah istiyorsan caydırıcılığını en üst düzeyde tutmak zorundasın. Eğer kendi vatanında onurunla, şerefinle, başın dik, alnın ak yaşamak istiyorsan savunma yeteneklerini güçlendirmek mecburiyetindesin. Şüphesiz bunun yolu da yerli ve milli savunma sanayisinden geçiyor."




