Tarihten Notlar programının 14. bölümünde, tarihçi-yazar İbrahim Tatlı, I. Dünya Savaşı'nın neden çıkarıldığını anlatıyor.

Ben bunu Üstad Necip Fazıl’a dayanarak anlatmaya çalışacağım. I. Dünya Savaşı hakkında herhalde bugüne kadarki “en iyi tezi” veya daha doğru ifadeyle “tek doğru tezi” Üstad ileri sürmüştür. Üstad diyor ki, I. Dünya Savaşı’nı Yahudi çıkardı ve dört emeli vardı. Nedir?

1. Osmanlı’yı yıkmak, yani İslam İmparatorluğunu.

2. Avusturya-Macaristan imparatorluğunu yıkmak, yani Katolik imparatorluğunu.

3. Rus çarlığını yıkmak, yani Ortodoks imparatorluğunu.

4. Bir de Yahudi’ye rakip olan, Yahudi’nin eşeği durumunda olan İngiliz’e rakip olan Alman imparatorluğunu ortadan kaldırmak.

Amaçları buydu. Şimdi ben bunu açmaya çalışacağım. Üstad’ın sözünü sağda solda çok görüyorum, insanlar bunu anlamıyor veya genel bir kabul ile evet ya öyleymiş falan deyip geçmeyi seviyorlar. Açarsak Üstad’ın ne kadar haklı olduğunu görmüş olacağız. Yahudi sembol bence burada. Dinsiz bir dünya kurmak isteyen, bütün dinleri yıkmak isteyen bir Yahudi var. Ve İngiliz de, adeta bunun tecessüm etmiş hali gibi, büyük bir imparatorluk ve tamamıyla din dışı bir ideolojiyi kurmuş, inşa etmiş ve dünyanın bir çok bölgesine hakim kılmış bir devlet. O zamanlar sekülerizm şimdiki gibi her tarafa hâkim değildi. İngiliz’in ve Yahudi’nin kafasında olan şey ne? Artık dinin hâkim olmadığı, insanların dini referans alarak yaşamadığı bir dünya kurmak. İngilizlerin, John Locke ile başlayan bireyselcilik felsefesi var biliyorsunuz. O felsefenin içinde mülkiyet, hür teşebbüs, demokrasi ve en önemlisi sekülerizm var. İngilizler bunu kendi çaplarında başardı.

O zamanlar, I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde, dünyanın süper gücü ve hâkim olduğu coğrafya çok geniş -üstünde güneş batmayan imparatorluk diye boşuna denilmiyor- ve inanç olarak da Protestan ya bu İngilizler, püriten diye de geçiyor, bunlar Yahudilerin kabul ettiği Eski Ahit’i benimseyen insanlar. Hatta kendilerine, Hristiyan Yahudi’si falan da diyorlar ve total olarak İngiliz nüfusunun hemen hepsi bu görüşteydi. Bu adamlar, tarihin sonunda Armageddon savaşı olacak, Müslümanlarla Yahudiler savaşacak, dünya bize kalacak diye inanıyorlar. Ve kendi inandıkları dünya görüşü -bu yeni dünya oluyor- karşısında, bir de eski dünya var. Eski dünyayı krallar ve dine bağlı halklar temsil ediyor. Kim bunlar? Ruslar, Osmanlı, Avusturya-Macaristan imparatorluğu, bunun içinde tek değişik olan Almanlar. Almanya Protestan’dı ama İngiliz tarzı proteston değiller. Avrupa’nın en güçlü ordusu da, Prusya geleneğinden gelen Alman ordusu olduğu için İngilizlere rakip olarak çok tehlikeli ileride. Gerçekten büyük rakip çünkü 1800’lerin ortalarında birdenbire bir Alman şahlanışı olmuş Prusya önderliğinde. Bu adamlar Avusturya’yı yendi, Fransızları yendi ve yani çok büyük, tehlikeli bir güç olarak ortaya çıktı ve dayandığı esas militarizm. Almanlarda devlet kapitalizmi diye bir şey var. Ve başında kral var. İngiltere’de de bir kral-kraliçe var; ama orada bir meşruti idare var ve sekülerizm esas. Diğer bahsettiğim üç devlette öyle bir şey yok. Almanlar da bunların içinde İngilizlerin rakibi olabilecek bir güç olarak duruyor. Yoksa seküler değil, dersem olmaz. Almanlar o halleriyle yeni dünyanın fikirlerine yakınlar. Ama bilek güreşine girildiğinde ikisinden birisi gidecek. Çünkü önder olarak İngiliz çıkmış meydana.

