Bugün milâdî takvime göre 2022 yılının ilk günü, 2021 yılında tüm dünyada salgının etkisi hissedildi. Zor bir seneyi geride bıraktık. Fransa’da ise şartlar hükümetin sürekli yanlış yapmasından dolayı daha zordu. Bilhassa salgın ve aşı meselesinde büyük sıkıntılar yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.

Türkiye, tarihî olarak çok ehemmiyetli bir ülke. Halkı saygıyı hak ediyor, mücadeleci insanlar. Devlet de tekrar eski günlerine dönmeye başlıyor. Önceden bağımsız olan ülke, II. Dünya Savaşı’nın ardından ABD’ye bağımlı hâle geldi. Türkiye, NATO’nun ABD’den sonra en büyük ve en güçlü ordusuna sahip; buna rağmen son yıllarda NATO, Türkiye hükümetini alaşağı etmek için elinden geleni yapıyor. Zor şartlara karşı mücadele etmeyi bilen Türk halkı ve Türkiye’de yaşayan diğer etnik unsurlar buna karşı da mücadele edecektir. Tüm halk, birlikte Türkiye’yi layık olduğu yere getirecektir.

Amerikan ajanı Gülenistler, darbe teşebbüsünde bulundular, başta ekonomi olmak üzere birçok alanda sabotajlar yaptılar; fakat başarılı olamadılar. Ekonomideki sıkıntılar devam ediyor. Erdoğan, emperyalizme karşı mücadelesini çeşitli sahalarda sürdürüyor. Rusya’dan taktik silahlar alarak ilk kez Rusya’dan silah alan NATO üyesi devlet olarak tarihe geçti Türkiye. Bağımsız bir devlet olarak istediği ülkeden silah alabileceğini gösterdi. Bu tavır da düşmanı son derece kızdırdı.

Çok önemli bir geçmişe, bir imparatorluk tarihine sahip olan, çok geniş bir coğrafyaya hükmeden bir devletin halkları nasıl sömürgeleştirilebilir? Osmanlı İmparatorluğu’nun şartlar ve zorunluluklar dolayısıyla çekildiği bölgelerdeki tüm topraklar Batılı devletler tarafından sömürgeleştirildi, müstemleke hâline getirildi, kukla rejimler kuruldu. Türkiye de senelerce yanlış ellerde, emperyalizme hizmet eden politikalarla yönetildi. Bugüne kadar hayatta kalmayı başaran ve hâlâ devletin başında olan Erdoğan’ın bu politikalara ve emperyalistlere karşı tavrı sebebiyle kendisine büyük ümitler bağlanıyor. Son günlerde ise Türkiye, ekonomik problemlerin çözülmesini bekliyor. Elbette bunun yanında birçok yeniliğe ihtiyacı var Türkiye’nin. Kürt meselesi, ülkedeki tüm siyasî mahkûmların serbest bırakılması gibi meseleler… Bunlarla birlikte oluşan yeni şartlara nazaran yeni bir sürece adım atılması gerekiyor.

Allah, Filistin topraklarını işgal eden düşmana ve mukaddes topraklarımızı elinde tutan münafıklara karşı bizim yanımızda. Bunu asla unutmamalıyız. Filistin topraklarında mücadele devam ederken daha önce bulunduğum Yemen’de de savaş sürüyor. Her zaman Filistin davasının yanında olan Yemenlileri ve bu ülkede geçirdiğim zamanı asla unutamam. Suudiler Yemen’i kendilerine yönelik tehdit olarak gördükleri için ülkenin bir kısmında hâkimiyeti elinde bulundurmak istiyor. Mukaddes topraklarında, vaktinde İngilizlerin desteğiyle bölgeyi ele geçiren Suudi münafıkların elinden kurtarılması ve buraların gerçek Müslümanların hâkimiyeti altında olması, Suriye’de savaşın sona erdirilip barışın tesis edilmesi, Irak’ta karışıklığın son bulması gerekiyor. Tüm bunları sağlayabilecek tek güç Türkiye bu yüzden içerideki sorunların bir an önce çözülmesi gerekiyor.

27 senedir cezaevinde olmama rağmen asla ümitsizliğe kapılmadım. Zaferin bizim olacağından eminim. Tecrübelerimi Bolivarcı hükümet ile paylaşabilmek için ülkeme dönmeyi çok istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Siyonistlerin ve emperyalistlerin hedef tahtasına koyduğu Venezüella hükümetini ve halkını destekliyor. Bu destek çok ehemmiyetli çünkü Venezüella ile Türkiye arasında tarihî bir bağ olmadığı gibi Venezüella’da yaşayan Türk sayısı da çok az.

Öte yandan Latin Amerika’da enteresan gelişmeler de oluyor. Nikaragua ile Çin arasında ilişkiler yeniden tesis ediliyor. 1990’larda Çin Halk Cumhuriyeti yerine Tayvan’ı tanıyan Nikaragua’nın seçimlerden sonra Tayvan ile diplomatik ilişkilerinin kesmesinin ardından Çin Halk Cumhuriyeti ülkede yeniden büyükelçilik açtı. Nikaragua’nın Tayvan ile diplomatik ilişkilerini sürdürmesi eski yönetimin kararıydı. Yeni Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega ise Tayvan ile diplomatik ilişkileri keserek Çin’i tercih etti. Aslında bu bir sorun değil, hatta önemli bir haber; fakat Latin Amerika’da iki tip siyasî düşünce olduğunun görülmesi açısından ehemmiyetli. Latin Amerika ülkelerinde emperyalistler adına iş yapan hainler ile ülkesinin ve halkının menfaatini düşünen gerçek vatanseverler arasında bir iktidar mücadelesi var.

Venezüella’da gerçekleşen Bolivarcı devrim ve şu an Venezüella’nın yaşadıkları herkes için bir misal teşkil etmeli. Dünyanın en zengin ülkesi olmasına rağmen Venezüella’da sefalet kol geziyor. Venezüella gibi emperyalizmin hedefinde olan Küba da, Türkiye’nin yaptığı gibi salgın ile mücadele konusunda Venezüella’ya yardımcı oluyor, doktor ve aşı desteği veriyor. 1 Ocak 2022, Küba devriminin de 63. yıldönümü. 1 Ocak 1959’da Küba’da devrimin gerçekleştirildiği günü hatırlıyorum. Küba aslında çok fakir bir ülke. ABD’nin güneyinde yer alan bu ada ülkesinde devrimci rejim hayatta kalabilmeyi başardı. Son derece zor ekonomik şartlara sahip olan ülkeye yönelik Amerikan saldırganlığı devam ediyor. Obama döneminde bir yumuşama süreci yaşanmış ve Obama Küba’yı devrim sonrasında ziyaret eden ilk Amerikan başkanı olmuştu; fakat şimdi yine Kübalılar için sıkıntılı bir dönem yaşanıyor.

İnanıyorum ki, Siyonist ve emperyalist ajanı olmayan hükümetler vermiş oldukları savaştan galip çıkacaklar.

Ayrıca avukatlarıma da bir parantez açmak istiyorum. Savaş sadece devletlere karşı yapılmıyor. Avukatım Isabelle Coutant Peyre de ekonomik olarak savaş açılan kişilerden. Bu vesileyle Türkiye’deki avukatlarım da dahil tüm avukatlarıma da selamlarımı ve teşekkürlerimi iletiyorum.

Allahü Ekber!

01.01.2022

Baran Dergisi 782. sayı