Bugüne kadar pek çok meseleyi gündemimizde değerlendirdik; fakat hiçbiri birazdan okuyacağınız satırlardaki kadar iğrenç değildi. Bahsi kaleme almadan evvel yapmak zorunda kaldığımız araştırma, asırlardır bize “işte medeniyet bu” diye dayatılan Batı’nın gerçek yüzünü bir kez daha görmemiz ve Batı adamından insanlık namına bir kez daha tiksinmemizin vesilesi oldu. Esasına bakacak olursanız, Batı cebhesinde değişen hiç ama hiçbir şey yok. Dün Eski Yunan ve Roma’da ne yaşanmışsa, bugün de aynısı yaşanıyor. Batı, aradan geçen binlerce seneye rağmen kendi kültürünü hiç terk etmemiş anlaşılan...

Birazdan okuyacağınız yazıda pedofili (yani, sübyancılık), nekrofili (ölü seviciliği), işkence, şantaj, cinayet ve daha nice iğrençliğin bir grup elit(!) Batılının nasıl hayat tarzı hâline geldiğini göreceksiniz.

Pedofili ve Siyasî Dizayn
Bilindiği üzere 8 Kasım tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimleri yapıldı ve sermaye, bürokrasi, medya patronlarının da aralarında bulunduğu geniş bir kitle tarafından desteklenen Hillary Clinton yerine Donald Trump başkan seçildi. Seçim neticesinin netleşmesinin hemen akabinde, kendilerini Trump karşıtı olarak tanımlayan Amerikalıların büyük çaplı eylemlerine şahitlik ettik. Hattâ geçtiğimiz hafta bu eylemlerden ve Amerika’nın içinde bulunduğu kültürel, siyasî, içtimâî ve ekonomik şartlardan yola çıkarak dergimiz kapağından “Amerika Şimdilik İki Parça” demiştik. Eylemlerdeki şiddet dozu artarak devam ederken son derece enteresan bir gelişme vukuu buldu ve kendimizi Barack Obama ile Bill Clinton’ın ön planda yer aldığı büyük bir skandalın “teaser”ını seyrederken bulduk. Teaser, hani yeni film ve diziler öncesinde seyircinin alâkasını cezbetmek üzere yayınlanan kısa ve merak uyandırıcı tanıtım filmleri olur ya, o işte. Hadise FBI’ın başlattığı bir soruşturmaya dayanıyor esasında. Sonrasında her ne oluyorsa bu dosya kapatılıyor ve anladığımız kadarıyla FBI’ın da içinde olduğu kanat elde ettiği bilgi ve dokümanları Wikileaks üzerinden servis ediyor. Amerikan derin devletinin iki parça olduğu uzun zamandır takip edenlerce aşikâr... Bu servis işi de 8 Kasım tarihinden evvel başlamıştı; fakat meselenin gündem olması seçim sonrasını buldu. Diğer tarafıyla Obama ve Clinton’un temsil ettiği taraf mesajı almış olacak ki, Amerika’da yaşanan eylemler adeta bir bıçak gibi kesildi ve bu kanadın Donald Trump’ın da denenmesi gerektiğine dair açıklamalar bir bir gündeme düşüverdi. Hâliyle mesaj yerine ulaştığından “teaser”ın geri kalanını görmediğimiz gibi, çapına nisbetle vukuu bulan hadiseyi de ana akım medyadan takip etmemiz mümkün olmadı. Bu arada pedofili ve nekrofili gibi hayvandan aşağı suçların Amerika’yı bir arada tutan tutkal hâline gelmiş olması da ayrıca dikkate şayan.

Tıpkı ataları gibi bugünkü Batılıların seçkinleri de insan öldürmekten, ölmekte olan insanı acılar içinde can çekişirken izlemekten, kız erkek demeden küçük yaştaki çocukların ırzına geçmekten, çocuklara eziyet etmekten büyük bir keyif alıyorlar. Dayattıkları hayat tarzı, Batı kültürünün menfi neticeleri ve savaşlarda işledikleri suçlar makro planda kaldığından net bir şekilde idrak edilemiyorsa da, bu gibi müşahhas hadiselerin gündeme gelmesi vaziyetin açık bir şekilde idrak edilmesine, Üstad Necib Fazıl’ın “durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak” dediği yolun nihayetinde hangi duvara tosladığına şahitlik etmemize vesile oluyor.

