Salih Mirzabeyoğlu’na yönelik olarak gerçekleştirilen Telegram işkencesinin hâlen sürüyor oluşuna bakarak rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Milletin iradesini temsil etmek adına iktidarda bulunanlar, her ne kadar sathî bakımdan devletin birçok kurumunu millîleştirmiş veya millîleştiriyorlarsa da, iş devletin derin dehlizlerine geldiği vakit aynı şeyi yaptıklarını söylemek ne yazık ki henüz mümkün değil. Yâni diyoruz ki; eğer derinliğine ve genişliğine millet iradesi devlet müessesesi üzerinde tecelli etmiş olsa idi, bugün hâlâ Telegram işkencesinden bahsediyor olmazdık.
Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen “Adalet Mutlak’a” başlıklı konferansta gördük ki, milletimizin İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’na yönelik teveccühü son derece büyüktür. Demokrasi çerçevesinden meseleye bakacak olursak, milletimizin bu derece teveccüh gösterdiği bir Mütefekkir'in, hukuksuz şekildeki tutukluluğunu sona erdirmek ne kadar isabetliyse, kendisine yönelik olarak gerçekleştirilen Telegram işkencesinin sona erdirilmesi için devletin ilgili kurum ve kuruluşlarını görevlendirmek ve bu işkenceyi sonlandırmak da o kadar isabetli olacaktır.
Meseleyi Anayasa bakımından ele alacak olursak, benzer bir şekilde, kişinin hür iradesini şekillendirmeye yönelik cihazlar kullanılması ve irade şekillendirmede başarısız olduğunda da işi işkenceye çevirerek sürdürmek yine suçtur ve devlet bu suçu sona erdirmekle mükelleftir. Tabiî, suçun faillerini de cezalandırması gerektiğini eklemeye lüzum yoktur, ama biz yine de söyleyelim.
Millî iradenin tam mânâsıyla tecelli edip etmediğinin kriteri hâline gelen Telegram işkencesinin mahiyetine da kısaca değinelim, yeni tanışan okurlarımızın bu vesileyle mesele hakkında kısaca da olsa bir malûmatı olsun.
Telegram ve Mirzabeyoğlu
Telegram kelimesi, bilindiği üzere İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu ile maruf. Literatüre bu kelimenin girişi de, 2003 senesinde Salih Mirzabeyoğlu tarafında kaleme alınan “Telegram” adlı esere dayanıyor. Kelimenin nasıl ortaya çıktığından kısaca bahsedecek olursak; Kartal F-Tipi Cezaevi’nde kaldığı hücresinde, kendisiyle uzaktan ve aracısız bir teknikle irtibat kuran Telegramcıların, yaptıkları işi isimlendirirken belki dalga geçme amaçlı, belki de boş bulunarak ağızlarından kaçırarak kullandıkları bir kelime “Telegram”. Salih Mirzabeyoğlu, içinde bulunduğu işkence ortamında bu kelimeyi hemen “yakalayıp” verimlendirir ve “Zihin Kontrolü” genel başlığı altında sıralanan teknikler arasında –özellikle İngilizcede- muhtelif tâbirlerle anılan bu “operasyon”u deşifre ve teşhir eder. Bir diğer ifadeyle, Telegramı, diğerlerinden ayıran kendisine has özellikleriyle belirtici ve bu temel üzerinde derinliğine ve genişliğine işleyeceği bir kavram olarak literatüre kazandırır.
Kısaca Telegram'a değinecek olursak; niteliği devletlerarası gizli anlaşmalarla sır olarak tutulan bir cihaz marifetiyle elektromanyetik sinyaller kullanmak suretiyle hedef kişinin beynine uzaktan uygulanan bir iradeye tahakküm metodudur. İrade üzerinde etkili olamadığı hâllerde bile bedenin elektrikî ve kimyevî düzeni üzerinde manipülasyon gerçekleştirerek hedef alınan kişinin vücudunda ciddî ızdırabların vesilesi olabilir.
