Müslümanların iktidarı yönlendiren şuur ve aksiyonu her geçen gün pekişmekte. Müslüman Anadolu halkı artık iktidarları aşan muktedir bir güç haline geldi.

Seçim sürecinde iktidarın tek dayanağı haline gelen "Müslüman Anadolu", tufan gibi önüne gelen her engeli yıkıcı ve dilediğini yaptırıcı bir mahiyete bürünüyor.

Çeşitli vesilelerle gözlemlediğimiz milletin iktidara bizzat yönlendirici olarak ortak olması 15 Temmuz ile birlikte başlamış, iktidarı FETÖ’cülerin elinden kurtaran halk çeşitli direktiflerle iktidara manevralar yaptırmış ve Müslüman Anadolu'nun iktidarı yönlendirici tavrı her geçen gün pekişerek devam etmiştir.

Ve gelinen noktada belediye başkanlarına kadar herkesin Müslüman Anadolu'ya hesap verme devresi açılmış, AKP içindeki uyuzlar sıranın onlara geleceğinden korkarak tutuşmuşlardır.

Halk kesilmesi gereken; çürümüş ve kangren olmuş yerleri göstererek kılıcı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eline veriyor ve kılıç pek çok zaman gösterilen yere indiriliyor.

Yani Erdoğan Müslüman Anadolu halkının talepleri doğrultusunda icra makamındadır.

Burada şunu da belirtelim ki; Müslüman Anadolu'nun şuuruna ters giden, takozluk etmeye kalkan herkes iktidar makamından düşmeye mahkumdur.

Cumhuriyet döneminden beri iktidarlar eli ile hesap sorulan, ezilen Müslümanlar, hesap sormayı öğrenmiş, iktidarı aşıcı ve hasmını ezici bir aksiyona girişmiştir.

Şuurun yükselmesi ile beraber bu aksiyonun 1999’dan beri kesintisiz olarak süre gelen ihtilal sürecinin bir parçası olduğu şüphesizidir. 

Bu noktada bize düşen görev, ihtilal çapında oluş belirtici şuura ermek ve kitleleri bu şuur etrafında halkalayarak büyük İslam aksiyonuna giden sıçramaları hızlandırmaktır.

Bu şuurun pekişmesi ile beraber iktidarlar değişse de kendi yolunda akmaya devam eden ve önüne gelen her şeyi kendi yolunda sürükleyen bir sel misali bu akın devam edecek ve dilediğini koparacaktır.

“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir.”