28 Şubat dönemlerini hatırlarsınız; Müslüm Gündüz Hocaefendiye yapılan haksızlığı ancak beş yıl sonra üstelik yüksek dozlu itiraflar ve tutuklamalar ile öğrendik. Balyoz darbe plancıları ve Gölcük Donanmasında Müslümanlara kurulan tuzaklar gözlerimizi faltaşı gibi açmamıza sebep oldu. Fadime Şahin, Ali Kalkancı Ergenekon elemanlarının başrolünü oynadığı senaryo ekibi zevatların türlü şenaatleri ve vesile oldukları zulüm unutulmuş değil. Müslümanlara belaltından vurmak, onları kamuoyunda ancak bu şekilde itibarsız kılınılacağına inanmak öteden beridir bir Yahudi hastalığıdır, Barbar batının kustuğu zehirdir. Ve “çamur at tutmazsa izi kalır, bırak çamuru yiyenler çamuru temizlemeye uğraşsın biz kendi işimize bakalım” türü bir gaye-hedef tayini ile yapılan bu tür propagandist hareketler artık Müslümanların gündeminde olmaması gerekirken hala “aynı delikten ikinci ve dahi üçüncü, dördüncü kez” ısırılmaktan bıkmamış insanımız bu operasyonun faillerinin ağzına bakmaktadırlar.
Son birkaç haftaya bakalım ve mevzuumuza istikamet verelim. Nihayetinde rejimin yeni bekçileri, İslâm inkılabının yeni düşmanları, Müslümanların egemenliklerini ABD-İsrail-Batı adına gasbetib yürüten Ilıman Laiklerin(İslamcılar!) hem konumlarını hem de yapıp etmelerini rahatça anlamak için bu gerekli. CIA ajanı Abramowitz’in yönettiği sözde düşünce kuruluşu CFR heyeti, Gül ile kapalı kapılar ardında görüştü. Sonra Abdullah Gül’e İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth Chatham House ödülü olarak, İngiltere’ye önemli hizmetler yapmış, “adanmış kişilere” takılan “Knight Grand Cross of the Order of the Bath” (Ruhani Safiyet Derecesinin Şövalye Büyük Haç Nişanı) nişanı takıldı. Ardından ABD’nin ikinci adamı Biden geldi. Pentegon’un patronu benetta ise ha geldi ha gelecek. Bu sıklık ve yüksek dozlu geliş gidiş neyin nesi, merak ettik? Merakımız uzun sürmedi? OPERASYON BAŞLAYINCA fark ettik.
Türkiye üzerine büyük bir operasyon var ve bunun hazırlıkları yapılıyor. Bu oparasyonun çapı ve zemini oldukça geniş. İçeride Türk’ü mahv perişan ederken dışarıda Türk’ü itibarsız hale getirici siyasi ve içtimai hareketlilikler. İçeride piyonlar hazır ve iç savaşı hızlandırıcı birbirlerine kini, öfkesi, intikamı artmış tahrik edilmiş ve aynı derecede ertelenmiş büyük topluluklar üretilirken dışarıda komşu ülkelerde dahil kimseyle iyi geçinmeyen, ikiyüzyıllık geçmişiyle barbarlık, katliam ve tecavüzden başka bir şeyiyle anılmayan ABD’nin taşeronluğunu, hadi biraz hafifletelim stratejik ortaklığını yaparak ABD’nin ve İsrail’in kirli geçmişine atıfla bölge devletlerinin düşmanı haline getirilmektedir. Batı çökerken bölgede etkin olabilecek iki önemli gücü İran ve Türkiye’yi iş yapamaz hale getirmek istemektedir. Tarih, Sasani ve Osmanlı gibi, bölgenin hakimi iki gücün etkisini kaydetmiştir. Hal böyle olunca Batı, İsrail adına bölgede vakit kazanmak istemektedir, kendini toparlayıncaya kadar. Ve b devreye içten devşirilen yeni işbirlikçiler Gülen yüzlü, müfteri ve ihanet örgütleri girmektedir.
