Bizim ülkemizde işletilen hukukun aslî vazifesi, rejim tarafından uyuşturulmak istenen millet içerisinde ayık kalanları asarak veyahut cezaevine tıkarak tasfiye etmektir.

Uyuşturucu denince akla hemen esrar, kokain, eroin gibi insanda bağımlılık yapan çeşitli otlar veyahut kimyevî karışımlar geliyor. Toplumun küçük bir cüzünde kullanılan uyuşturucu ve türevlerine karşı olan reflekslere nisbetle 90 senedir Müslüman Anadolu İnsanını uyutan ve uyuşturan asıl afyon olan rejimden ne bahsediliyor ne de kendisiyle mücadele ediliyor.

Köhnemiş Batı'dan ithâl edilen ve üç kıtada İlây-ı Kelimettullah davası güden bu yiğit milleti güdükleştiren rejimin, zihniyetin yine Batı'dan ithâl ettiği adalet ve hukukundan bahsedeceğiz.

Bizim ülkemizde işletilen hukukun aslî vazifesi, rejim tarafından uyuşturulmak istenen millet içerisinde ayık kalanları asarak veyahut cezaevine tıkarak tasfiye etmektir.

Ne tesadüftür ki Türkiye'deki rejimin temel dinamiklerinden olan hukuk garabetinin mihrak şahsiyeti olarak anılan İstiklâl Mahkemesi hâkimleri olan Üç Ali'de müptelâdır.  Rejimin kurulduğu günden itibaren baş düşman olarak İslâm'ı tayin ettiğinin de en net ifâdesi olan İstiklâl Mahkemeleri, geçen zaman içerisinde Devlet Güvenlik Mahkemesi olarak varlığını sürdürmüş, son dönemlerde de bu görev Ağır Ceza Mahkemelerine devredilmiştir.

İşin siyasî buudundan başka; medenî kanun başta olmak üzere bütün bir hukuk sistemi bizim inancımıza, geleneğimize aykırı bir şekilde Batı'dan ithâl edilmiştir. Bundan 90 sene evvel vatan toprağının üzerine ağaçtan çok darağacı eken, iktidarını idam sehpalarından payandalarla destekleyen rejimden bahsediyoruz, bizi uyutan ve uyuşturan...

Gelinen noktada Batı'dan gelen medenî kanun, uluslararası alışverişe nisbetle hazırlanmış ticaret kanunu ve güya milletin vicdanı olan ceza kanunu... İstiklâl Mahkemelerinden başlayarak kurulan darağaçlarını işaret eden tabelalar gölgesinde millete dikte edilen ve kanıksatılan hukuk sistemi...

Uyuşturan rejimin, uyutulan milletine sağladığı adalet pırıltılarından(!) sadece bir kaçı bile muhatab olunan hâli izah edecektir:

-1924′te hilâfetin ilgasıyla ile başlayıp 1928′de İslâm harflerinin yasaklanması ile ikmâl olunan öylesine hızlı bir İslâm düşmanlığı siyaseti takip edildi ve bu tatbikat, o derece korkunç bir devlet terörü ile gerçekleştirildi ki bir karşı hareket hayâl bile edilemezdi. İstiklâl Mahkemeleri adıyla, çoğu azası hukukçu olmayan seyyar bir mahkeme, Anadolu’nun şehir ve kasabalarında dolaştırılarak, on binlerce masum insan, çoğu halka göz dağı vermek maksadı ile yoktan yere darağaçlarında telef edildi. Bu öyle bir devlet terörüdür ki kurbanlarının hakiki sayısını tespit etmek mümkün değildir. On milyon nüfusa sahib olan dönemin Türkiye'sinde tahminen 500bin kişi İstiklâl Mahkemesi tarafından idam edilmiştir.

- 28 Şubat yargı kararlarının tamamı... (28 Şubat Döneminde yaşanan hukuksuzlukları listelemeye bile dergimiz sayfaları yetmemektedir.)

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2012 senesinde yayınladığı bir rapora göre Türkiye'de tahmin edilen uyuşturucu bağımlısı 12.733 kişi... Bu rakamın resmî olduğunu ve gayrı resmî durumun bunun on katı olduğunu düşünecek olursak sayı 127.333 kişiye çıkar. Bu rakam da kaba bir hesabla nüfusun %0,16'sına takabül eder.

İthâl edilmiş uyduruk hukuk, krediler üzerine kurulu sahte ekonomi, yalanlar üzerine yapılan siyâset ve tüm bu hususları bütün bir millete fert fert zerk eden medya maharetiyle bütün bir millet rejim tarafından 90 senedir uyuşturulmakta ve uyutulmaktadır.

Kemalist rejimin yüzüncü yılına doğru ilerlediği bu demlerde artık bütün bir milletin ayılması ve nasıl bir felâkete gark olduğunu fark etmesi gerekmektedir. Yıllardır devlet eliyle yeri geldiğince cebren, yeri geldiğinde hukuken, yeri geldiğinde ekonomik olarak uyutulan ve uyuşturulan; rejimle, müptelânın torbacıyla arasındakine benzer bir bağı olan milletimizin artık titreyerek kendine gelmesi gerekmektedir.

Unutmadan, uyuşturucunun en önemli etkisi geçen zaman içerisinde müptelâyı kesmemesi ve daha şiddetlisine yöneltmesi, nihayetinde de müptelânın ölümüne yol açıcı olmasıdır. Aynı tesirin rejim ve millet nezdindeki karşılığı anlaşılmalıdır.

Aylık Dergisi 110. Sayı Kasım 2013