İngilizler 1880’lerde Süveyş Kanalı, Mısır, Sudan derken, Kıbrıs, Akdeniz’e falan da girdiler. Ve artık niyetleri belli oldu. Gelecekler, İslam coğrafyasına hâkim olacaklar. Osmanlı’nın yıkılması, İslam hilafetinin ortadan kalkması bu amaçlar içinde birinci amaçtır. Osmanlı bir İslam imparatorluğu ve hilafeti bünyesinde barındırıyor. Bunun yıkılmasıyla Müslümanlar tamamıyla başsız kalacak ve sürü gibi parçalanarak rahatlıkla esir düşürülebilecek. İkincisi Rus çarlığı, biliyorsunuz Slav birliği gibi, Ortodoks imparatorluğu. Tabiî bütün Slavlar Ortodoks değil; Çekler, Polonyalılar, Ukraynalıların bir kısmı, Macarlar da dahil, gerçi Macarlar tam manasıyla Slav değil ama Slavlaşmış Türkler diyelim, bunlar Katolik’ti. Ama çoğunluk olarak Slav nüfusu Rus ve bunlar Ortodoks. Yahudi bunlardan da nefret ediyor çünkü tarihi düşmanlıkları var aralarında ve yıkılması lazım Rus Çarlığı’nın. Savaşta Ruslarla İngilizler müttefikti, diyebilirsiniz. Müttefik olması önemli değil, 1917 Ekim Devrimi’nde, devrimi yapan Lenin’e İngilizlerin çok büyük maddi desteği olduğunu tarihçiler tespit etmiş. Bu çok bilinen bir şey aslında, biz tarih açısından bakıyoruz diye tarihçiler diyorum. Yoksa herkes biliyor ki, Ekim Devrimi bir yönden finansman olarak Yahudi’ye dayalıdır. Hatta Yahudi bir yazar öyle demişti, dünyada üç tane Yahudi devleti kuruldu; İsrail, Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği diye. Tabiî kimse ne diyorsun demedi, adam Yahudi olunca Türkiye’de ellenmiyor. Orada Sovyetler için söylediği üzerinden devam edeyim mevzuumuz bu olduğu için. Evet Yahudiler, Yahudi desteğiyle bir devlet kurdular. Rus Çarlığı yıkıldı ve Rus halkı korkunç eziyetler gördü Sovyet rejiminden. Bu Yahudi’nin tarihî intikamı çünkü Ortodokslar da Yahudilere çok zulmettiler. Yahudi intikamını almış oldu ve Ortodoks dini, dinin temsilcisi halk ve kral ortadan kaldırılmış oldu. Hepsi bir arada…

Avusturya-Macaristan imparatorluğu, biliyorsunuz bu Avusturya dediğimiz meşhur Habsburg, Osmanlı’nın başına hep bela olmuş Avusturya devleti. Bunlar Alman Katoliklerle, Slav Katolikleri toplayan bir krallık. Yani Çek, Slovak, Macar, Romen, Slovenyalılar ve Almanlar toplu olarak bir Katolik krallığı idaresinde yaşıyorlar. Avusturya-Macaristan imparatorluğu bu demek. Tabiî Katoliklerle de tarihi bir hesabı var Yahudilerin. Çünkü Katoliklerden de çok çektiler. Herkes ettiğini çekiyor o ayrı dava; ama sonuçta Katoliklerle başları belaya girmiş, hele engizisyon dönemlerini falan biliyorsunuz. Ayrıca zaten canları istedikçe, Avrupalı Katolikler Yahudileri öldürüp, katlediyorlardı. Neticede ne oldu? Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da 1. Dünya Savaşı bittiğinde tarihe karıştı, paramparça oldu. Nasıl ki Rusya’da çar kalmadı, Avusturya’da da kral ya da imparator kalmadı.

