Furkan Bölükbaşı, Twitter hesabından Aliya İzzetbegoviç’in “Davalar acılar içinde başlar, refah içinde ölür.” sözüyle birlikte iki fotoğraf paylaştı. Fotoğrafın birinde iktidarın çevresinde kümelenmiş mamacı tipler diğer fotoğrafta ise, Allah ve vatan için ömrünü zindanlarda harcayıp şehid olan Halil, hayatının 23 senesi -neredeyse 20 senesi bu iktidar döneminde- zindanda geçmiş İsmail ve Ethem, 10 sene içerde 10 seneye yakın firari yaşayan ben varım...

Bizim davamız, çilemiz, yolumuz aynı…

Çilesini çekmediğin şeyin nimetine nail olamazsın. Örnekteki gibi, çilesini başkasının çektiği davanın nimetine sahip olursan, baba parasını çarçur eden mirasyedi gibi, davayla beraber bütün ümmetin ümidini keyfin için harcar ve ne büyük cinayet işlediğinin farkında bile olmazsın.

Bir parti için, politika, makam, para, şan şöhret için çekilmedi bunca çile! Sadece Allah için, Allah'ın nizamını yeryüzünde tesis etmek için çekildi ve hâlâ çekiliyor.

Refahı çile çekenler değil, dava için savaşıp bedel ödeyenlere sahip çıkmayan, çekilen çileye çökenler yaşıyor!..

Bizim hâlâ ölenimizi şehit, kalanımızı terörist görülüyor! Hâlâ uzak durulması gereken sakıncalı tipleriz. Salih Mirzabeyoğlu'nun kitaplarını okuyor, diye gençler gözaltına alınıyor, mimleniyor, davalar açılıyor, en ufak bir şeyde sicilimiz açılıyor. Buna rağmen biz aynı yerdeyiz

Bu davanın neferleri, kastettiğin mânada hiç refah görmedi, tâlib de olmadı.

20 sene İslam düşmanlarının zulmüne maruz kalmış insanlar iş bulamıyor, asgari ücretle iaşe derdinde... Buna rağmen hiçbiri davaya hizmet etme çabasından hiç vazgeçmedi.

Bu şensıpalara yol verenleri yazmalı, bu zemini hazırlayanları göstermeli…

"Refah içinde davayı öldürenler" dediklerin davanın zor zamanlarında ve çilesinde yoklardı. Aslı perdeleyen sahtelerin, mış gibi yaparak rol çalanların önü açıldı. Bugün heybesini doldurup menfaat bitince birbirini sırtından hançerleyen teyze adamların içinde biz yokuz hamdolsun!

Partici olmadık hiç. Allah rızasını gözeterek, "İslam’a ve Müslümanlara en faydalısından en az zarar verene" değerlendirmesiyle, İslam'a faydalı gördüğümüzü destekliyor, İslam'a fayda ve zararına göre kıymet veriyoruz.

Parti-kişi-cemaat, bugün var yarın yok; bir vasıtadır.

Vasıta değişir ama dava değişmez.

Aslolan davadır!

İslam düşmanlarının kara listesinden hiç çıkmadık hamdolsun.

Hiçbir politik kadroya dahil değiliz; ama aptal da değiliz. İktidara, ki onun döneminde çile çekmemiz ve en ufak bir maddi çıkar elde etmeden-beklemeden iktidara desteğimiz, iktidarın çok iyi oluşuyla değil karşı tarafın İslâm, insan ve vatan düşmanı olmasındandır.

İşte bu, saf dava insanının vasfıdır. Şahıs olarak çektiklerimizi davanın önüne geçirmeden pazarlıksız, çıkarsız, beklentisiz sadece Allah için sevmek, İslâm’ın ve Müslümanların faydasını gözetmek demektir.

"Biz çile çektik-çekiyoruz; ama İslam’ın ve Müslümanların faydası olan esastır." diyebilmenin ne kadar samimi ve kıymetli bir şey olduğunu bile anlamıyorlar.

Biz bu iktidar döneminde de hala sakıncalıyız!

Şahsi dertlerimizle sövemeyeceğimiz kimse yok, dava için geçemeyeceğimiz kimse yok.

"Sevgi ve öfke, menfaat ve zarar, dostluk ve düşmanlık kriterimiz İslâm'dır." Gerisi yalandır.

Bütün ümmet için davanın refahını, şehadet duasıyla Allah’tan bekleriz.

Üstad’ın dediği gibi "Hohlayarak eritilmiş buz dağından sonra ortalığı çamura bulayanlar" da bizim karşımızdadır.

Çok uzattım. Niyet iyi bile olsa kıyas yanlış.

Üstteki dava adamları dün nerde duruyorlarsa bugün de aynı yerdeler. Aynı yolda çileyle yürüyor, şehadeti gözlüyorlar.

Alttakileri kıyaslayacağın kesim, makam-mevki sahibi, akçeli işleri olan, aslın görünmesini engelleyen cambazlardır.

O fotoğrafa; "Davanın bedelini ödeyen ve davayı pazarlıksız sahiplenip hâlâ çile çekenler neden unutuldu? Ortam neden parsacılara bırakıldı? Dava derdi olanlar bunu sorgulamalı!" diyebilmektir samimiyet...

Dava sahiplerini görebilmek, çabalarına omuz verebilmek…

Fikrimiz, çilemiz ve şehidlerimizle kavgamız, İnancımıza uygun bir yaşam tarzını tesis etmek içindir. Düşmana benzeyenin kim olursa olsun karşımızdadır.

Biz varsak davamız vardır ve biz buradayız...

Kıyasladığın "onlara benzeyen tipler" dün de yoktu safımızda, hamdolsun bugün de…

Son olarak:

Dava, İslâmî bir nizam tesis etme davası...

Bu sistem buna engeldir. Kötülüğün kaynağını hedeflemeyen dava olmaz? Kötü olanın yerine ikame edeceğin dünya görüşüne sarılmadan kötüyü bertaraf edemezsin. Fikir de fikir… Fikirsizlikten değil mi o kadar güç ve imkânın içinde zayıf kalmak?

Şehit Halil Kantarcı ve gönüldaşları bu ideal için, İslâm nizamını tesis etmek için yaşıyor.

Nesilleri sisteme meze yaparken, kendini tatmin etmek, dava adamlığı oynayanlara güç vermek için değil.

Her ulvi değeri harcama fabrikasının çalışkan elemanları işin ciddiyetini anlayamaz belki; ama biz, dava yolunda “Henüz ipten döndüm ama çok şükür uslanmadım” diyen Kumandan Mirzabeyoğlu’nun yolunda, uslanmadan yürüyenleriz…