Selam ile…

Tanzimat’tan beri süregelen Batılılaşma serüveni, 1923’de gerçekleştirilen Kemalist darbe ile Müslümanları bu topraklardan ilelebet kazıma arzusuna matuf, Batı destekli bir rejimin kurulması ile kötülükte “kemâl” mertebesine ulaştı. Bu tarih itibariyle Müslümanlara yönelik şiddet artarak devam etti; fakat Müslüman Anadolu halkı inancından asla taviz vermedi.

Aradan geçen zaman zarfında memleketin üzerine karabasan gibi çöken kemalist rejimin karşısına çıkan her oluşum Müslüman Anadolu halkı tarafından teveccüh gördü. Müslümanların hâkimiyeti ele geçireceğine dair en ufak emarede ise Batı’nın desteklediği askerî darbelerle memleket sürekli olduğu yerde saymaya, hatta geri gitmeye mahkûm bırakıldı. Devletteki hâkimiyeti kaybetmemek için Batı’ya en iyi ajanlığı kendilerinin yapacağını göstermek adına her türlü habis tavrı sergiledi kemalistler. Tüm bunlara mukabil alenen İslâm’a düşman olduğunu söyleyemeyen, bu “Antik Yunan” özentisi “gerici” kesim, memleketteki yangının Müslümanlardan kaynaklı olduğu iddiasını pişkin pişkin dile getirmekten de imtina etmedi.

Bilhassa Kemalizm’in öz evladı FETÖ’nün de içinde bulunduğu Siyonist-emperyalist destekli bir konsorsiyumun teşebbüs ettiği 15 Temmuz darbesine dört elle sarılan kemalistler, geçmişlerine bakmadan cemaat ve tarikatları hedef tahtasına koymak için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Elbette bu noktada Müslüman kimliğiyle tanınıp, 20 yıldır iktidarda olanlara da bir çift söz söylemek gerekiyor. Zira Batıcı kemalist rejimin hâlâ hayatta olmasının ve devletin hâlâ kemalistlere imtiyaz tanırken, Ehl-i Sünnet Müslümanların açığını kollamasının sebebi iktidarın muvazaacı tavrıdır. Müslümanların faydasına bir şey yapıyormuş gibi görünürken bile “acaba Kemalistler bir şey der mi?” diyerek sözde değişiklik yapıp, öze dokunmayan bu muvazaacı anlayış, Müslüman Anadolu halkının talepleri yerine gelmediği takdirde bunun sıkıntısını her geçen gün artan dozda hissedecektir.

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Devlet Müslümanları Değil, Bugüne Kadar 5 Darbe Yapmış Kemalistleri Takip Etsin!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Kemalizm Milletimizi Hedef Alan Bütün Kötülüklerin Anasıdır" başlıklı yazısında işledi.

Kapak mevzumuz ile alakalı olarak Emekli Binbaşı Mustafa Hacımustafaoğulları ile bir röportaj yaptık. “İrticaî faaliyet” bahanesiyle 28 Şubat sürecinde ordudan ihraç edilen Hacımustafaoğulları, son günlerde gündeme gelen “irticaî faaliyet” tartışmaları hakkındaki görüşlerini aktarırken milletimizin en büyük belâsının inancımızı düşman gören kemalistler olduğunu söylüyor.

Geçtiğimiz hafta Çin Dışişleri Bakanı Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin mânâsını ve tesirlerini Çin üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Dr. Barış Adıbelli’ye sorduk. Ayrıca mevzu bahis meseleyi Doğu Türkistan’da süren Çin zulmü bağlamında Doğu Türkistan sürgün başbakanı İsmail Cengiz’le konuştuk.

Çakal Carlos (Salim Muhammed) geçtiğimiz hafta Fransa’nın en ehemmiyetli gündem maddelerinden biri hâline gelen, Strasbourg belediyesinin bir Müslüman Türk derneğine cami inşası için yaptığı yardımdan bahsediyor.

Kâzım Albay, bu sayımız için “İslâm ve Osmanlı Resim Sanatı”nı ele aldı. Bu yazıyı büyük bir alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

İbrahim Tatlı, “Erdoğan’dan Sonra Ne Olacak Ufuksuzluğu” başlıklı yazısında “İkbal için değil de istikbal için kaygı duyanlar şimdiden sıkı durup hazır olmak zorundadır.” diyor.

Eren Haklı’nın bu haftaki yazısının başlığı “Müslümanların Şahsî Temizliği”.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

İntikam hissiniz dâim olsun!