Sukuk, faizsiz bir sermaye temerküz sistemi olarak son yılların en önemli piyasa araçlarından biri haline gelmiş durumda. Bu bonoları cazib kılan en önemli amil ise, bilhassa kiralama yöntemiyle yapıldığında satıcı/sermaye toplayan için satış kolaylığı temini, alıcı için ise hem varlık teminatı hem de gelir garantisi sağlamasıdır. Öte yandan yatırım hedefli sukuklar, kiralama sukuklarına nazaran daha az iltifata mazhar olmaktadırlar. Bu noktada sukuk ile alakalı bir nüansa dikkat çektikten sonra Figen Büyükakın’ın “İslâm İktisadı ve Finansı” isimli eserdeki “Sukuk uygulamalarının finansal piyasalar için önemi” başlıklı makalesinden yapacağımız iktibaslarla konumuza devam edeceğiz. Türkiye’de sukuk ihraç edebilecek kuruluşlar, kanuna göre, devlet, reel sektör, bankalar gibi kamu ve özel sermaye şirketleri ile adi ortaklıklardır. Adi ortaklıklar bono ihraç edemeyip sukuk ihraç edebilirken, diğer tüm tüzel kişilikler bono ihraç edebildiği gibi sukuk da ihraç edebilmektedir. İhraç eden kuruluşun yapacağı sukuk ihracı, sukukun detaylarına ve sözleşmelerine bakılarak fıkhî boyutta değerlendirmeye tâbi tutulur. Fıkhî boyutta herhangi bir engel yoksa her türlü kamu kurumu ve özel kuruluş sukuk ihraçlarını gerçekleştirebilirler.

Sukukun, şu anki haliyle gayrimenkul sektöründe iş görebilirmiş gibi bir hali var. Bundaki en büyük amil ise, kanaatimizce kâr-zarar ortaklığına dayalı diğer sahalarda küçük yatırımcılara güven verecek bir kontrol mekanizmasının bulunmayışıdır. Bu da bir İslâm devletinin İslâmî bir finans ortamının ortaya çıkışı için ne kadar zaruri olduğunun başka bir isbatıdır. Şu anki haliyle sukuk, Müslüman devletlere nisbî bir yarar sağlasa da, çeşmenin başını tutan büyük Batılı finansörlere de kaynak aktarılmasına yol açmaktadır. Sürekli ifade ettiğimiz üzere, her şeyden önce her tür pislikten ortamın temizlenmesi gerekmektedir.

Şimdi sukukun ekonomik faydalarına kısaca bir göz atalım. Bu konuda iktibas yaptığımız kaynak, Figen Büyükakın’ın mezkûr makalesi.

Evvela işletmeler ve kurumlar çapındaki faydaları:

“1. Sukuk, kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarının finansman kaynağı ihtiyacı duymaları halinde, sahib oldukları hak ve varlıklarını varlık kiralama şirketlerine peşin olarak devrederek faizsiz kaynak elde etmelerini mümkün kılmaktadır.
2. Sukuk uygulamaları ile şirketlerin veya kurumların borçlanma girişiminde bulunmaları gerekmemektedir.
3. Sukuk bir borçlanma aracı olmadığından şirketler ve kurumlar kur ve faiz riski üstlenmeden ve maliyetine katlanmadan kaynak ihtiyaçlarını karşılayabilme fırsatı elde etmektedir.
4. Sukuk, kaynak kuruluş durumunda olan şirketlerin bilançolarında borçlar hesabının düşük görünmesine ve bilanço kalitelerinin yükselmesine katkıda bulunmaktadır.
5. Sukuk ihraçları, yatırımcıların kendilerini hem güvende hissetmelerine hem de hem de vergi istisnaları nedeniyle daha yüksek gelire sahib olabilmelerine imkân tanımaktadır. (Devletin pasif desteği. A.K.)
6. Sukuk için vergi istisnalarının söz konusu olması, özellikle küçük yatırımcıların da kazanç elde edebilmesini mümkün kılmaktadır.
7. Sukuk uygulamalarından, aracı kurumlar, yükleniciler, fon kullanıcıları, ortak girişimciler, borsalar gibi kurum ve kuruluşlar da yararlanma fırsatı yakalayabilmektedir.
8. Sukuk sözleşmelerine ait sertifikaların ihraç edilmesi veya bunların borsada işlem görmesi, ilgili tarafların ücret, kâr, prim, komisyon gibi gelirler elde etmelerine yol açmaktadır.
9. Sukuk ihraçlarını gerçekleştiren varlık kiralama şirketleri, sukuk ihraç etmek suretiyle, topladıkları fonların bir kısmıyla kaynak kuruluşlara olan devir bedellerini öderken, kalan kısmı ile de genel işletme giderlerini karşılayarak kurumsallaşmaya da katkıda bulunmaktadırlar.
10. Sukuk, aynı zamanda bankalar ve finans kuruluşları için mükemmel bir likidite yönetim aracıdır.
11. Sukuk, uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından yapılan derecelendirme işlemine göre değerlendirildiği için yatırımcıların risk/getiri analizini yapmalarında büyük ölçüde rehber olmaktadır.
12. Sukuk, kredi kartı alacakları, otomobil alacakları, konuttan kaynaklanan ipotek alacakları gibi şirket bilançosunda dönen varlıklar içinde yer alan stok halindeki uzun vadeli alacakların nakit haline dönüştürülmesini de kolaylaştırmaktadır.”

