Vicdan sahibi bir mahluk nasıl olur da böyle dehşet bir manzara karşısında kayıtsız kalabilir? Buna benim aklım ermiyor.

Facia yazılarıma devam ediyorum.

Nasıl etmeyeyim ki, her hafta en az bir tane facia sahnesinin ortasında buluyorum kendimi.

Bu hafta size güzel köyüme dönerken yaşadığım, vicdanımı sızlatan bir olayı anlatacağım.

Köyüme gitmek için 138B numaralı otobüse bindim.

Her zamanki gibi otobüsün içi insan yığını.

En önde bulabildiğim bir yere dikildim.

Şoför gayet matrak bir tip. Güzergahı bilmiyormuş, aslında onun hattı değilmiş bu hat, hattın şoförünün bir işi çıkmış.

Bu yüzden de benden güzergah tarifi istedi, ben de "Tamam ben tarif ederim size" dedim.

Bir durak sonra biri bindi ve sağolsun bu tarif görevini gideceği yere kadar benim üstümden aldı.

Bu kişi de belli ki sohbeti seven biriydi.

Şoförle ara ara konuşuyorlar, şakalaşıyorlardı.

Bir ara trafik sıkıştı ve yanıma dikilmiş olan o kişi "A, bak küçük kediye çarptı araba!" diyerek şoförün dikkatini çekmek istercesine atıldı.

Ben hemen işaret ettiği tarafa baktım ve şu an bile sızısını hissettiğim o küçücük kedinin çırpınışlarını izledim.

Bu sahne bana o kadar tesir etti ki, kaleme sığmaz.

Bir an şoföre baktım, şoför bu seslenişi ve sahneyi zerrece umursamamış gözüküyordu, tırnağı ile elindeki bir şeyi kazımakla meşguldü.

Bundan olsa gerek, dikkatini çekmek için adamın yaptığı seslenişe cevap dahi vermedi.

Zaten adam da pek dikkat çekmeyen bir şeyi gösterdiği için kendine kızıyor olmalıydı; zira hemen muhabbeti çevirdi: "Trafiğe bak ya!"

Bana bu yaşananlar o kadar sahte, o kadar iğrenç bir çehre gösterdi ki, tahayyülümdeki o vicdansız yüze tükürdüm.

Vicdan sahibi bir mahluk nasıl olur da böyle dehşet bir manzara karşısında kayıtsız kalabilir? Buna benim aklım ermiyor.

Halbuki biraz ilerde gördüğümüz küçük bir araba kazasına ne denli bir dikkatle baktılar.

İnsanlar mekanikleşti diyorlar ya, çok doğru.

İnsanlar küçük bir araba kazasından, ruh sahibi bir canlının ölümünden daha fazla etkileniyorsa, sahiden mekanikleşmişlerdir.

Onlarda vicdan namına bir şey kalmamıştır. Vücudlarında mekanik bir sistemden başka bir şey çalışmıyordur artık.

Akşam gördüğüm haber de bu tesbitimi teyit ediyor zaten.

Yine küçük bir araba kazası hadisesi, eşi kaza yapmış adam olay yerine gelmiş hanımına çemkiriyor.

Ağzından tükürükler saçarak öfke ile "Arabama şöyle yaptın, böyle yaptın!" diyerek ortalığı velveleye veriyor.

Bereket ki zabıtalar var, yoksa hanımının üzerine yürüyerek bizatihi ondan hesap sormaya meyyal.

Eşi ise kucağında küçük yavrusuyla keder ve dehşet içinde...

Haberin o hazin ve ürpertici tablosuna bakın...

Bu insanlar nasıl bu hale geldi?

Eğitimimizi, tavsiyelerimizi, söylemlerimizi, hasılı hayatımızın her alanını etkisi altına alan materyalizm var ya? Bizi bu hale o illet getirdi.

O bizde ne vicdan ne merhamet bıraktı.

Artık vicdanımız, merhametimiz yalnız mala.

Şimdi, iktidar yolla övünsün, aile oğluna maddi kariyer planları çizsin, öğretmen tek hakikatin madde olduğunu öğretsin, hoca kürsüden büyük camiler yaptırmak için para toplasın dursun...