ABD’nin Son Tangosu
Hadiseleri anlamaya çalışmak için medyatik cehaletten ve dezenformasyon içerikli haber bombardımanında zihni muhafaza etmek gerektiği gibi, ciddi anlamda sağlam zemine oturan ve kendisiyle muhasebe ve muhakeme yapabileceğiniz bir tatbik fikre ihtiyaç duyduğumuz da malum bir hakikat… Bizim bağlı olduğumuz fikir belli; İslam gölgesi, Ehli Sünnet Ve’l Cemaat’in sımsıkı kanatları altında, Batı Tefekkürünü İslâm Tasavvufu karşısında hesaba çekebilmiş, yepyeni bir dünya görüşü ile İslâma Muhatap anlayışı yenilemiş Büyükdoğu İBDA tatbik fikridir. Bu davamıza fayda devşireceğimize inandığımız ve yine İslâm coğrafyası diye adlandırılan neresi varsa, kimin burnu kanadıysa canımızın yandığını bildiğimiz her yer bizimdir, bizim ulaşabildiğimiz heryerde telif hakkımız vardır ve bundan dolayı üzerimize büyük bir sorumluluk düşmektedir. Hz. Ömer’in; “Fırat’ın kıyısında bir koyunu kurt kapsa hesabı benden sorulur” şuur ve sorumluluk ahlakı mizacımız olmalıdır, Her nefis önce bu sorumluluğu başa almalı ve meseleye önce bu gözle bakmalıdır.
 
ABD-İsrail Mevzi Alıyor                               
Basına yansıyan ve yansıtılan haberler ilginç; hem bir yerlere mesaj var hem de ciddi ve sinsi bir kuşatma. Özellik Yahudi güdümlü olduğunun inkârı kabil olmayan ABD medyası Tayyip Erdoğan’ın nefsini okşuyor, “Obama’nın en güvendiği beş liderden biri”, “Ortadoğu’nun vazgeçilmez modeli” gibi ifadelerle bir şeyler Erdoğan şahsında kıvamlandırılıyor.
Haberin ilki şu; “International “Middle East Media Center'ın iddiasına göre, bir ABD uçak gemisi ile içinde havacılar, füzesavar silahları ekibi, denizciler, teknisyenler ve istihbarat subaylarının bulunduğu 9000 kişilik bir birlik önümüzdeki haftalarda 'İsrail'e çıkacaklar. Bu personelin büyük bir kısmı İsrail’e yönelik bir saldırıya hazır olma kapsamında ABD-İsrail ortak askeri mevzilenmesinin bir parçası olarak sene sonuna kadar İsrail'de kalacaklar. ABD üçüncü hava kuvvetleri korgenerali Frank Gorenc iki hafta önce bu hareketin bir tatbikattan ziyade bir mevzilenme olacağını açıkladı.”
Aynı mahiyette bir başka haber; “Siyonist rejim askeri istihbaratına yakınlığı ile bilinen DEBKAfıle'in raporuna göre, Amerika, Kuveyt'e 15.000 bin asker konuşlandırıyor. ABD, Bu durum ile İran'ın etrafında muharebe gücü kurmak ve iki uçak gemisini bölgede tutmayı planlıyor.”
Siz buna Kürecik’e kurulan füzeleri ve İsrail’in yönü Türkiye’ye dönük olarak Kıbrıs’a konuşlandırdığı füzeleri de ekleyin, mesele biraz daha aydınlanmış olsun. Yine Fransa üzerinden yürütülen politik kuşatmayı, aba altından sopa gösterir gibi hizaya çekici siyasi manevraları göz önüne aldığımızda Türkiye’nin kimler tarafından ve nasıl büyük bir kuşatma altına alındığını rahatlıkla müşahede edebilisiniz.
ABD, İkili, üçlü, beşli oynuyor…
İçeride AKP ile flört eder ve bir yandan Fetullah’a gaz verirken aynı zamanda “Ergenekon” adlandırması ile ön plana çıkarılan Kemalistlerle, damarlarına kadar batılılaşmış İslam’a düşmanlıklarını her fırsatta dile getiren zevatla nikâh masasına oturuyor. Söylenen o ki; az daha sabredin. 2012 sonuna kadar… Demek itibarsızlaştırma süresi bu… Elbette ABD ve Yahudi sadece bu dallarda cirit atmıyor, zaman zaman PKK ile gönül eğlendirirken bir yandan da içte yeni yeni devşirdiği “şuursuz ve fikirsiz” selefi gruplarla da irtibata geçiyor. Neyi istediğini bilememek gibi bir çıkmazda kıvranan bu zevat, ne yaptığını bilemeyecek kadar bir bakmışsınız ABD’nin dümen suyunda devrimcilik oynamaya başlamışlar.