Büyükakın’ın buraya kadar sıraladığı sukukun faydalarının bir kısmı, bize göre tam bir fayda değil ve hâkim kapitalist zihniyetin yansımasından ibaret. Bilhassa aracı-tefecilerin ve kredi derecelendirme kuruluşlarının bileşen olarak lanse edilmeleri kabul edilemez. Ancak bilhassa sermaye ihtiyacını borçsuz giderme ve böylece rekabet gücünü artırıp halka daha uygun ürün verebilme faydası da inkâr edilemez. Şimdi de sukukun makro iktisadî, ülkenin geneli için faydalarına bir göz atalım. Yine aynı makaleden:

“Sukuk uygulamalarının mikro ekonomik açıdan ülke ekonomisine sağladığı yararlar, bir adım sonrasında yatırım, üretim, büyüme, milli gelir ve istihdam artışı ile devlete ödenen vergi ve sigorta primleri gibi gelir artışlarına yol açarak makroekonomik yararlara dönüşmektedir. Ancak sukuk işlemlerinin makro açıdan en önemli faydası, para politikası araçlarının ekonomik etkinliğin artırması yönünde kullanımını mümkün kılmasıdır. Buradan hareketle sukukun makroekonomik katkılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

1. Sukuk uygulamaları, bir ekonomide vergi gelirlerinin artmasını sağlamaktadır. (Ancak sukuka tanınan vergisel teşvikler, kısa vadede bir miktar vergi kaybına neden olur gibi görünse de, orta ve uzun vadede yatırım-üretim-büyüme-gelir döngüsü içerisinde tüm vergi gelirlerinde büyük bir artış ortaya çıkmaktadır.)
2. Sukuk, ekonomide hüküm süren işsizliğin azalmasına, diğer bir deyişle istihdamın artmasına katkıda bulunmaktadır.
3. Sukuk, ülke ekonomisinin büyümesine hız kazandırmaktadır.
4. Likidite ihtiyacı büyük olan ekonomilerde, atıl fonların ekonomiye kazandırılması sukuk aracılığıyla ile kolaylaşmakta ve yatırımcılar daha düşük maliyetle kaynak temini sağlayabilmektedir.
5. Merkez bankası tarafından gerçekleştirilen sukuk ihraçları, bankalar üzerindeki finansal baskının azalmasına neden olmaktadır.
6. Sukuk, faiz yerine gelir ödemelerini kapsadığı için, düzenli nakit akımları olan büyük ölçekli taşınmaz malların menkul kıymetleştirilebilmesini (seküritizasyon) olanaklı hale getirmektedir.
7. Ekonomiler, sukuk ihraçları sayesinde otoyol, baraj, santral gibi büyük altyapı yatırımlarının finansmanında daha kolay ve ucuz bir kaynak bulma şansı elde etmektedirler.
8. Sukuk ihraçları, ekonomideki para arzı kontrollerinin para politikası araçları ile (özellikle açık piyasa işlemler etkin bir şekilde kullanılarak) sağlanmasını kolaylaştırmaktadır.
9. Sukuk, sosyal güvenlik primleriyle para fiskal gelirlerin artırılmasına da imkân vermektedir.
10. Sukuk uygulamaları, küresel dünyada ortaya çıkan finansal krizlere karşı ülke ekonomileri için bir kalkan görevi üstlenmekte ve ülkelerin olası krizleri en az zararla atlatmalarını sağlamaktadır. Diğer bir deyişle sukuk, küresel krizlerin bulaşma etkisinden ülke ekonomilerini koruyucu bir özelliğe sahip olmaktadır.
