“Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben derdime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime…”

 
Bu hepimizin bildiği şarkının hem şairi hem de bestecisi, İhsan Raif isimli son dönem bir Osmanlı hanımefendisidir… Her ne kadar bazı kaynaklarda bu şarkının Kemanî Sarkis Efendi’ye âit bir beste olduğu söylense de, Turhan Taşan’ın “Kadın Besteciler” isimli eserinde, şarkının hem sözlerinin hem bestesinin İhsan Raif Hanım’a âit olduğu yazar. Karışıklık, Sarkis Efendi’nin daha sonraları bu eseri Nihavent makamında bestelemesinden kaynaklanmaktadır. Ancak şarkının şu an dinlediğimiz halinin bestekârının, Sarkis Efendi olduğunu ekleyelim.
1877’de Beyrut’ta dünyaya gelir İhsan Raif. Nafia ve Ziraat Nazırı Köse Mehmed Raif Paşa’nın kızıdır. Babasının görevi dolayısıyla pek çok yer gezer. Özel müzik, edebiyat ve Fransızca dersleri alır. Döneminin hece vezniyle, halk şiiri tarzında şiirler kaleme alır. Hece veznini kullanan ilk kadın şairlerimizdendir. Öyle ki Ahmet Haşim şöyle der:
“Benim anladığım hece vezni ile millî şiiri iki kişi yazmıştır: Rıza Tevfik ve İhsan Raif hanım…”
İlk evliliğini henüz küçük bir yaşta iken babasının isteği ile yapmıştır. Hattâ istemediği bu evlilik sebebiyle “kimseye etmem şikâyet” şiirini yazdığı söylenir.
İkinci evliliğini ise Fecri Ati edebiyat akımının öncülerinden Şehabettin Süleyman ile yapar. Fakat bu evliliği de uzun sürmez, Şehabettin Süleyman hastalanır ve ölür. Üçüncü ve son evliliğini de Hüsrev Bey ile yapar.
İhsan Raif Hanım’ın aile dostları Rıza Tevfik’in etkisinde kalan şiirler yazdığı söylense de, aslında ilk şiirlerini, onunla tanışmadan önce, II. Meşrutiyet’in ilânıyla birlikte çoğalan kadın dergilerinden biri olan Mehasin’de yayımlamaya başlamıştır. 1908’de Meşrutiyetin ilân edilmesiyle birlikte oluşan ortam, kadınların bir araya gelerek taleblerini dile getirmelerine vesile olmuştur. İhsan Raif de bu dönemde kadınlar için üniversite açılmasını savunanlar arasında yer alır. Balkan mağlubiyetinden sonra Müdafaa-i Hukuk derneğinin düzenlediği büyük mitingde, Fatma Aliye ve Halide Edip ile birlikte kürsüye çıkıp şiir okumuş kadınlar arasındadır. Mehasin’de yayımladığı şiirleri, o dönem henüz meşhur olmayan Halide Edip, Emine Semiye, Şükufe Nihal ve Fatma Aliye’nin yazılarıyla birlikte yayımlanır.
İlk olarak, 1912 yılında, orduya ithaf edilmiş “Ey Ehl-i İslâm” adında dört sayfadan oluşan bir şiir kitabı yayımlar. 1914 yılında Mehasin ve Rübab’da yayımladığı elli şiirini Gözyaşları adıyla kitablaştırır. Daha sonra, “Kadın ve Vatan” adlı on altı sayfalık bir kitabçık yayımlar. Geliri, Osmanlı donanma cemiyetine gidecektir. Bu eserdeki şiirleri daha çok Türk kadınının analık görevini yüceltir, kadının oğlu aracılığıyla vatana hizmetini vurgular. Hazırlamaya başladığı “Yedi Dağın Gülleri” adlı kitabı ise ölümüyle yarıda kalır.
İhsan Raif yalnızca şiir yazmakla kalmaz, şiirlerini besteler de… Güfte ve bestesi kendisine ait on dokuz eseri bilinmektedir. Ayrıca başkalarının da bestelediği şiirleri vardır. Latin alfabesine geçişle birlikte pek çok eser gibi İhsan Raif’in şiirleri de unutulur. Ancak 2000’li yıllarda şiirleri antolojilerde görünmeye başlar.
1926’da apandisit ameliyatı için gittiği Paris’te ameliyat masasından kalkamayarak hayatını yitirmiştir. Öldüğünde 49 yaşındadır. Mezarı Rumelihisarı’ndadır.
Her ne kadar Batıcı bir zihniyetle yetiştirilmiş olsa da, Osmanlı zarafeti ve inceliği şiirlerinde kendini gösterir. Yine, devrin karmaşık siyasî yapısı içinde, kadın hakları savunuculuğu yapmış, çok haklı olarak kadınlar için üniversite kurulmasını istemiş, annelik ruhunu takdir etmiş, kadınlığı yine bir Osmanlı kadını gibi değerlendirmeyi bilmiştir.
 
KAYNAKLAR
Hüveyla Coşkuntürk, İhsan Raif Hanım, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1987.
Cemil Öztürk, İhsan Raif Hanım: Yaşamı, Sanatçı Kişiliği, Yayımlanmış Ve Yayımlanmamış Bütün Şiirleri, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul 2002.

Baran Dergisi 520. Sayı