Gelelim Almanya’ya, Almanlar militarist bir devlet olarak çok güçlüydü, Avrupa’nın en güçlüsüydü. I. Dünya Savaşı sonunda Almanya çökertildi, tehlikeli halinden sıyrıldı. Tamamıyla Almanları ezmeye Batılıların gücü yetmediği için, artık onu haliyle kabul ettiler. Bir sonraki savaşa ertelediler. II. Dünya Savaşı’nda Almanları çok kötü ezdiler. Tam savaşın sonlarında Osmanlı savaşı götüremeyecek hâle geldi, teslim oldu. Bizden 1.5 ay sonra da Almanya teslim kararı verdi. Hani deniliyor ya, Almanya yenildi, biz de yenik sayıldık, sanki satranç turnuvası. Böyle aptal bir tarih olmaz ki, zaten önce teslim olan da Osmanlı’ydı ne yazık ki. Fransızların ordu gücü kalmamış, nüfusları zaten azdı ve savaşta çok erkek nüfusu kaybettiklerinden Fransa çok berbat haldeydi, İngilizler ve daha sonra savaşa katılan Amerikalılar sayesinde Batı cephesi ayakta duruyordu. Ama Almanya’da muazzam bir işçi grevi oldu, Alman ordusu savaşı devam ettirebilecekti; ama arkadan bir şey üretilmeyince cephedeki asker savaşamadı. Almanlar savaşı bu yüzden bırakmak zorunda kaldı. Tabii ki İngilizler de bunu gördükleri için Almanya’nın Osmanlı gibi Avusturya-Macaristan gibi adam akıllı çökmediklerini bildiklerinden ‘şimdilik’ diyerek razı oldular ve daha sonra Almanlar tekrardan ayağa kalkmaya çalışırsa onların hesabını görürüz, diyerek ertelediler. Hatta Fransızlar I. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın niye parçalanmadığını söyleyerek çok itiraz ettiler Versay Antlaşması’nda. Almanya’yı adamakıllı parçalayın ki güçlendiklerinde gelmesin çünkü güçlendiklerinde gelip bana saldırıyor, diyorlar. Bismarck zamanında, Sedan savaşında Almanlar Fransızları yendiler 1871’de, Paris’e girdiler. I. Dünya Savaşı’nda giremediler; ama Fransa çok büyük kayba uğradı. Eğer yanda İngilizler olmasa, o savaşın sonu Fransızların kesin yenilgisi olacaktı ki II. Dünya Savaşı’nda Hitler bir ayda işgal etmeyi başardı Fransa’yı. Çünkü Alman korkusu sarmış Fransızları ve zaten zayıflardı.

Gelelim son maddeye ve en önemlisi bizim için. Osmanlı’nın yıkılması… I. Dünya Savaşı’nın çıkarılma sebebi, çıkaran Yahudi ve İngiliz’in en çok istediği şey. Savaş bitti, ortada Osmanlı diye bir şey kalmadı, paramparça oldu, payitahtı işgal edildi. I. Dünya Savaşı’nda en ağır şekilde yenilen biziz ne yazık ki. Bizim bütün mukaddes beldelerimiz, ilk kıblemiz ve kıblemiz, her ikisi işgal edildi. Hilafetin merkezi olan İstanbul işgal edildi, ortada hiçbir şey kalmadı. Neredeyse İç Anadolu’dan başka işgale uğramamış toprak kalmamış ve bütün İslam alemi esir düşürülmüş. İstedikleri, amaçladıkları en önemli sonuç bence buydu. Diğerleri bence biraz daha tali kalır, ki sonrasında asıl yapmak istedikleri her şeyi en çok İslam coğrafyası üzerinde yaptılar. Sonuç olarak zannediyorum Üstad’ın ne demek istediği anlaşılmıştır. Ben burada yeni bir şey söylemedim, yeni bir şey söylemeye çalışmadım. Sadece Üstad’ın ileri sürdüğü tezi biraz tafsil ederek daha anlaşılır hale gelsin diye, açıklamaya çalıştım.