11. Sukuk, enflasyon ve deflasyon gibi ekonomik dalgalanmaların şiddetinin azaltılmasına da katkıda bulunmaktadır.
12. Sukuk ihraçları yoluyla üretilen para ve döviz, iç ve dış faiz oranlarındaki farklılıklar aracılığı ile parasal aktarım kanallarını kullanarak ekonomiyi etkileme kabiliyetine sahip olmaktadır.
13. Sukuk, piyasa disiplinin sağlanmasında da etkili olabilmektedir.
14. Sukuk, yatırımcılara, yatırımları ve varlıkları hakkında bilgi edinme hakkı tanımaktadır. Bu durum, yatırımcıların yaptıkları yatırımları kolayca takip edebilmesini sağladığından, zarara uğramalarını engellemektedir.
15. Sukuk, gelir dağılımının adil olması açısından da son derece önemli bir enstrümandır.”
Görüldüğü üzere, İslâm’ın yasakladığı faize değil de tavsiye ettiği ticarete dayanan basit bir yatırım aracı bile denenip gözlenmiş birçok iktisadî faydayı haizdir. Her şeyden evvel tasarrufların belli bir kesim elinde toplanmasına –elbette hukukî düzenlemelerin desteğiyle- manidir. Bu bahis ve ticaretle ilgisini bir sonraki yazımızda ele alacağız.
 
(*Murabehe: İslâmî usulde bir borçlanma şekli. Katılım bankalarının yurtdışından kullandığı sendikasyon (doğrudan nakit borç alımı) kredileri genellikle murabehe şeklindedir. Katılım bankalarının sendikasyon kredisi konusunda mevduat bankalarından en büyük farkı, kredi kullandırma sürecinde yaşanır. Murabehe sendikasyon işleminde kredi kullanan banka adına hareket eden “Yatırım Vekili” tarafından uluslararası emtia piyasalarından işlem yapılarak gerçekleştirilir.

Kredide banka ile müşteri karşı kaşıya gelmekte ve arada başka bir taraf bulunmamaktadır. Hâlbuki murabehede satıcı, banka ve müşteri (alıcı) üçlüsü devrededir. İşlem şu şekilde cereyan eder: Banka müşterinin işletmesi için ihtiyaç duyduğu 100 parça halıyı 100.000 liraya satın almış ve müşterisine 6 aylığına 110.000 liraya satmak ve satış bedelini 4 taksitle tahsil etmek üzere anlaşır. Kredi işleminde, belirli bir paranın faiz karşılığında belirli bir sürede kullandırılması esas ve karşılığında faiz alınır veya ödenirken, Murabehe, bir ticarettir ve mutlaka bir alışveriş karşılığında gerçekleşir. Bir mal alım satımı olmaksızın murabehe veya finansman işlemi gerçekleşmez. Murabehede bankanın alış bedeline ilave olarak aldığı tutara vade farkı, kâr ya da rıbh adı verilir. Bu sistem Osmanlı’daki para vakıflarının çalışma sistemiyle birebir benzemektedir. Lakin en temel fark, onların tamamen kamu yararı güden bir kurum, yani vakıf olmalarıyken, bu tür murabehe yapan bankaların kâr gayesi güden özel kuruluşlar olmasıdır. Bu işlem doğrunun yanlışta kullanılmasına güzel bir misal teşkil etmektedir.)

Baran Dergisi 579. Sayı