Olan Ehli Sünnet Ve’l Cemaat Mensubu Müslümanlara oluyor; dernekleri basılıyor, evlerine tecavüz ediliyor, sessiz sedasız hapislere tıkılıyorlar. Nüfus cüzdanında ki Din hanesinde bile İslâm yazmasına tahammül edemiyorlar. Müslümanlara öylesine düşman, öylesine pervasızlar.
Klasik İran Taktiği: Zevahiri Kurtarmak
Yapmak değil yapıyormuş gibi davranmak, savaşma değil savaşıyormuş gibi davranmak. Irak’ta olduğu gibi İran Batılılarla aşna fişne peşinde… Ortadoğu’da hem Batı hem de Şii kuşatması var. Her ikisi de Ehli Sünnet Ve’l Cemaat müslümanlarını imhaya dönük. Yeni yetme seleflerin, meshepsiz-fikirsiz tavırları bu kuşatmayı-imhayı kolaylaştıran bir durum arz etmekte. Önceki günlerde gazetelerde şöyle bir haber yayınlandı; “İranlı muhafazakar milletvekili Ali Motahari, ABD Başkanı Barack Obama'nın İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'e gizli bir mektup göndererek, İran ile doğrudan görüşme çagrisinda bulunduğunu ileri sürdü. Motahari, İran'ın yarı resmi Fars ajansına yaptığı açıklamada, Obama'nın mektupta İran'a doğrudan görüşme çağrısında bulunduğunu, ayrıca Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasının kırmızı çizgi olduğunun belirtildiğini söyledi. Motahari, mektubun ilk bölümünün tehditler içerdiğini, ikinci bölümde ise diyalog çağrısının yer aldığını kaydetti. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mihmanperest de Tahran'ın mektup aldığını doğrulayarak, mektuba cevap verilmesinin düşünüldüğünü ifade etti.”
Anlaşılmayacak bir şey yok. Daha üç-beş gün önce, feci bir suikaste kurban giden nükleer fizikçi bilim adamı Mustafa Ahmedi Roşan İran’lı değil miydi ve Batılı istihbarat birimleri suikastten Mossad'ı sorumlu tutmuyor muydu. Birbirlerini hizada tutmak için zaman zaman bu tür çatışmalara giren Batı ve İran,  Ehi Sünnet Ve’l Cemaat’i ortak düşman edinmekten, onlara karşı Afganistan’da olduğu gibi, Irak’ta olduğu gibi, Hürmüz Boğazı ve Basra körfezini emperyalist odaklara sınırsızca kullandırtmak gibi işbirlikçi tavırdan vazgeçmez.
Şu haber tipik “İranlı” mantığını gösteriyor; "ABD donanmasından yapılan açıklamada, USS Abraham Lincoln adlı uçak gemisinin sorunsuz bir şekilde, rutin bir manevrayla Basra Körfezi'ne girdiği duyuruldu. USS John Stennis uçak gemisinin geçtiğimiz ay sonunda körfezden ayrılmasının ardından İran tarafından yapılan açıklamada, Washington'a gemilerinin tekrar Basra Körfezi'ne dönmemesi uyarısında bulunulmuştu. Ancak İran'dan önceki gün yapılan açıklamada, ABD'nin Basra Körfezi'nde deniz operasyonları yapmasının normal olduğu belirtildi. Tahran, yeni yaptırım paketinde petrol gelirlerini hedef alan ABD'yi petrol geçişi için önemli olan Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla tehdit ediyordu. Washington yönetimi ise buna izin vermeyeceklerini duyurmuştu. "
            CIA ajanından İskenderun iddiası
            Emperyalistler taktik değiştirdi, Irak ve Afganistan örneğindeki gibi açıktan cephe açarak saldırmıyor da, soğuk savaş dönemlerindeki gibi, temelde propagandaya dayalı olmak üzere, devşirme gerillavari guruplarla, paralı askerleri isyancı kılığında, karıştırmak istediği ülkeye sokuyor ve "isyan"ın fitilini ateşliyor. “Şu kadar kişi öldü, Şu zulümler vs.” gibi aynı yalanı binlerce kez tekrar ede ede, şuurlarda yer ediyor ve kendine destek noktaları açıyor. Temelde propagandaya dayalı bu durum aynı zamanda kontrollü bir "devrim mühendisliğini de beraberinde getirmektedir. Bu ne demektir; isyan sonrası iktidarı farklı gruplara kaptırmamak için, iyi bir organizasyon çalışması şarttır. Şimdilerde eskiden daha çok kişinin öldüğü, akan kanın gövdeyi götürdüğü Libya ile ilgili haberlerin bıçak gibi kesilmesi bu sebepledir. Suriye olayına birde bu gözle bakarak, şu haberi kafamızda manalandıralım:
