Gerçekte, onun taşıdığı silahın namlusu bizim evlerimizde ve sadece bize doğrultulmuş vaziyette. O silah, Play Station oyunları ile esir alınan her gencin her gün bilgisayar ekranlarında ve her an elinin altında! Sürekli kullanılıyor...

Bilgisayar ekranına kilitlenen bireylerin elinde her zaman bir silah vardır. Yeni Zelanda’da ortaya çıkan katilin elindeki silah gibi... O, silahla oyun gereği karşısına aldığı düşmanlarla savaşmaktadır. Ateş ettiği her şey, onu başka bir maceraya sürüklemekte, öldürdüğü her düşman, başka noktalara doğru hücum etmesinin yolunu açmakta... Oyun böylece sürer gider ve hiç bitmez...

Oynayan kişi, karşısındaki düşmanı imha ederken, esasında kendi kafasındaki asıl düşmana ateş etmektedir. Peki kafasındaki düşman kimdir? Bu, onun durumuna göre değişebilir. Yeri geldiğinde kendisine yan bakan arkadaşı, azarlayan öğretmeni, harçlık vermeyen annesi veya babası, kıskandığı kardeşi, kızdığı beğenmediği herkes ve her şey olabilir...

Söylediğiniz şeylerin onun dünyasında yaşananlar açısından bir karşılığı yoksa! Kendisini odasına hapsetmiş evladınız başka ne yapabilir ki? Kendi doğruluğunuzu ispat etme gayretiniz daha ilk hamlede çöker. Sizi bir an için dinlese bile, okul ve mahalleden tanıdığı diğer arkadaşlarının göz kamaştırıcı durumları, onu sanal dünya âlemine çeker!

Bu dünyaya hâkim olanlar, oyuncular arasındaki iletişimi sağlayan güçlerdir. Bunlar, o vasıtalar ile oyuncu bireylerin kafasına gerektiği zaman harekete geçirecekleri virüsleri zamanında yerleştirirler. Sonra onları sahaya sürerler... DAİŞ örneğinde olduğu gibi. Oyunlar ile başlayan savaş, gerçek alanlarda devam eder. Irak ve Suriye topraklarında cepheye sürülen savaşçılar, hakikatte oynayageldikleri oyunun bir parçası olarak oraya bilerek çekildiler. Ekseriyeti İslam için savaştıklarına inandırılan katiller sürüsü... Ve bunların geldikleri yerler dikkate alındığında çoğunun batılı ülkelerden getirildiği veya yönlendirilerek buralarda değerlendirildiği görüldü... Onları kullananlar böylece bir taşla iki kuş vurdular... İslam tehlikeli bir din ve Müslümanlar ise terörist gösterildi...

Şimdi aynı oyunun diğer oyuncuları sahneye sürüldü. Yeni Zelanda katili oynadığı oyunların gereği için sahnede.

Tolstoy’un “Kroyçer Sonat” isimli romanındaki bir kahraman şöyle diyor:

 “Nasıl ki bir adamı hipnotize ederek ona cinayet işletmek suç ise, kötü müziğe müsaade etmek niçin suç değil?”*

Düşmanlarımızla mücadelede esas ve usul önemli. Düşmanlarımız, her yerde ve bizim hakim olduğumuzu sandığımız yerlerde. Evimizin baş köşesinde. Çocuklarımızın zihinlerine musallat olmuş vaziyette...

Ayasofya açılsın derken kapanan gerçeklerin üstü örtülmemeli...

Müslüman katliamları karşısında alınması gereken tavrı doğru ortaya koyamıyorsak, bağırsak da, çağırsak da, onların bu durumuna seyirci kalmaktan öte yapacağımız bir şey yoktur.

“Biri, konakta işini bitiren hizmetçiye diyor ki, ‘gidip odanda yatabilirsin!’ Öbürü de hizmetçinin işi bittikten sonra onu kapının önüne koyuyor ve ‘hadi sen serbestsin!’ diyor… Senin serbestliğin bu kadar.”* Bizim bütün dünyadaki halimiz bu...
“... acı duyma ıstırabını bile unutmuşuz… İşkencenin şiddetine bakın!.. Sıkça verdiğim bir misâli burada tekrar edeyim: Okyanusta kayboluyor adam, ne tarafa gidecek?.. Bunun bir ıstırabı var; güneş tepeden yakıyor, açlık bir taraftan, susuzluk bir taraftan, yön yok, yol yok, pusula yok… Ve bunun korkusu içinde… Bir müddet sonra uyuşukluk başlıyor; açlığın getirdiği bitab düşme hâli… Bir müddet sonra dayanamıyor, deniz suyu içiyor ve çıldırıyor… Ondan sonra dünya güllük gülistanlık… Kendimizi suçlamayı bilelim.”*

Evet olan biten her şeyde kendimizi hesaba çekmeliyiz ki, “Fikirde çözemediğin düşmanı savaşarak çözemezsin. Savaşın temel argümanı fikir olmadığında kazanacağın bir savaş ta yoktur!.”**

Bu gün Müslümanlar için bütün dünyada çağa vurulacak mührü taşıyan tek fikir hareketi İBDA'dır. Ondan başka yok!

Yeni Zelanda katliamı derinlerdeki buz dağının görünen kısmıdır. Filistin, Mısır, Afganistan, Irak, Bosna... Bütün her yerde devam ede Müslüman katliamları karşısında birikmiş öfkelerle faveran ediyorsak, bu feryatların neticesinde alınacak doğru bir netice olmayacaktır.

Önce fikir silahını kuşan... Ötesi gelir...
 
Dipnotlar
*Salih Mirzabeyoğlu Filistin Meselesi Konferansı
**Dr. Nevzat Şipleme

Baran Dergisi 636. Sayı