Zihin Kontrol Tekniklerinin Zirvesi: Telegram
Literatürde adı geçen pek çok zihin kontrol tekniğinden yalnızca birisi ve işin zirvesidir Telegram. Zihin kontrol tekniklerindeki en önemli hususiyet, kişinin kendisine yapılacak telkine açık hâle getirilmesidir. Telegram tekniği vasıtasıyla, sözlü telkinin yanı sıra, hedef kişiye başka hiç kimsenin algılayamadığı ses ve görüntüler gönderilebilmekte, kontrollü halüsinasyonlar imâl edilebilmekte, duygu durumları ayarlanabilmekte ve Telegram’ın kendisine has hususiyeti olarak hedef kişi ile Telegramcı arasında sesli veya sessiz bir şekilde (cihaz marifetiyle telepati) karşılıklı irtibat kurulabilmektedir. Diğer taraftan, halüsinojen bitkiler, LSD türü kimyevî maddeler, hipnoz, beyne elektrodlu elektromanyetik uyarım gibi “bildik” öbür zihin kontrol teknikleri hedef kişinin algı, duygu ve düşüncelerini aynen alamayıp sadece “dıştan yönlendirme”den ibaret kalırken, Telegram tüm bunları “ânında” alır ve yönlendirilmek istenen istikâmete doğru kontrolcü tarafından kullanılmasını sağlar.
Bir not: Öldürülmesinden hemen önce görüştüğümüz Aytunç Altındal, “Telegram” işkencesi hakkında ciddî mânâda malûmat sahibi olan nadir kimselerdendi ve Salih Mirzabeyoğlu’nun maruz kaldığı Telegram işkencesinden de haberdardı.
Mirzabeyoğlu’nun Telegram Karşısındaki Zaferi
Eğer ki Telegram tekniği Salih Mirzabeyoğlu’na başarıyla tatbik edilmiş bir metod olmuş olsaydı, biz bugün ne bunu konuşuyor olurduk, ne de Telegram gibi bir teknikten haberimiz olurdu. Salih Mirzabeyoğlu’nun zihnini kontrol ederek O’nu ve mihrak şahsiyeti olduğu pazarlıksız İslâm davası olan Büyük Doğu-İBDA’yı itibarsızlaştırmak, kontrol altına almak isteyenler, bu çabalarında muvaffak olamamışlardır. Cihaz, gerçek “insan” karşısında “kontrol” niteliğini kaybetmiştir ve bugün yalnızca bir işkence âleti olarak kendisine tatbik edilmektedir.
Salih Mirzabeyoğlu’nun, 14 senedir Telegram’a karşı nasıl direndiğinin reçetesini Üstad Necib Fazıl’ın "Çöle İnen Nur" adlı eserinde şöyle görüyoruz:
- "Derin ve gerçek mü'min kimse için usûl:
O’ndan ve sahabilerinden, emin el ve dille ne geliyorsa doğrudur. Gözümün gördüğü, elimin tuttuğu, kulağımın işittiği, burnumun kokladığı ve dilimin tattığı şeylerden hiçbirine, bunların hiçbir kontrolüne inanmayabilirim de yalnız O’na inanırım..."
Telegram gibi, idrak kuvvetlerini manipüle etmeye dayanan şeytanî bir teknolojiden ferdin hür iradesini muhafaza etmesini sağlayabileceği belki yegâne usul, işte Üstad’ın bu buyurduğudur ve İBDA Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu bu buyruğa sarılarak, 14 senedir süren Telegram işkencesinin iradesi üzerinde tahakküm kurmasına müsaade etmediği gibi, mahiyeti bir sır gibi saklanan belki de milyar dolarlık projeyi de deşifre etmiştir.
Mirzabeyoğlu Niçin Telegram’ın Hedefi?
Bu soruya cevab vermek için Salih Mirzabeyoğlu’nun “Başyücelik Devleti” adlı eserinde geçen şu ifâdeye bakmakta fayda var:
- “Herkes kendi zaviyesinden ayrı ayrı görüyor ki, biz bu işin ne fikir ve ne de fiil olarak şakasında değiliz… “Boşgörü”yü “hoşgörü” adı altında pazarlayan “mamacı” tipi değiliz… “Cek” ve “cak” gibi nisbet ekleriyle İslâm davasının “fikir” ve “aksiyon” cephesini daima uzak istikbâle ısmarlayan ve daima “çile” ve “risk”ten kaçan “teyze adam” tipinin tersine, idealizmin ne demek olduğunu kaskatı bir vakıa hâlinde meydan yerine dikeniz… Gözümüz, büyük İslâm inkılâbında… Başyücelik Devleti?..