            "CIA’nın eski İstanbul yetkilisi Philip Giraldi, NATO ile Suriye arasında Türkiye’nin ‘ABD’nin vekili’ olarak başrolü oynadığı savaşın gizlice başladığını öne sürdü. AMERİKAN Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA'nın İstanbul'daki ofisinde 1986-1989 döneminde Şef Yardımcısı olan, şimdiyse Ulusal Çıkarlar Konseyi Baş direktörü Philip Giraldi'nin "The American Conservative" adlı muhafazakar dergiye yazdığı bir yazısında şu iddialarda bulunmuştu: "NATO, Türkiye'nin 'ABD'nin vekili' olarak başrolü oynadığı Suriye'deki çatışmalara gizli kapaklı şekilde halihazırda dahil oldu. İşaretsiz NATO savaş uçakları Suriye sınırındaki İskenderun'a yakın askeri üslere varıyor. Muammer Kaddafi'nin cephanelerinin yanı sıra eğitimli askerlere karşı yerel gönüllüleri kullanmakta tecrübeli olan Libya Geçici Ulusal Konseyi'nden gönüllüleri getiriyor. İskenderun muhalif Suriye Ulusal Konseyi'nin silahlı kanadı Özgür Suriye Ordusu'nun da merkezi Fransız ve İngiliz özel kuvvetler eğitmenleri Suriyeli isyancılara eğitim veriyor. CIA ve Amerikan Özel Operasyonlar Komutanlığı iletişim ekipmanı ve istihbarat temin ediyor."
            Ne oldu?
            Batı Batıyor Ama
            Avrupa ülkeleri inanılmaz bir ekonomik kriz girdabına girmiş durumda. Bundan Müslümanların aşırı derecede istifade etmesi gerekip, HAZIR BATIYI YIKMAK İÇİN FIRSAT BULMUŞKEN, bütün her şeyiyle tarumar edeceğine, madde ve makam delisi olmuş, sefil dünya hayatına müptela bazı Müslüman idareciler yüzünden FIRSAT ELİMİZDEN KAYIP GİTMEKTEDİR.
            Avrupa kredi derecelendirme kuruluşları Avrupa ülkelerinin kredi notlarını düşürerek bu çıkmazı ve çöküşü kendi dilleri ile ilan etmelerine rağmen, Müslüman devletler, Batı'nın ekonomik kaynaklarını güçlendirmek için, her çeşit (silah, bilişim teknolojisi, tarım ve sanayi) Batı menşeli ürünü kendi iç piyasasına sürmektedir. Batı'nın çöken şirketleri, Türkiye gibi ülkelerde açılan dev ihaleler ile ihya edilmekte, bankacılık ve sanayide önlerine sunulan-açılan imkân ile de kuruldukları bölgenin kanını son damlasına kadar emmeleri sağlanmaktadır. Yine de BATI BATIYOR. Nihayetinde şu haber bile bunun en büyük delili; ABD'liler artık ölülerini toplu mezara gömüyorlar. Kriz yüzünden ancak üçüncü dünya ülkelerinde görülebilen sahneler, artık Amerika'da da yaşanıyor. Fakirlerin cenazeleri toplu mezarlara gömülüyor. Nereden nereye?
            Taliban Keleşlerle ABD'nin milyon dolarlara mal olmuş helikopterlerini indiriyor aşağı, sözüm ona savaşmaya gelmiş ABD askerleri birbirlerini becermek için sıraya giriyor ve geçirdikleri askerlik hayatları onların cinsel dönüşümünde devrim gerçekleştiriyor vs. Batı hem manen hem madden batıyor. Bu sebeple Ortadoğu'da ki ekonomik kaynakların kontrolünü kaybetmek istememekte, bazı yerlerde daha fazlasını arzu etmektedir. Fakat bunu açıktan yapamadığı için "demokrasi" kılıflı çeşitli organizasyonlarla yapmaktadır. Yukarıda Suriye misalinde izah ettik.
            İktidar hiç kimsenin eline “Buyur iktidar senin olsun” deyip de verilmez. İktidar çatışması iktidarı elde etmeme ve kaybetmeme üzerine kuruludur. Elbette Batı yıkılıyor, ama biz yıkmıyor ve iktidarı talep etmiyorsak bu zaferi biz kazanıyoruz anlamına gelmez.
            Fazıl Duygun Gönüldaş’ın eserine isim olmuş sloganla “SEN YIKMAZSAN YIKILMAZ”
 
 

Baran Dergisi, 264. Sayı