İslâm hakikati çerçevesinde hakikatimizi bulup sevgi bağı ile yuvalar kurmalıyız. Kardan beyaz nesiller yetiştirmeliyiz. Birbirimize ağaç olmalıyız. Ağaç olalım evet ağaç. Erkek kadına kadın erkeğe yaslanmalı. Erkek ve kadın birbirlerinde dinlenmeli. Ağaç olalım evet ağaç. Erkek ve kadın birbirlerinde en güzel nağmeleri yaşatmalı.
Biz Büyük Doğu-İbda mensupları Allah Resulünün kelâm ve mâna toplayıcılığı hususiyetine bağlı olarak her şeye (hadise-insan-tabiat vb.) hikmet gözüyle bakmayı bir vazife sayarız. Her geceyi kadir her insanı Hızır gör anlayışını ruhumuzda tüttürerek ne mânalar devşirir ne güzellikleri içimize sindiririz.
Ruhları köreltici, nefsleri azdırıcı Batı düşünce ve yaşayış tarzı kadınla erkek arasında ahenk ve birliği bozarak birini diğerine düşman etmiştir. Fazilete göre yaşamayı birbirlerine köle olmak olarak gösterirken hazza göre yaşamayı özgür olmanın gereği olarak idealleşmiştir. Fazilete göre yaşamada yol arkadaşlığı, iyi kötü günde birlikte olma, ana baba olma, çocuk yapma özlemi yatarken hazza göre yaşamada partner, eğlence ve sefahat, hayatı sadece cinselliğe irca durumu vardır.
Hanım kardeşlerimizin birçoğu evlendiği erkeği görünce onda bir güven hissediyor. Her dem dalgalı denizlerde sığınacağı bir liman olarak görüyor... Onu bir ağaca benzetmesi erkek ve kadın ilişkisinde olması gereken ne güzel mânaları tedai ettiriyor. Ağaç köklerine sımsıkı bağlı kalarak yaşarken sabır ve direnci öğretmiyor mu? Ağaç her dem aynı yerde bekleyerek dal dal, yaprak yaprak gökyüzüne el açan bir dervişi andırmıyor mu?
İslâm dünyasında kadın ve erkek münasebetlerini en muhteşem yerli yerine oturtan büyüklerimiz İmam Rabbani, Muhyiddin-i Arabi ve Necip Fazıl diyebiliriz... Kadının erkekte hissettiği güven hissi, Muhyiddin-i Arabi’nin kadın ve erkek birbirlerine meyleder sözünü apaçık gösterir nitelikte. Bunun sebebi erkek kadınla tamlığa erer. Erkek kadınsız eksiktir. Erkek tam anlamıyla erkek olma hakikatini kadınla yan yana sevgi bağı kurarak gerçekleştirir. Kadının erkeğe meyli ise öz vatanını bulma ihtiyacından. Kadın erkek olmadan her an gurbette yaşar. Yalnızlığa gömülü olarak endişe içinde şaşkınları oynar. Gurbette yaşamak zordur. Kadın erkek ile sevgi bağı kurduğu zaman hasretine son verir, bu takdirde psikolojisi düzelir.
İslâm hakikati çerçevesinde hakikatimizi bulup sevgi bağı ile yuvalar kurmalıyız. Kardan beyaz nesiller yetiştirmeliyiz. Birbirimize ağaç olmalıyız. Ağaç olalım evet ağaç. Erkek kadına kadın erkeğe yaslanmalı. Erkek ve kadın birbirlerinde dinlenmeli. Ağaç olalım evet ağaç. Erkek ve kadın birbirlerinde en güzel nağmeleri yaşatmalı.