Bütün İslâmî esasların donuklaştırıldığı bu devirde, modern hayatı İslâm'a dikte etmeye uğraşanlardan ayrılan ve gönlündeki ateş ile İslâm’ı modern hayata hâkim kılmaya çalışan bir fikir ve aksiyon devidir Salih Mirzabeyoğlu. Davasındaki pazarlıksız tutumu da, bu davanın zıt kutbunu temsil eden kâfir ve münafıklar için tahammül dairesinin dışındadır. İşte tam da bu sebeble Salih Mirzabeyoğlu 16 senesini cezaevinde geçirdi ve yine bu sebeble 14 senedir kendisi ve temsil ettiği Büyük Doğu-İBDA davası Telegram tekniği kullanılarak ele geçirilmeye, itibarsızlaştırılmaya ya da en azından etkisizleştirilmeye çalışılıyor…
Devlet ve Telegram İşkencesi
28 Şubat döneminde gerçekleştirilen Millî Güvenlik Kurulu toplantılarının bir numaralı maddesi hep İBDA ve onun mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu olmuştur. Bu bizim değil, MGK’ya katılanların iddiası... Kuyrukçu zihniyetin hâkimiyetindeki devlet içinde ulusalcılarla-cemaatçiler arasındaki devir teslim töreninin gerçekleştirilmesi için Büyük Doğu-İBDA’nın ortadan kaldırılması gerekiyordu ve bu iş için de Salih Mirzabeyoğlu ya ortadan kaldırılmalı yahut kontrol altına alınmalıydı.
Önce Metris Cezaevine yönelik gerçekleştirilen Noel Baba operasyonuyla öldürülmek istendi. -Bugünlerde, cezaevine bu maksatla gönderilen Jitem elemanının ifâdelerini gazetelerden okuyoruz.- Lâkin ölüm Allah’ın emri, vakit gelmedi mi, ecel de gelmiyor tabiî... Ortadan kaldırılamayınca muhtemelen, O’nun varlık gayesini kavrayamamış, Telegram cihazının marifetini eşref-i mahlûkattan üstün gören bir grub aptal, bu cihaz marifetiyle Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nu kontrol altına almak fikrini ortaya attı. Bu operasyon da çok geçmeden iflâs etti ve 2003 senesinde yayımlanan “Telegram” adlı eser ile Salih Mirzabeyoğlu tarafından kendisine yönelik olarak gerçekleştirilen operasyon deşifre edildi.
Telegram cihazı her ne kadar İBDA Mimarı’nın iradesi üzerinde tahakküm kurmak hususunda muvaffak olamadıysa da, Salih Mirzabeyoğlu’nun “hayvan/organizma” diye nitelediği beden üzerinde son derece etkili bir işkence âleti olarak iş görmektedir.
Batılıların, Anadolu merkez olmak kaydıyla bütün İslâm Âlemini diledikleri gibi kontrolleri altına almak adına hazırladıkları Ilıman İslâmcı(!) proje, bilindiği üzere hükümetle girdiği daha ilk çatışmada iflâs etti. Lâkin bu projenin uygulamaya konması için devlet kademelerine yerleştirilmiş olan elemanlar hâlen temizlenebilmiş değiller. Telegram işkencesi bu devletin kendi personeli tarafından gerçekleştiriliyorsa da hakikat bu, yabancı servisler tarafından gerçekleştiriliyor ve devletin ilgili birimleri bu işi durdurmak için harekete geçmiyorsa da hakikat bu...
·
Haliç Kongre Merkezi’nde bir salon dolusu insanın bizzat, geri kalan insanların ise televizyon ve bilgisayar ekranlarından şahit oldukları bu işkencenin artık sona erdirilmesi şarttır. En zayıf ihtimalle Telegram cihazı içeriden değil de dış servisler tarafından kontrol ediliyorsa, o zaman Millî İstihbarat Teşkilâtı’nın, bırakın Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu için, alelâde bir vatandaş için bile olsa derhâl seferber olması ve bu problemin çözümü için gereken her ne ise onu hızla ve tereddütsüz bir biçimde yerine getirmesi gerekir.
Devlet, çözümsüzlüğe mahkûm ettiği birçok meselenin yüksek maliyetiyle bugünlerde yüzleşirken, umuyoruz ki yeni çözümsüzlüklerin ve yeni maliyetlerin doğumuna seyirci kalmaz, milletin hassasiyetlerine sırtını dönmek gafletine düşmez ve bu hususta hızlı bir şekilde gereğini yapar.

Baran Dergisi 413. Sayısı