Dünyanın en etkili devrimcilerinden biri olan Simon Bolivar, Büyük Kolombiya Devleti fikri ile büyük bir hayale sahipti. Amerika kıtasının keşfedilmesi sonrası İspanya ve Portekiz’in Latin Amerika bölgesine yönelmesi Bolivar’ın hikayesinin başladığı noktadır. Brezilya bölgesi Portekiz’e bırakılırken, Latin Amerika’nın diğer tüm toprakları İspanya’nın inisiyatifine bırakıldı. İspanyollar, Latin Amerika’da ele geçirdikleri bölgelerde küçük yerel yönetimler oluşturarak bölgede hegemonyasını kurmaya başladı. 19. yüzyıl başında Latin Amerika’da dört büyük İspanyol yerel yönetimi bulunmakta ve bu yönetimlerin başında İspanyol krallar hüküm sürmekteydi. Bu dört yönetim, bugünkü Meksika’nın bulunduğu yerde Yeni İspanya, bugünkü Kolombiya’nın bulunduğu yerde Yeni Granada, Peru ve bugünkü Şili sınırlarında yer almış olan Rio de la Plata yerel İspanyol mandalarıydı.

Latin Amerika, Avrupa Kıtasına ve dolayısıyla İspanya’ya çok uzak olduğundan, sömürülen bölgelerde hiçbir zaman merkezi otorite sağlanamamıştır. Ortaya çıkan otorite boşluğu, sömürülen bölgelerde feodal yapıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aynı zamanda manda olan bu bölgelerde yaşayan yerliler asimile olmuş ve köle olarak kullanılmıştır. Sömürge olan yerel halkların baş kaldırması 18. ve 19. yüzyılda dünyada ortaya çıkan yeni fikir akımları ve siyasî ideolojiler çerçevesinde hareket alanı bulmuştur. Direnişçi Latin Amerika halklarının cesaret bulması, Amerika’daki, İngiliz Kolonilerinin Londra’ya baş kaldırıp bağımsızlıklarını kazanması ile sağlanmıştır. Temel olarak sıralanacak olursa; Amerikan bağımsızlık savaşları, Fransız İhtilali’nin dünyada oluşturduğu etki ve fikir akımları ve İngilizlerin Güney Amerika halklarını İspanyollara karşı kışkırtması ile bölgenin bağımsızlık mücadelesi başlamıştır.

Özgürlük fikri, yüzyıllardır ezilen ve sömürülen bölge halkları için çok kıymetliydi. Latin Amerika bölgesindeki tarihi değiştiren Creol kitleleri (İspanya’dan gelip yeni topraklara yerleşmiş, bölgeye ait olabilmiş ve bölgede büyük topraklara sahip zengin kesim) ne Avrupalı ne de yerli değillerdir.

Avrupa’yı derinden etkileyen Napolyon Savaşları, Latin Amerika’nın da kaderini etkilemiştir. Napolyon 1808 yılında İspanya’yı ele geçirmiş ve Kral Ferdinand’ı tahttan indirmiştir. Akabinde ise İspanyol Latin Amerika Kolonileri isyan etmiştir. 1810 yılında Latin Amerika’da Napolyon’a karşı Ferdinand’ı destekleyen askeri cuntalar kurulmuştur. Bu cuntalar Creollar tarafından kurulmuştur. Eğitimli ve zengin Creollar Fransızlara karşı gibi görünse de asıl amaçları tam bağımsızlıktır. Kralcılar ve Cumhuriyetçiler diye ayrılan hizipler arasında Latin Amerika’da bir dizi savaş meydana gelmişti. Ancak bu savaşların Amerika’daki bağımsızlık mücadelesinden temel farkı, tek bir elden yönetilememiş olmasıydı. Meksika sınırından Arjantin’e kadar ortaya çıkan bağımsızlık mücadelesi farklı devrimci liderlerin etrafında şekillenmiştir. Cumhuriyetçi Simon Bolivar 1812 yılında bugünkü Kolombiya -Venezüella bölgesinde ortaya çıkmıştır. S. Bolivar, Cartegena Manifestosu’nu yayınlayarak, tüm kıtaya İspanyollara karşı birleşme çağrısında bulunmuştur. Simon Bolivar topladığı askeri birlikler ile “Ölümüne Savaş” tezini yayınlamış ve Venezüella’ya doğru ilerlemiştir. Bu tez savaşın kralcılar ile cumhuriyetçiler arasında değil, İspanyollar ile Amerikalılar arasında gerçekleştiğini ifade etmektedir. Bu noktada Simon Bolivar’ın asıl amacı; savaşı milliyetçi bir çizgiye çekmekti. S. Bolivar 1813’te Venezüella’yı ele geçirmiş ve yerliler tarafından El Libertador (Kurtarıcı) unvına layık görülmüştür. Ancak Kral Ferdinand İspanya’da tekrar tahta çıkmış ve Latin Amerika’daki olayları kontrol etmesi için büyük bir ordu yollamıştı. Akabinde ise İspanyollara karşı başarısız olan Simon Bolivar, Haiti’de direnişçi kitleler oluşturdu.