Clinton Merkezli Pedofili-Nekrofili Organizasyonu
Gelelim teaserını izlediğimiz elem verici bu hadisenin kendisine... Olan biten her ne kadar iğrenç olsa da fazla detaya da girmeden anlatmaya çalışalım.
Hillary Clinton’un seçim kampanyası başdanışmanı John Podesta’nın, ticaret ve yüksek bürokrasi çevrelerinden kimselere “Comet Ping Pong” adlı bir pizzacıda düzenlenecek “pedofili” organizasyonuyla alâkalı mail alışverişi Wikileaks üzerinden sızdırıldı. Pizzacının sahibi, John Podesta’nın kardeşi olan Tony Podesta ile yakın münasebetleri olan James Alefantis isimli birisi. Para sihirbazı olarak tanınan George Soros’un en büyük bağışçısı olduğu “American Bride Pac”in geçmişte Comet Ping Pong ile maddî ilişkisi olduğu Amerika’daki iddialar arasında.

Wikileaks’in yayınladığı yazışmalardan birinde, John Podesta’nın Golden West Financal’ın sahiplerine gönderdiği e-postada; kız çocuklarıyla seks yapmasının erkek çocuklarıyla yapmasından daha keyifli olup olmayacağı hakkında sorular bile var.

Amerikan Başkanı Barack Obama, geçmişte Comet Ping Pong pizzaya bağışta bulunanlar arasında ve pizzacının sahibi James Alefantis’in 2010 ile 2014 seneleri arasında Beyaz Saray’a gerçekleştirdiği beş ziyarette dikkat çekici hususlardan. Yine sızdırılan maillere dönelim. Fred Burton, Don Kuykendall’a yolladığı bir e-postada, Obama’nın, özel bir parti için Chicago’da bulunan Comet Pizza’dan Washington’a 65 bin dolarlık pizza sipariş ettiğinden söz ediyor. Chicago ile Washington’un arasının 1.127 km olduğunu hatırlatalım...
Olayda adı geçen kadınlardan biri olan Laura Silsby, Haiti’den dönerken evlat edinmek adına 33 çocuğu kendisiyle birlikte götürmek isterken yakalanıyor. Bu çocukların ailesi var, ona rağmen bu kadın evlat edinmek istiyor, Haitili yetkililer kadının gitmesine izin veriyor (çocukları bırakmak şartıyla), bu olayla ilgili davada kadının avukatlığını yapan kişi eski insan kaçakçılığı suçlusu (ceza almış) biri ve Hillary Clinton da bu kişinin parasını ödüyor. Hillary Clinton olaya buradan bağlanıyor.

Bill Clinton ile devam edelim... Pedofili suçundan yargılanmış Jeffrey Epstein’ın sahibi olduğu “Little St. James” adasına tam 26 sefer yine Epstein’ın sahibi olduğu “The Lolita Express” adlı uçağıyla gidiyor. Bu ada Amerikan basınında “under age sex slave island” (küçük seks köleleri adası) olarak tanımlanıyor.

Konu hakkında onlarca grafik, münasebet şeması, fotoğraf ve video internete düşmüş vaziyette. Her ne kadar bu konuyla alâkalı yayınlar “basın özgürlüğü”, “hukuk bağımsızlığı” diye zırlayıp duran Amerika, Avrupa medyasında ve yargısında konu edilmiyorsa da, iş çığırından çıkmış vaziyette. Ne bir soruşturma açıldı, ne meseleyi takip eden gazeteci var ve işin açıkçası ne de kanayan bir kamuoyu vicdanı... Tam mânâsıyla yarasa vicdanlılar diyarı.

Niçin?
Yukarıda kimilerinden bahsettiğimiz büyük bir pedofili, nekrofili halkası Amerikan seçimleri vesilesiyle ucundan kıyısından da olsa gözler önüne serildi. Peki, ama böylesine makamlara erişmiş olan insanlar niçin sapkınlaşıyorlar?

