Tunus, Mısır, Libya derken Suriye de karışmaya başladı. Ortadoğu’daki gerginlik gün geçtikçe artıyor. ‘’Bu gerginliklerin sebebi ne? Bu ayaklanmalar müsbet mi, menfi mi? ABD ve İsrail’in bu işte parmağı var mı, yok mu?’’ gibi sorular medyada dolaşıp duruyor.
Ortadoğu’daki bu gerilime baktığımızda; Tunus ve Mısır’daki ayaklanmalara bir anlam verebiliyoruz fakat Libya ve Suriye’dekiler için de ‘’Size ne oluyor?’’ demekten kendimizi alamıyoruz.
 “Ortadoğu’daki bu isyanlarla neler hedefleniyor? Bu isyanlar nereye varacak? Türkiye’nin tutumu ne olmalı? vs.’’ bin bir türlü sorunun medyada döndüğü ve bu konularda bir çok kişinin cirit atıp halkın algısını bozmaya ve istediği yönde şekillendirmeye çalıştığı bu zamanda; gerek yakın komşularımızdan biri olması, gerekse yakın zamana kadar ‘’can ciğer kuzu sarma’’ olduğumuz Suriye’deki olaylara nazarları çekmenin faydalı olacağını düşündük.
Özellikle medyanın algı oluşturmak için çok adi manipülasyonlara başvurduğu bu zamanda hem Suriye hem de Türkiye vatandaşı olan ve bölgeyi çok iyi bilen Hüsnü Mahalli’nin Akşam Gazetesi’nden Şenay Yıldız’a verdiği demeç medyanın bıraktığı sahte algıları yıkıcı ve olayın iç yüzüne ışık tutucu bir mahiyettedir.
Mahalli özellikle belirtiyor: ‘’Türkiye-Suriye balayı bitti, bunu da kimse geri alamaz.’’ Daha düne kadar aramızdan su sızmayan Suriye ile bu duruma nasıl ve neden geldik?
Bu sorunun cevabı da Mahalli’nin röportajında… Provokasyon yapıldığını ve bu provokasyonlar devam ettiği sürece sorunun çözülmesinin imkansız olduğunu söylüyor. Özellikle de ‘’Türkiye’ye gelen herkese 500 dolar para veriliyor.’’ gibi sözlerin ortalığı kızıştırdığını ve bu provokelerin Türkiye odaklı olması Suriyelileri kızdırdığını da ekliyor.
Suriye dışişleri bakanı da Türkiye’ye ‘’Daha kimse gelmeden bir hafta önce çadır kurdunuz.’’ diye tepki göstermiş. Bu da gösteriyor ki; Sam Amca’nın emri üzerine, Türkiye daha düne kadar çok yakın olduğu hatta neredeyse birleşmeyi düşündüğü Suriye’ye kazık attı, ihanet etti.
İşte ‘’Türkiye ABD’nin ileri karakoludur.’’ sözünün hakikati bir kez daha tecelli ediyor. ABD’nin uşaklığını dün SSCB’ye karşı yapıyordu bugün ise aynı uşaklığı Müslümanlara karşı yapıyor. Zihniyet aynı zihniyet. Dün bu uşaklığı Kemalistler yaparken bugün de Ilıman İslâmcılar yapıyor.
Zaten ABD’nin amacı Ilıman İslâmcıları başa getirerek Müslümanların sivri uçlarını törpülemek. Türkiye’de bunu bir nebze hayata geçirdiler. Şimdi ise sıra diğer İslâm devletlerinde. Mahalli de bu kışkırtma ve provokasyonların amacının Müslüman Kardeşleri başa getirerek, Ilıman İslâm’ı Arap ülkelerinde de yaygınlaştırmak olduğunu söylüyor. Ayrıca Müslüman Kardeşler üzerinde ‘’Türkiye ile yakın olacak, İsrail ile iyi ilişkiler kuracaksınız.’’ diye baskı olduğunu da ifade ediyor.
ABD, Türkiye’nin Ortadoğu’da ne kadar etkin bir ülke olabileceğini biliyor. Ortadoğu’da İslâmî bir hareketin Türkiye olmadan gelişmesi düşünülemez. Bu nedenle Ilıman İslâm’ı ilk önce Türkiye’ye soktular. Şimdi de aynı şekilde Arap ülkelerinde karışıklık çıkararak mevcut hükümetleri devirmek ve başa, Mahalli’nin de dediği gibi, İsrail ile uyumlu ilişkiler içerisinde bulunan Ilıman İslâmcıları getirmek planlanıyor. Bu planla Müslümanların İsrail’e olan öfkeleri dindirilecek ve İsrail’in İslâm devletleri üzerinde keyfine göre hesaplar kurması sağlanacak.
Bakın Mahalli de bu konuda: ‘’İslâm’ı İsrail ile, Yahudilik ile uyuşturmaktır asıl hikaye. İslâm’ın ideolojisinde Yahudi düşmanlığı var. Dolayısıyla bu uyumlu Müslümanlar, ‘Biz İsrail’i seviyoruz. Beraber yaşıyoruz.’ dedikten sonra Müslümanlığın içini boşaltıyorsun.’’ diyor ve bunun kolay olmadığını da ekliyor. Neden kolay değil? sorusuna karşı da; ‘’Çünkü İsrail ideolojisinden vazgeçmeyecek. İdeolojileri siyonizm buna izin vermez. ABD’deki Yahudi lobileri de gücünü İsrail’e sahip çıkmaktan alıyor. Fethullah Gülen de dikkat ettiyseniz, Mavi Marmara olayında ‘İsrail’den izin alsaydınız.’ dedi. Her yol İsrail’e çıkıyor bakın. İsrail Batı’nın projesinin hem amacı, hem aracı, hem de sahibi.’’ diyor.
Görüldüğü gibi oyun sandığımızdan çok daha büyük. Amaç, bu ülkeleri karıştırıp bundan bir pay almaktan öte, İslâmiyet’i Müslüman toplumun arasından almak, yerine Ilıman İslam’ı yerleştirmek ve böylece Müslümanların gelen tehlikeyi fark etmelerini önleyerek onların kanını rahatça emebilmek.
   İşte Müslümanlar üzerine bu iğrenç planlar yapılırken ne yazık ki Türkiye de onların kuyrukçuluğunu yapıyor. Ortadoğu’da büyük bir prestij sahibi iken her geçen gün bu prestijini yitiriyor. ‘’Komşularla sıfır sorun’’ sözünün de bir palavra olduğu ortaya çıkıyor. Dün Irak konusunda olduğu gibi bu gün de Suriye konusunda ABD’nin uşaklığını yapmaya devam ediyor. Komşularıyla ihanet içinde olan bir ülkenin gelecek için hiçbir şey vaadedemiyeceği de açık.
Hükümete ve bilhassa Davutoğlu’na naçizane tavsiyemiz, eğer dinlerlerse, yol yakınken ciddi bir siyasî mütalaa yapmaları ve ilk önce Türkiye’nin çıkarlarını düşünmeleridir.