Pinokyo-Tövbe
Küçükken hisli bir şekilde okuduğum kitap... Pinokyo... Düşünün, marangozluk mesleğini yapan yalnız bir ihtiyar... Yalnız ihtiyarlar canımı çok acıtır. Mesela Alp Dağları'nda tek başına yaşayan Heidi çizgi filmindeki ihtiyar adam gibi. Çizgi filmde Heidi ile dede ayrılınca günlerce hüzünlenmiş tenha köşelerde içli içli ağlamıştım. Heidi'yi dedesinden ayırıp kuzu melemelerinden uzak, rüzgârların nazlı nazlı esmesinden mahrum olacağı şehre götürmüşlerdi. Alp Dağları ve dedenin evi Heidi'nin neşesinden ve yankısından yoksun kalarak adeta ruhunu kaybetmişti. Dede ve Heidi ilerleyen bölümlerde tekrar kavuşup birlikte olunca öyle sevinmiştim ki... Bu sevincimi neşeyle kanat çırpan serçeler görse bu halime gıpta ederlerdi herhalde. İnsanlar yalnız kalmamalı. Hele hele ihtiyarlar hiç yalnız olmamalı. İhtiyarlar ve torunlar hiç ayrılmamalı. Yalnızlığına çare ihtiyar marangoz bir oyuncak yapar. Hikaye bu ya.. İhtiyar marangozun yaptığı oyuncak canlı olmuş, insanî tepkiler veren bir varlık özelliği göstermişti. Doğrusu dede derdine çare bulunca öyle rahatlamış öyle rahatlamıştım ki. Odamda kasvetli gökyüzünün yerini pırıl pırıl güneşle aydınlanan mavi bir gökyüzü almıştı.
Aslında bütün zanaatkarlar ve sanatkârlar eserlerinin canlı olmasını, insanlara ruhen sirayet edip onları etkilemesini ister... Velhasıl kader, elden ne gelir. Sınır ve çizgi var, bir yere kadar. Mutlak güç ve kudret önünde o kadar aciziz ki... İmam-ı Rabbani Hazretlerinin ifadesi ile haddimizi bilmeliyiz.
Artık insanların gururlanan ve kibirlenenlerine öfkelenmekle beraber daha çok acıyorum... Neyse Pinokyo denilince akla ne geliyor. Yalan söyleyince hemen burnu uzayan bir varlık. Yani Pinokyonun doğru veya yanlış olduğu bir anda ortaya çıkıyordu. Pinokyo olmak bu devirde zor olsa gerek. Herkes birer Pinokyo vasfını üzerinde taşısa burunlarının uzamasından kimse kimseye sarılamazdı. Kimse kimseye güvenmez, kimse birlikte olamaz birlikte bir iş kuramazdı. Evlilikler, dostluklar velhasıl insani ilişkiler kuranlar arasında hiçbir irtibat kalmazdı. Rabbim iyi ki kalbi mahfuz tutmuş. Allah'la baş başa olarak tövbe nimetini bize bağışlamış. İnanın ne kadar şükretsek az. Pinokyo vasfında olsak seher vakitlerinin sonsuz derinliğinde Allah'la bir olmanın güzelliğini yaşayamazdık. Gözyaşının ne büyük bir rahmet olduğunu idrak edemezdik. Tövbe serinliğini içimizde duyamazdık. İyi ki Pinokyo vasfında değiliz. İyi ki Allah var. İyi ki tövbe var... İyi ki...
Zamanın Hâlleri - Osman Aslan
Osman Aslan yazmış olduğu tiyatro eserinde durgun ve dinlemeyi seven görüntüsü altında çok iyi bir gözlemci olduğunu gösteriyor. Toplumda gördüğü aksak ve kopuklukların fotoğrafını çekmekten öte eşya ve hadiselerin görünmez yüzlerini göstererek bize ışık tutuyor. Cemiyet planında tezahür eden bu ürpertici halleri öylesine işliyor ki yüreğimize bir kor ateşi atarak bizi bizle baş başa bırakıyor... Büyük Doğu teknesinde yoğrulan Osman Aslan'ın diyaloglarında Şekspir ve Necip Fazıl pırıltı ve esintilerini görmek de bu ocakta ne derece piştiğini ve bu ocağı ne ölçüde özümsediğini bize gösteriyor...
Bu devrin insanı artık anlık okumalara alışkın... Sabırsızlık içinde... Kendi kendimize şunu demekte ne derece haklıyız acaba?... Acaba duygu ve düşünce yoğunluklu ifadeleri kısa kısa dağıtarak mı yazsaydı?
İlk sahnede Nasreddin Hoca resminin hediyesinden birtakım çıkarımlar yaparak fikirler tüttürse miydi?
Şahısların düştüğü acıları ve çileleri, vakıaları çoğaltarak düşük yoğunluktan kesif yoğunluğa gıdım gıdım mı getirseydi?
Kızının içine düştüğü vaziyeti tamamen kızına değil de içtimaî planda bozuluşumuza mı getirseydi?
Osman Aslan'a çalışmalarında gayret ve muvaffakiyet dilerken yeni müjdeler bekliyoruz.
Aylık Baran Dergisi 38. Sayı, Nisan 2025