Batı’da hüküm süren hazza dayalı kültür malûm. Hayvanî insiyaklarını dürtmek ve insanı bütünüyle bu istikâmete sürmek üzere tesis edilmiş bir düzenin muhatabıyız. Daha fazla para, daha fazla seks, daha fazla heyecan ve hep daha fazla, daha fazla... Esasında çoğumuz bunların marjinalliğini kendi mabadlarına badem sokuşlarından mülhem bilirdik; fakat görüyoruz ki zararları yalnız kendilerine değil, insanlığın geri kalanına da yönelmiş vaziyette. Adam yahut kadın, zaten günümüz dünyasında her ikisi de birbirine karışmış vaziyette, hayvanî insiyaklardan biri peşine tutulduğu vakit, o işin sonu yok. Para kazanmayı düşünün: Daha fazla, daha fazla ve daha fazla... Sebeb sonuç alâkasını yitirmiş, vasıtaların gaye hâline dönüştüğü hallerde tabii netice umumiyetle sapkınlık olmaktadır. Bu sapkınlık ki, bize senelerdir rejim eliyle “muasır medeniyet seviyesi” diye dayatılan şeyin ta kendisi...
Bugün Batı dünyasında cereyan eden bu hadise yeni mi? Değil elbet... Neredeyse insanlık tarihi kadar eski. Eski Mısır, Eski Yunan ve Roma bugün tiksinerek okuduğumuz şeylerin mucidi belki de. Firavunların tanrılık iddiasıyla tebaalarına karşı işledikleri suçlar. Eski Roma’da aslanlara atılan insanların can çekişerek çaresizce ölümünü seyretmekten duyulan zevk. Eski Yunan’da oğlanlara karşı düşkünlük... Tüm bu sapkınlıkların üstünü biraz kazısak altından iki kavram çıkıyor; hâkimiyet ve teslimiyet... Hâkimiyet dürtüsü, bir mihraka bağlanmadan itidalden ifrada kaçınca, çocukların çaresizce ırzına geçmek ve ölümünü seyretmek hakimiyet dürtüsünün zirvesine yerleşiyor, Allah’ın mukaddes kitabında “belhüm adal” dediği hayvandan aşağı mertebenin dipsizliğine bizleri şahid ediyor. Bir de bunun “teslimiyet” dürtüsünün ifrada kaçmış hâli var ki, sapkınlığın bir diğer ufuksuzluğu da orada.
Toplamına gelecek olursak, Allah, insanı Allahsız kalmak afetinden muhafaza etsin. İnsan ne zaman Allah’ı inkâr eder ve kendi nefsini tanrılaştırmaya başlarsa, işte o zaman daha insan bile olmadan sözüm ona tanrı olmaya kalkıyor ve yukarıdaki çirkinler çirkini manzarayı pervasızca resmediyor. İbda Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun ikaz ettiği üzere; “Kuduz nefs-i emmareyi iyi anlayın, o mürid olmak ister ama bu da onu kesmez mürşid olmak ister, nefsine bunu yakıştırır, bu da nefsi tatmin etmez peygamber olmak ister, o da yetmez sonunda Allah olmak ister!..” İnananın bile nefsinin bulduğu bu kapılar, inanmayanın nefsinde nereye çıkar?

Mısır’da Firavunlar sapıtmıştı, zulüm almış başını yürümüştü ve bunlara karşı Allah rahmet olsun diye Musa Aleyhisselâm’ı gönderdi. Yunan ve Roma’da böyle sapkınlaşmıştı, İsa Aleyhisselâm’ı gönderdi. Son olarak da tüm zamanı ve mekânı yüzü suyu hürmetine yarattığı Allah Resûlü’nü bugün ve yarının tüm zulmüne son vermek üzere İslâm ile beraber âlemlere rahmet olsun diye gönderdi. Müslümanların üzerindeki mesuliyetin büyüklüğünü kavramasının vakti hâlâ gelmedi mi?

***
Hâsılı kelâm burada asıl mesele kâfirin hangi aşağılık sınırlarda gezdiğinin dedikodusunu yapmak değil elbet. Bizim açımızdan işin bize bakan tarafı elzemdir hep. Cihanın dört bir yanı zulüm, sapkınlık, manyaklık ve cinnet ile dolmuşken, insanlık bir kez daha farkında yahut değil rahmete susamış vaziyette kıvranır, inananların adalet ile hükmedeceği düzenin kurulmasını beklerken, bu haberler bizim mesuliyetimizi, kinimizi ve gayretimizi büyütmeli hep.

Biz insan gibi yaşamak istiyoruz. İnsan gibi yaşamanın yolunun da insan gibi yaşatmaktan geçtiğini biliyoruz.

Devlet binalarına pedofili ve nekrofilinin sindiği Amerika, çocuk peze.enkliğini ulusal turizm gelir kalemi hâline getirmiş Tayland, böylesi sapkınların atası konumundaki Avrupa, azılı pedofili suçlusu Vatikan, maymun kerh.neleri açılmış Afrika ülkeleri ve diğer zalimler dize getirilmedikçe bu dünyada insan gibi yaşanmayacağı artık anlaşılmalı.

***
İnanan için iki nefes arası bile unutulması gereken ölçüdür ki; Lût kavminin tamamı yasaklanan günahı işlediğinden değil, işlemeyen bir kısmı da bu vaziyete seyirci kaldığı için helâk edildi.

İnsan isek bir memuriyetimiz, mesuliyetimiz var! Her vakit dediğimiz gibi evvelâ Anadolu. Biz ayağa kalkacağız ki, biz “ol”acağız ki, kendi adaletimizi tesis edeceğiz ki, dünyanın geri kalanında da adaleti tesis edebilelim. Bu istikâmet dışındaki hareketlerin kendi kendini kandırmak ve oyalamaktan başka bir anlamı yoktur. Her zaman söylüyoruz, evvelâ Anadolu...
Kurtarılacak ve kurtaracak olan o!

Baran Dergisi 515. Sayı