“Benim vatanım Venezüella değil, tüm Latin Amerika’dır!” düşüncesiyle hareket eden Simon Bolivar çok çabuk geri dönmüştür. İngilizlerin maddi desteğiyle daha büyük bir güç ile yeniden direnişe geçen Bolivarcılar Venezüella’yı üçüncü kez ele geçirmiştir. Akabinde ise, 1819 yılında İspanyolları yenerek, Kolombiya’yı ele geçirmiştir. Kısa bir süre sonra kongre toplanmış ve Büyük Kolombiya Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Venezüella, Ekvator ve Kolombiya bu birleşmenin üç büyük devletidir. Panama devleti de bu cumhuriyete sonradan dahil olmuştur. 1824 yılında Peru’da bulunan ve Latin Amerika’daki tek İspanyol temsilcisi olarak kalan Jose De La Serna, İspanyol tacını devam ettirebilmek için Simon Bolivar’ı durdurmak zorunda olduğunu düşündü. 1824 yılında Ayacucho muharebesi ile Bolivarcılar ve İspanyollar arasında bir varolma mücadelesi verildi. Simon Bolivar’ın ordusu bünyesinde bulunan Llanero (Amerika Çobanı, Kovboy) isimli süvari ordusu büyük bir güce ulaştı ve savaşın yönünü değiştirdi. Simon Bolivar’ın Devrim Ordusu, Peru’da Jose De La Serna’yı mağlup etti ve Güney Amerika’nın bağımsızlığını ilan etti. Bu gelişmeler neticesinde, İspanyollar kıtadan tamamen atılmıştı.

Bolivar başarmıştı; ancak merkezi otoriteyi sağlayamadı ve kurduğu büyük yapı parçalanmaya başladı. Tek elden yönetilemeyen bölgeler, ekonomik sıkıntılar ve farklı yerel kavgaların yol açtığı sorunlarla Bolivar’ın hayalini kurduğu yapı sekteye uğramıştı. Bolivar tarih sahnesinde bir kez daha başarısız olmuş ve Büyük Amerika ideali yok olmuştu. Sürgün edilmek üzere hazırlanırken öldü. Tarihte Bolivar hakkında birçok şey söylendi; o bazılarına göre Creol burjuvazisini güçlendiren bir hain, bazılarına göre ise Latin Amerika’yı bağımsızlığına kavuşturan bir El Libertador.

Her şeye rağmen devrimciler arasında tarihe geçmiş bir liderdir. Bolivar, Latin Amerika bağımsızlığı için mücadele etmiş ve çok kez başarılı olmuştur. Bolivar, kıtadan İspanyolları kovmayı başarmış, ancak kendi yerel halkları tarafından sahipsiz bırakılmıştır. İngilizlerin desteği ile kıtadan İspanyolları çıkartmış ancak sonrasında Amerikalılar ve İngilizler vesayet için kıtaya girmiştir. Bolivar, Latin Amerika’nın bağımsızlığı için büyük bir anlam ifade etmektedir. Bolivar’ın son sözü “Özgürlüğü seven insanlar, sonunda özgür olacaklardır.” olmuştur.

Görüş: Mustafa Kökmen

Baran Dergisi 775. sayı