Ilıman İslam yani Amerikan İslamı, yani dinlerin birliği üzerinden hareket eden diyalogçular, yani kafiri, hiristiyanı, sapığı supuğu, seni olduğun gibi kabul ediyorum hatta seninle senin istediğin bazı şeyleri paylaşabilirim diyecek kadar sahte bir İslam. Şimdi bu sahte İslamcılar, Ilıman Laikler, Müslümanlara savaş açarak bağlı oldukları, kendilerine iktidarı veren mevkiye sadakatlerini gösteriyorlar. Kendi sapık zihniyetlerine karşı çıkan cemaatlere, kanaat önderlerine, alimlerine, kişilerine 28 Şubatçı kafayla aynı şekilde belaltından vurmaya(Cüppeli Ahmet Hocaefendiye yapılan gibi), yenemedikleri altedemedikleri zatları itibarsız kılıcı iftiralar atmaya ve dahi ABD’den daha fazla El-Kaide militanını(Masum Müslüman Türkleri) Türkiye’de yakalayarak zindanlara tıkmaya gayret ediyorlar. Kısaca Ilıman Laikler(İslamcılar) Müslümanlara karşı savaş açtılar.
Önce küfrü temsil makamında İsrail-ABD ve onun uşağı Kemalizm varken şimdilerde, sıcak-aktif cihadın(el-dil-kalp) terk edildiği, bununla birlikte "ben de müslümanım" diyen insanların resmî nüfusa göre çoğunlukta olduğu topraklarda bu savaş, günümüzde "hakiki İslâm" ile "sahte İslâm" arasındaki savaşa dönüştü. Evet, T.C. ve benzeri memleketlerde Kur'an ve Sünnet çizgisindeki Ehli Sünnet Ve’l Cemaat müslümanlarının karşısında, yine kendisini müslüman; savunduğu ve koruduğu şeyleri de İslâm diye takdim eden sapık bir zihniyet çıkmıştır. Bu ülkede malum olduğu üzere İslâm'ın ve müslümanların karşısına erkekçe çıkılmıyor. Müslümanın eğer birazcık ferâseti, azıcık basîreti varsa, hemen sahteliğini teşhis edebileceği şekilde İslâm maskesi takarak bâtıl, hak adı ve görünümüyle hakkın karşısına olanca zulüm ve istibdâdıyla çıkıyor. Bu maske yırtılmadan, altındaki iğrenç yüz teşhir edilmeden, milletin bazı şeyleri görmesine, hakiki İslâm safında yer almasına imkân ve ihtimal yoktur. İslam inkılabının önündeki en önemli engel, bu sahte müslümanlar ve bu sahte İslâmlardır.
  Sırtlarını dayadıkları ABD ve İsrail’in kendilerine sağladıkları imkân ile iktidar olanlar “kibir” deryası içerisinde yüzerek kendileri dışında hiçbir cemaate hayat hakkı tanımaz ve kendilerine hoş bakmayanları türlü iftira ile mahkum etmeye çalışırken aynı zevatlar Hristiyan kulüpleri ile, papazlar ile, hahamlar ile el ele gönül gönüle hoşgörü mesajları vermektedirler. Mütevelli toplantılarında gıybetin daniskasını, “hangi müdürü nasıl görevden alalım, kim onun yerine gitsin, ihaleler kime nasıl kalsın vs” üzerinden rant ve paylaşım yapılırken hiçbir yerde müslümanlarca tenkit edilmek istememektedirler. Yanlış bilgilerle İslam itikadını bozacak tahrif edeceksin bir alim bunun küfür-bidat-cehalet-ihanet olduğunu ilan edecek zoruna gidecek, CIA ile içice olacaksın biri bir şey dediğinde zoruna gidecek, İsrail’le içice olacaksın biri bir şey dediğinde zoruna gidecek, kafirlerle birlik olup gizli saklı işler çevireceksin açığa çıkınca da millet ağzını açıp seni dinleyecek değil ya puştluğunu yüzüne vuracak buda senin zoruna gidecek! Sahi Ilıman İslam’ın tepesinde ki zatı geç kendine hayrı yok, altta bu kadar pisliği kaç kişi hangi batılı efendileri ile birlikte yürütüyor? Buna bakmak lazım. Bugün belli bir cemaati idare edicileri, güdücüleri müthiş bir pisliğe batmışlardır. Kirleri ve kokuları lağım gibi patlamak üzeredir. Ve kendilerini bekleyen son; tamda onlara yakışır son olacaktır. Talanları, yağmaları, ihanetleri, hırsızlıkları vs. ile. Gün onların günü, Müslümanların “had cezası”nı tatbik ettikleri gün olacaktır.
Müslümanlar kardeşlerine karşı uyanık olsun ve onları sahiplenmesini bilsin. Küfür cephesi sükunetle dinlenmez en iyi savunma şekli saldırıdır. Varsın yiğit görsün meydan. 


Baran Dergisi, 257. Sayı